‘Kuzu’ çevirme ve ‘hıyar’arşik bürokrasi!..
Sırtını AKP’ye dayayan Ayhan Oğan adlı zavallının sıklıkla saldırdığı “cumhuriyet” var ya, işte onun kıymetinin binlerce kez bilinmesi gerektiğini kanıtlayan olaylar bitmiyor bu ülkede...
Televizyonlarda köşe tutmuş Truva kısraklarının, cumhuriyete, Atatürk’e, demokrasiye, laikliğe, kısacası halkın tüm değerlerine alçakça küfür edenleri çanak sorularla “rayting” maymunu yapabildiği, zavallılar devletinde yaşanıyor vahim olaylar...
Çünkü IŞİD’li kılığında, tarikat şeyhi havasında, cüpelli hoca pozlarında, devlete adeta kafa tutan “polis” memurlarının vali, emniyet müdürü, kaymakam, velhasıl devleti hiç de takmadığı bir pervasızlıklar ülkesi olmuştur burası!..
Cumhuriyet sisteminden “Gazi”yi silmeye çalışan sinsilerin yanısıra, meydanlarda Atatürk büstlerine saldıran yobazların cirit attığı bir yurttur burası...
Minibüste ve belediye otobüslerinde şortlu genç kızlara, Manisa’da olduğu gibi parkta dolaşan hamile kadınlara tekme vuran barbarların adımladığı sokakların ülkesidir burası...
Ramazan ayında; sokaklarda molla kılığında oruç teftişi yaparken, dondurma yiyen küçük çocuklara bile terör estiren “şeriat polisi” özentisindeki kanun tanımazlara dokunmayanların coğrafyasıdır burası...
Siyaset liderlerinin (Baykal) profesör damatlarından vapurda simit satan çocuğa, hastanede annesinin başında bekleyen refaketçi gençten üniversite öğrencilerine kadar her kesime saldıran, ne ilginç ki çoğu (!) TSK’dan dincilik nedeniyle atılmış zatların emrindeki “özel güvenlik görevlisi” kılıklı, üniformalı mafya artıklarının ceza almadığı bir devlettir burası...
TOPLUMU SİNDİRME TİMLERİ!..
Tahran, Libya, Irak ve Afrika’nın yanısıra; tüm kuralların en ince ayrıntısına kadar işletildiği laik- demokratik cumhuriyete yönelik özlemi de akıllara getiren olaylar bitmiyor ve bu gidişle de bitmeyecek bu ülkede;
Polis memurlarının vapur iskelelerinde kadın müzisyenleri tekme tokat dövebildiği ve demokratik haklarını kullanmak için sokağa çıkan sendikacıların kollarının, hem de kameraların önünde çat diye kırılabildiği insafsızlıkların ülkesidir burası...
Yalnızca kurum ve kuruluşları, kökeni- kaidesi, yasası ve hiyerarşisiyle; yani tüm kuralları tam demokrasiyle uygulanabilse cumhuriyet, acaba “toplumu sindirmeye” yönelik yukarıdaki olaylar yaşanabilir miydi bu ülkede?..
Yani, bu ülkenin hukuktan bürökrasiye, güvenlikten diplomasiye kadar her alanda çivisi çıkmasaydı, rantiyenin, vurguncunun, hırsızın, tetikçinin, mafyanın, yasaları çiğneyenlerin, sınırları zorlayanın, velhasıl dincilik adına terör estirenlerin yaptıkları yanlarına kazanç kalabilir miydi?.
ESAS DURUŞUN ‘ÜST’ HALİ!..
Yukarıdaki olaylar, devletin adeta dincileştirilmeye çalışıldığı 15 Nisan referandumunun ardından medyaya yansıyan vakalardan sadece birkaçı...
Ancak bu olaylar mezhep savaşlarının insan katliamına yolaçtığı Irak ve Suriye’de, demokrasinin çöpe atıldığı Afrika ülkelerinde meydana gelmedi, Atatürk’ün sağlam temelleri üzerinde inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin topraklarında yaşandı hepsi... Hem de 21. yüzyılda!.. Hem de göz göre göre!..
