Kürt kardeş... Kürtlüğüne sahip çıkma zamanı geldi!
PKK; Kürtler adına savaştığını iddia ediyor.
Yakıp yıkıyor. Asker, sivil demeden katlediyor!
MHP Milletvekili Ümit Özdağ dün önemli bir iddiada bulundu:
Terör örgütü, çok yakında büyük kentlerde katliama başlayacakmış...
Yapmaz mı?
Yapar! Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır çünkü...
İyi de...
Neden “PKK’ya destek vermeyen”, hadi daha açık söyleyeyim “PKK’lı olmayan” Kürtler susuyor?
Neden bu terör örgütünü lanetlemiyor?
Neden, “Sen kimsin de benim adımı kullanarak cinayet işliyorsun, katliam yapıyorsun?” demiyor?
PKK’ya destek veren Türkler ve Kürtler ikide bir bildirgeler hazırlayıp imzalıyor ya...
Neden İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da, Samsun’da, Trabzon’da, Edirne’de... Yani Türkiye’nin dört bir yanındaki Kürt asıllı yurtseverler, “Bizim devletle sorunumuz yok. Var olan sorunlarımızı da şiddetle değil barış yoluyla çözmek istiyoruz” demiyor?***En az benim kadar bu ülkenin vatandaşı olan ve bu topraklara sevdalı Kürt asıllı kardeşler:
Susarak, tepki göstermeyerek; ülkeyi bölme girişimlerine... Özerklik ilanlarına... Toplu kalkışmaya... Şiddete... Katliama... Çocuk ve kadın cinayetlerine...
Evet; bunların hepsine destek vermiş oluyorsunuz!
Artık susmayın; siz de ortaya çıkın ve terör örgütüne haddini bildirin.
Sakın, “Bizi hedef alırlar, ailemize, akrabalarımıza zarar verirler” diye korkmayın...
Çünkü artık korkunun ecele faydası olmadığı günlere girdik!
Ya birlikte savaşacağız...
Ya toptan yok olup gideceğiz!***HDP’ye ve PKK’nın diğer sivil ayaklarına göre; yaşanan çatışmaların tek sorumlusu var:
Devlet!
Neden?
Çünkü terör örgütüyle pazarlığı bitirip mücadeleye döndü.
İyi de ne yapması gerekiyordu?
Pılısını pırtısını toplayıp o toprakları büyük bir emperyalist senaryonun bir parçası olan terör örgütüne mi teslim etseydi?***Bu çatışma Türk-Kürt çatışması değil dostlar!
Ancak PKK’nın yeni hedefi bu!
Çatışmayı “terör örgütü-güvenlik güçleri çatışması”ndan çıkarıp “Türk-Kürt” kavgası haline getirmek!
İşte; bu yüzdendir ki büyük kentlerde ses getirici, ortalığı karıştırıcı eylemler planlıyorlar.
Ve sen, “etliye-sütlüye karışmadan” hayatını sürdüren Kürt asıllı kardeşim:
Susarak... Görmezden gelerek... Eli kanlı katillere tepki göstermeyerek...
“Kürtlüğü” bu katillere bıraktığının farkında değil misin?
Onların, “senin de temsilcinmiş” gibi görünmelerine izin veriyorsun!
Ortaya çıkıp “Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ve doğduğumuz, doyduğumuz bu vatanı asla böldürmeyeceğiz. Herkes bunu böyle bilsin” demeyerek, olduklarından güçlü görünmelerine rıza göstermiş oluyorsun!***Söz sende Kürt asıllı olup büyük kentlerde ticaret yapan, çalışan, üreten, okuyan, yaşayan barış yanlısı, demokrat, hümanist arkadaş:
Sana, “Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türklüğe sahip çık” demiyorum!
Tam tersine; Kürtlüğüne sahip çıkmanı istiyorum!
Evet; Kürtlüğüne sahip çık ve bu katillerin, etnik kökenini kirletmelerine daha fazla seyirci kalma!
156+220!
“Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektuplar”a devam ediyoruz. Sıra Muaz Bahrioğlu’nda... Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa [email protected] adresine gönderebilirsiniz...***“Abdullah Bey...
Ben Ankara doğumlu, Arap asıllı bir Türk vatandaşıyım. Yetmiş üç yaşındayım. Büyük amcalarım hâlâ Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşıyor. Sıkça gidip geliyorum. Yani oradaki siyasi sistemi de çok iyi biliyorum. Sorulan sorulara karşı susmak; oradaki “emirler”in sıkça başvurduğu bir yöntem. Ancak onlar kendilerine zor soru soranlara yanıt vermemekle kalmaz, bir de idam ettirirler. Ne mutlu Mustafa Bey’e ve biz okurlarına ki; Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. Yoksa hepimizin sonu eminim Arap devletlerindeki muhalifler gibi olurdu!”
GÜNÜN SORUSU
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayatının anlatıldığı “Reis” isimli filmin fragmanında Türk askeri cami basıp ezan okuyanları dipçikleyen bir ordunun askerleri gibi gösterilmiş... Sorum Cumhurbaşkanı’na:
Başkomutanı olduğunuz Türk Ordusu’nu böylesine büyük bir yalanla karalayan bu filmin yapımcıları ve yönetmeni hakkında da şikayetçi olacak mısınız?
Ulusal’dan imece daveti!
Biliyorsunuz iktidar ve bağlı kurumları, muhalif medyayı susturmaya yemin etmişçesine sürekli ceza yağdırıyor. Ulusal Kanal da bu konuda başı çekiyor. Gönüllülerinden gelen destek neredeyse olduğu gibi cezalara gidiyor. Böyle olunca kurum, yayında kalmak için sık sık imece çağrısında bulunmak zorunda kalıyor. Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Turan Özlü’nün tüm Ulusal dostlarına yine böyle bir çağrısı var:
“Ocak ayı içinde TÜRKSAT’a birikmiş 3 aylık uydu kirası borcumuz olan 175 bin lirayı ödememiz gerekiyor. Erteleme veya bir kısmını ödeme gibi bir seçeneğimiz yok. Ekranımızı karartmak için bahane arayanlara fırsat veremeyiz, vermeyeceğiz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu şu kritik günlerde Ulusal Kanal’ın yayınını gürül gürül sürdürmesi yaşamsal önemde...
Kanalımızı 15 yıldır yaşatıp bugünlere taşıyan can dostlarımızı; ortaklarımızı, gönüllülerimizi bir kez daha göreve çağırıyoruz.
Turhan Özlü-0532 462 72 43”
GÜNÜN İSYANI
Memur-Sen ve Diyanet-Sen üyesi bir grup, “Aleviler ile evlenilmez”, “Nişanlıyken el ele tutuşmayın” ve son olarak “Babanın şehvetle kızını öpmesinin nikâha bir etkisi yoktur” şeklinde skandal fetvalarıyla gündeme gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’na destek için eylem yapmış... İsyanım bu arkadaşlara:
Hepinizi kızlarınıza havale ediyorum!