Yandex
30 Mart 2025 Pazar
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küresel saflaşma ve Türkiye üzerinde mücadele

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Günümüzde dünyada ekonomide ve siyasette köklü bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm, ABD önderliğinde 1945’ten sonra oluşturulan “müesses nizam”ın, yani “kurulu düzen”in çatırdamasıyla tezahür ediyor. Gelişen dünya devletlerinin kendi hak ve menfaatlerini gerçekleştirmek için daha bağımsız davranmalarına olanak sağlayan bu nesnellik, merkez ülkelerde de etkisini gösteriyor. Bu durum, sistemin lideri ABD’de, Trump’ın farklı bir programla işbaşına gelmesine neden olduğu gibi, düzenin diğer direği olan Avrupa’da da ekonomik ve siyasal değişikliklere yol açıyor.

DÜZENİN KÖŞE TAŞLARI

Çatırdayan mevcut düzen, ekonomik düzlemde uluslararası tekellerin, finansal mekanizmalar ve dolar hegemonyası vasıtasıyla dünyayı avucuna almasını sağlıyor. Bu düzenin askeri aracı ise NATO. NATO ve Atlantik İttifakı ülkelerinin diğer ülkelerle yaptığı ikili/çoklu askeri anlaşmalar ile güvenlik alanında da emperyalist tahakküm sağlanageldi. 1980’lerde temeli atılan neo-liberal ekonomik/siyasal program ve Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve 1990’larda başlayan küreselleşmecilik dalgasının ve Irak başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerindeki askeri müdahalelerin ardından ABD dünyada tek efendi haline geldi. 1. Dünya Savaşı öncesinin, üzerinde güneş batmayan İmparatorluğu Birleşik Krallık ve bağlaşıkları ile Avrupa devletleri ABD’nin kanatları altında tek bir cephe haline getirildi. Bu cephenin karşısında ise dünyanın geri kalanı bulunuyor.

BUGÜNÜN FARKI

Gelişen dünya ile emperyalist blok arasındaki bu cepheleşme bugün de geçerlidir. Fakat yeni olan şudur: Gelişen dünya devletleri artık güçsüz değildir, belli bir kalkınmışlık seviyesine ulaşmıştır. Kafasını kaldırmaya başlayan milli devletler kendi aralarında kurdukları işbirlikleriyle emperyalist tahakkümü sınırlandırmaya başlamıştır. Finansal hükümranlık ile dünyayı yöneten emperyalist merkez ülkelerinde ise üretimi ihmal eden sistem, alt ve üst yapısıyla çürümeye başlamıştır. Hegemonyanın istendiği gibi sürdürülememesi üzerine emperyalist merkezlerde başlayan tartışmada bir kesimin görüşünü Trump’ın Başkan Yardımcısı ve bir sonraki Başkan olarak görülen JD Vance özlü bir şekilde şöyle ifade ediyor:

“Küreselleşme fikri, fakir ülkeler daha basit şeyler yaparken zengin ülkelerin değer zincirinde daha yukarılara çıkacağı üzerine kuruluydu. Diğer ülkelerin değer zincirinde her zaman bizi takip edeceğini varsayıyorduk, ancak değer zincirinin alt ucunda daha iyi hale geldikçe, üst ucunda da yakalamaya başladıkları ortaya çıktı. Her iki uçtan da sıkıştırıldık.”

JD Vance, aynı zamanda ABD’nin Ukrayna başta olmak üzere dünya çapındaki askeri müdahalelerinin ekonomiye ağır yükler getirdiğini ve derhal sona erdirilmesi gerektiğini savunuyor. Trump ve Vance’in savunduğu siyaset, ABD’nin üstünlüğü kaybettiğini kabul ediyor. Üstünlüğü yeniden sağlamak için içe dönmeyi ve Amerikan ekonomisinin güçlendirilmesini esas alıyor. Buna karşılık, sadece ABD’de değil aynı zamanda Avrupa ve emperyalist cephenin tamamında önceki dönemin “küreselleşmeci neo-liberal” düzenin devamından yana olan bir hâkim sınıf kesimi de var. Sadece ABD ile Avrupa arasında değil emperyalist cephenin tamamında bir iç mücadele söz konusu.

TÜRKİYE ÜZERİNDE MÜCADELE

“Küreselleşmeci neo-liberal düzen”ciler ile buna karşı çıkanlar arasındaki çelişme, dünya çapında bir mücadeledir. Sadece ABD ve Avrupa ülkeleri içinde değil, her ülkenin içinde bu mücadelenin devam ettiğini söyleyebiliriz. Gelişen dünya ile emperyalist blok arasındaki mücadelede, yer alacağı safla sonucu belirleme yeteneğine sahip başlıca ülkelerden birisi olan Türkiye’de de. İmamoğlu olayıyla ortaya çıkan manzara da bu mücadele içinde değerlendirilmelidir. Bu olay vesilesiyle, ekonomik sıkıntılar, adaletsizlik duygusu, gelecek kaygısı gibi nedenler başta olmak üzere, halkın 22 yıldır işbaşında olan iktidarın uygulamalarına duyduğu haklı tepki ile eylemlere başvurması, dünya çapındaki bu genel mücadeledeki saflaşmayı gözden kaçırmaya yol açmamalı. Eylemlerin önderliğini yapan Özgür Özel’in CNN International’a verdiği röportajdaki açıklaması, söz konusu saflaşmada bulundukları yerin ilanıdır. Özel, mealen “Biz NATO’cuyuz, ABD Türkiye’yi demokrasiye döndürmek için müdahale etmeli” çağrısıyla ve zaten savunduğu neo-liberal ekonomik/siyasi programıyla, emperyalizm yandaşlığını ilan etmektedir. Aynı zamanda, ABD-Avrupa eksenindeki neo-liberal küreselleşmeci kanadın yanında saf tutmakta ve Türkiye’yi “NATO demokrasi”nin kollarına teslim etmek istediğini ortaya koymaktadır.

Türkiye halkının çıkarlarını hayata geçirecek siyasal programın gereği, “NATO demokrasisi”ne teslim olarak “Erdoğan yönetiminden kurtulmak” değil, halkçı/devletçi bağımsız bir Türkiye için mücadele etmektir.

Türkiye ABD Avrupa