Peki neden mi ansımsattık bu olayları?.. Devleti ve milleti sarsan en önemli olayların bile “televole” gazeteciliğinin kirli çarkında unutturulmak istenmesi yüzünden değil aslında...
Dezenformasyon medyacılığının iktidarı aklamak-yağlamak ve gerçekleri kamuoyundan saklamak için “hoşaf” “bilim”ciliğini manşetlere çıkarması nedeniyle de anımsatmadık bu vahim olayları!..
Aslında bu olayları; cumhuriyetin bürokrasiden orduya, medyadan siyasete kadar nasıl bitirildiğini, itibarının nasıl da ayaklar altına alındığını gösteren utanç verici bir “itiraf” nedeniyle gündeme getirdik...
Baksanıza; 15 Temmuz 2016’daki “darbe” girişiminin merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki olaylara ilişkin 486 sanık hakkında açılan davada çok ilginç ve bir o kadar da rezalet içeren bir itiraf gelmiş... Yani devlette “hıyar”arşinin tamamen cacığa döndüğünün kanıtlayan bir itiraftır bu!..
Darbenin “Yurtta Sulh Konseyi” üyesi olduğu belirtilen Çiğli 2. Anajet Üssü’nün eski komutanı “Tümgeneral” Kubilay Selçuk mahkemedeki sorgusunda; eski “astsubay” Zekeriya Kuzu’ya “paşa” ya da “paşam” diye hitap ettiğini itiraf etmiş...
BİR ATATÜRK ÇIKAR!..
Okurlar şu ünlü “paşa”yı çok iyi anımsıyordur... Hani şu 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik suikast girişiminde bulunacağı öne sürülen “tim” de görevli eski “başçavuş” Zekeriya Kuzu var ya, işte o zavallı... Yani FETÖ’nün sözde “Çiğli imamı!..”
En büyük sorun, beraberindeki “suikastçı” askerlerle birlikte Muğla'da bir su kanalında yakalanan Kuzu’nun askeri üniforma altında, “imam” kılığında dolaşması ve ordu içindeki “üst”lerinden itibar görmesi değil elbette... Cumhuriyetin tüm bürokrasisi AKP- cemaat işbirliğiyle bu başıboş duruma getirilmişti zaten...
Asıl önemli sorun; cumhuriyeti çökertmeyi ve yerine “paralel” safsata kurmayı düşleyenlerin zavallı düzeninde, “tümgenaral”liğe terfi etmiş bir subayın, molla-mürit- medrese-imam hattında, bir “başçavuş”a paye vererek onun alt rütbedeki emrine girebilmesi ve hatta FETÖ gölgesinde esas duruşa geçip selam verebilmesidir!.. Yani cumhuriyetin ordusunun ayaklar altına düşürülmesi!..
Söyler misiniz; devletin bürokratik hiyerarşisinin hem de askeriye gibi katı disiplin olması gereken bir yerde tarumar edildiği, yani “üst”ün “ast”ın önünde “kuzu”ya dönüştürüldüğü bir düzende “cumhuriyet” yaşayabilir miydi?..
Evet; İktidar işbirliği ve gafletten uyanarak FETÖ’ye operasyonları sürdürüyor, cumhuriyeti “paralalel” tezgahtan kurtardığını sanıyor ama meselenin özeti daha da yaşamsaldır;
AKP iktidarı, Ayhan Oğan gibi her ortamda cumhuriyete ve Atatürk’e saldıranları bünyesinde tutarak mı, iktidarın pervasız yasalarından cesaret alarak sokaklarda bağnazlık terörü estirenlere sessiz kalarak mı cumhuriyeti 100.yıla ulaştıracak?..
Hiç kuşkunuz olmasın, cumhuriyetin altı oyulmaya ve sırtı hançerlenmeye devam ederken, elbette bir Atatürk çıkar ve hayale dönüştürür tüm sinsi planları!..