Kurulan orkestra ve koro panik yarattı (!)
Orkestra ya da koro bildiğiniz gibi müzikal terimlerdir. Çalmak ya da söylemek üzere yan yana gelen insanlar topluluğu yani.
Bu yapılanmalar için ortak bir müzik dili oluşturmanız gerekir. Caz, Klasik, etnik, dini, çocuk, elektronik, new age, pop, rock, fasıl vs. Disiplini ve düzeni sağlamak için önünüzde yazılı bir şeyler olursa iyi olur ki, biz buna partisyon diyoruz. Orkestra ve Koronun bir de Şef’i varsa işlem tamamdır. Şef, tüm sazları dinleyen, özelliklerini, sınırlarını bilen, bütün partisyonları çözümleyen ve yorumlayandır. Her sazın ya da sesin partisyonu farklıdır ama şefinki; eserin tamamını içeren, içinden çıkılması zor olan ‘Şef Partisyon ’dur. Hani büyük fotoğraf diye saçma sapan moda bir tanım var ya onun gibi bir şey. Aslında şeflik biraz da siyaset gibidir.
Avrasya ve Ortadoğu’da Orkestra Kuruluyor (!)
Önümüzdeki Avrasya yükselişini ve Ortadoğu’daki sancılı ama sonu aydınlık süreci, hep yeni bir orkestra kuruluşu olarak görmüşümdür. Yeni orkestra oluşturmak zor bir süreçtir. Hem yeni bir şey yaratmanın heyecanı hem de ipi pazara çıkmış diğer orkestraların panik ve telaş dolu engellemeleri, kuruluş sürecini zorlu kılacaktır. Düşünsenize; nefesliler, yaylılar, vurmalılar, tellilerden oluşmuş farklı dünyalar bir araya gelecek, dev bir orkestra kurulacak, zor iştir. Hele bir de koro var ki, aman Allah! Sopranosu, Baritonu, Tenoru, Altosu, Bası, tam anlamıyla çok bilinmeyenli bir denklemdir. Benzemezlerden oluşacak bütünsellik ise ancak ustalık, akort ve senkronla sağlanır.
Sopranoya Alto partisi yazarsanız kadıncağız boğulur kalır. Ya da orkestranın büyükbabası tubaya, yerinde duramayan haşarı torunu pikolo flüt partisini verirseniz ya aklını oynatır ya da koskoca tuba koşan notalara yetişeyim derken düşer kalçasını kırar.
Peki tüm bunlarla nasıl baş edilir? Tabii ki sağlam bir hedef, iradi bir güç, akılcı partisyon ve düzenlemelerle…
Şimdi düşünelim:
- Bu orkestraya gerçekten ihtiyaç var mıdır?
- Evet hem de eskisinden çok daha fazla
- Neden?
- Önceki orkestra verdiği tüm konserlerde salonları kana buladı da ondan… Konser afişlerinde ‘Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik’ yazılsa da yüzyıllardır konserlerinde buna dair hiçbir melodi, bırak onu bir satır libretto bile duyamadık.
- Ne vardı peki?
- Vahşi bir sömürü, kölelik ve ırkçılık daha ne olsun. Şimdi de yenilginin ve çözülmenin getirdiği hırçınlık var. Medeniyet ve modernite adına kendi dışındaki seslere, onların değerlerine karşı ciddi saldırı var. Yeni cinsiyetler yaratıp dayatmaya, inançlar üzerinden yapay korkular üretmeye yeltenecek kadar çaresizlik var. Aslında pek de yeni değil ama buzdağı eridikçe altındaki fotoğraf daha da netleşti.
- İyi de nasıl bu kadar etkili olabildiler?
- ‘Dahili ve hârici’ bütün katmanlarıyla (!) Görünmüyor mu, dört bir yandan ayağa kalktılar. Orkestranın kurulma hamleleri korku ve paniği yükseltti. Her cepheden provokasyon ve dezenformasyon silahı ile saldırıyorlar. Lgbt, Suriye, mülteciler sorunu, Filistin, Ukrayna, NATO, Siyonizm, nereden vuracaklarını şaşırdılar. Dedim ya hem dahili hem harici (!)
- ‘Dahili ve hârici’… Bu tanımı bir yerden hatırlıyorum, ne kadar haklıymış(!). Yeni kurulması gerektiğine inandığın orkestranın başarılı olacağını nereden biliyorsun?
- Böyle bir iddiam yok. Benim iddiam sahne boş kalmamalı ve yıllardır bunların şarkılarını dinlemek, söylemek zorunda bırakılan; mazlumların, ezilenlerin ve köleleştirilenlerin mutlaka bir orkestra kurmalarıdır. Başarılı olamazlarsa insanlık tabii ki başının çaresine bakar, diyalektik kuraldır, boşluk mutlaka dolar.
- Haklısın iyi de süreç nasıl ilerleyecek?
- Süreç ilerliyor bile… Yeni aklı başına gelenler, normalleşme falan diyerek yarattıkları durumun anormal olduğunu ikrar edecek noktaya kadar geldiler. Enstrümanlar arasında umut ve sevinç yaratacak trafik, diğer tarafta paniği tetikledi. Partisyonlar yazılıyor yakında sazlar provaya başlar diye düşünüyorum.
- Peki sazlar?
- İşte ‘zurnanın öttüğü yer’ tam da burası. Zurna demişken söyleyeyim bu orkestrada zurna, balalayka, koto, Gaouhu, Erhu, santur ve tüm klasik batı sazları ve sesleri de olacak haberin olsun. Yok öyle, çağdaş saz, modern saz, ilkel saz, halk sazı, aristokrat sazı terâneleri…
- Repertuvarda sence neler olmalı?
- Önce akıl, vicdan, gerçekten eşitlik, gerçekten kardeşlik, gerçekten özgürlük olmalı. Esaretten kurtulmanın tek yolunun üretim olduğunu anlatan notalar olmalı. Küresel haydutluğa karşı kahramanlık dizeleri ile süslenmeli sözler. Hakça paylaşmayı anlatmalı, aşağıdan yukarıya-yukarıdan aşağıya yaklaşarak ortada buluşmayı...
- Şef konusu(!)
- Burası hassas konu. Aslında Şef ortak akıl ve stratejik hedeflerde buluşturan olacaktır. Partisyonların tamamına hâkim ve eserin bütününü okuyabilenlerden şef çıkar. Kimlerin olacağını bilemem kâhin değilim ama kafası karışık ve ruhları bağımlılarla bu iş olmaz. Ancak her coğrafyanın çıkaracağı kahramanlar mangası ile olur onu bilirim.
- ‘Kavga’ çıkacak haberin olsun…
- Biliyorum umarım olmaz ama maalesef ‘büyük kavga’ çıkacak gibi. Kayık değil tabii, şilep batıyor, batarken de yarattığı anaforda nicelerini yutacak. Biz bin yıllardır zaten kavganın içindeyiz, hatta yedi düvele karşı son verdiğimiz kavgada tarihe bir lider, bir kahraman hediye ettik. Gerekirse yine ederiz(!)… Korkar dönersek de kaşığımız kırılsın (!)