29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kusura bakmayın... (TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Yılmaz Özdil, 22 Ocak 2013 tarihli Hürriyet gazetesinde, bana ilham veren çok güzel bir yazı yazdı ve Başbakan R. T. Erdoğan’ın “Kusura Bakmayın” girizgâhıyla meydan okuyup ağzının payını verdiği (!) meslek ve insan topluluklarını sıraladı. Profesörler, doktorlar, eczacılar, şehit aileleri, işsiz babaları, gazeteciler, çiftçiler, yargı mensupları, öğrenci velileri, kovulan tekel işçileri, memurlar, sanatçılar, milletvekilleri, benzin ve doğalgaz zamları, borç mağdurları, çevreciler, kadınlar, öğretmenler... Bunlar bizimkiler.
Bir de yabancı ülkeler var: İsrail, Irak, İran, Suriye, Fransa, Yunanistan, Almanya, Rusya... Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM), İMF... Önüne gelene posta koyuyor. Koysun bakalım!
Son olay
Başbakan, 20 Ocak günü Gaziantep’te bir yem fabrikasının açılış töreninde kurdeleyi kestiği sırada orada hazır bulunan bir atama mağduru öğretmen adayının “Şubatta atama bekliyoruz.” demesi üzerine, aslında kendinden beklenmesi gereken bir cevap vermiş: “Ne dediysek o olur. Oyun senin olsun. Al onu kendine sakla. Gereken yere ver. Bize kimin oy vereceği belli” demiş. Atama bekleyen öğretmenin, “O zaman size oy yok!” karşılığı vermesi üzerine de “Sağol, oy senin olsun. Biz böyle spekülasyonlara girmeyiz. Al oyunu kendine sakla. Bize kimin oy vereceği belli!” demiş.
Bunun ardından, öğretmen ve yanındaki bir kişi polis tarafından gözaltına alınmış.
Hiçbir şey olmamış gibi kürsüden konuşmasını sürdüren Başbakan, “Spekülasyonlara prim vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Bu ülkede ulusalcı geçinenler önümüzü kesmeye çalıştılar, kesemediler, kesemeyecekler. Ulusalcıların uzantısı olmaya aday olanlar, bizden bir şey beklemesin, bulamayacakla!” demiş.
Atama bekleyen ve “Ulusalcıların uzantısı olmaya aday öğretmen”, satamadığı için ürünlerini sokağa dökmek zorunda kalan çiftçiye “Al ananı da git!” diyen Başbakan’dan daha başka bir cevap mı bekliyordu acaba?
Başbakan’ın sözleri, vatandaşlar arasında ayrım gözetmeyen bir yöneticinin cevabı değil elbette. Zerafetten yoksun! Öğretmen adayı, Başbakan’dan bir lütuf değil yasal olması gereken hakkının yerine getirilmesini istiyor. Ama, bence, öğretmen adayının “Öyleyse size oy yok!” demesi de onun seçmen bilincinden yoksun olduğunu gösteriyor. Milli Eğitim Bakanlığı, atamayı yapmış olsaydı, oyunu AKP’ye mi verecekti? “Atamamızı yapmak sizin göreviniz, sizi görevinizi verine getirmeye davet ediyorum!” demeliydi.
Türkiye’nin en büyük sorunu bu: Seçmen oy vereceği ya da vermeyeceği iktidar partisini, siyasetinin tamamını değerlendirmek gereklilik ve zorunluluğunu bilmiyor. Eğitimli olanların bile seçmen bilinci yok.
Seçmen bilinci
Bir öğretmen adayı, laik düzeni yıkmak için mevcut anayasayı değiştirmek; parlamenter rejimin yerine başkanlık rejimini getirmek isteyen bir partiye oy vermeyi düşünebilir mi?
Bir öğretmen adayı, iktidardaki partinin eğitim siyaset ve uygulamalarını değerlendirerek oyunu kullanır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu yok farz eden, 4+4+4 garabetini icat eden ve laik okulları mahalle mekteplerine ve medreselere dönüştüren bir partiye oy vermeyi nasıl düşünebilir?
Bir öğretmen adayı dar gelirlilerin, işçi ve köylülerin uğradıkları haksız muameleleri değerlendirmez mi? Bir öğretmen adayı, Cumhuriyet’i kuran kadroyu değil de Osmanlı saltanatının zorbalarını ecdat sayan bir başbakana nasıl oy vermeyi düşünebilir?
Bir öğretmen adayı, birkaç büyük şehir ve kıyı şeridi dışında ülkenin her yerleşim yerinde özgür ve çağdaş yaşam tarzını yasaklayan bir partiye oy vermeyi nasıl düşünebilir?
Bir öğretmen adayı, yazarları, düşünür ve aydınları, gazetecileri hapse atan; en küçük muhalefet gösterisi yapan, en masum muhalefet ve eleştiri pankartı taşıyan öğrencileri cop ve biber gazıyla ezdirip tutuklatan bir iktidarın zulmü altında yaşayabilir mi?
Bir öğretmen adayı, din, mezhep, inanç, cinsiyet ayrımcılığı yapan; kadınları eve hapseden bir iktidar partisine oy verebilir mi?
Bir öğretmen adayı, medyayı yalan söylemek zorunda bırakan bir iktidara oy vermeyi düşünebilir mi?
Bir öğretmen adayı, öğretmenlere ve bütün emekçi ve çalışanlara özgür sendikalar kurmasını ve yasal hak olarak grev yapmasını engelleyen bir iktidar partisine oy verebilir mi?
Kızım sana söylüyorum
Ey öğretmen adayı, din vesayeti altında halkına zulüm eden bir iktidar partisine oy verecek misin?
Ey öğretmen adayı, Cumhuriyet’in “Yurtta barış, dünyada barış!” ilkesini adım başı çiğneyen, Suriye’den gelmesi olası (!) kimyasal silah saldırısına karşı topraklarına patriot füzesi döşeten AKP’ye nasıl oy vereceksin?
Ey öğretmen adayı, Suriye’den ateşlenen silahlarla kardeşlerin ölüp yaralanıyor; AKP iktidarının kışkırtmasıyla Türkiye’ye sığınan Suriyelileri Birleşmiş Milletler mülteci kabul etmediği için senin cebinden şimdiye kadar 1 milyar dolar harcandı. Duymadın mı?
Ey öğretmen adayı Suriye’de çıkan ciddi bir iç savaş sonunda Türkiye iç savaşına dönüşür. Ülkenin sınırları değişir. Başta İran ve Irak olmak üzere bütün Ortadoğu savaşa katılır ve dünya savaşı çıkar. Niçin? Çünkü şimdiye kadar oy verdiğin AKP’yi yönetenlerin, ne yazık ki, ihtirasları devasa ama zekâ, kültür, siyaset bilgisi, yurt ve vatandaşlık bilinci çok sınırlı...
Böyle bir partiye oy vermeyeceksen, sadece senin atamanı yapmadı diye değil, ülkenin ve halkın bugün ve geleceğini zehir edip tehlikeye attığı için...
Hey! Siz, ötekiler! Sözüm sadece öğretmen adayına değil!