KYK’yi Diyanet’e bağlayın oldu olacak… (1)
Bir yanda, laik devlette böyle bir kurumun ne işi var diyen görüş; diğer yanda, her kesimin vergisiyle beslendiği halde sadece Sünni İslam’a hizmet etmekle eleştirenler; öte yanda, kullandığı dev bütçeye rağmen para yetiştirememesini eleştirenler… Diyanet İşleri Başkanlığı, her vesileyle, her daim gündemde.
Ali Erbaş’ın riyasetindeki Diyanet’in devirdiği çamları izliyorsunuzdur elbet, boşları yok maaşallah! Geçmişte de; AKP’nin atadığı Ali Bardakoğlu ve Mehmet Görmez yaklaşık 7’şer yıl başkanlık yapmışlar ve ellerinden geleni artlarına koymamışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’ni, ‘laiklik’ bağlamından koparacak adımlar, koşa koşa, seve seve atılmıştı.
Bugün de, Ali Erbaş eliyle AKP kontrolündeki Diyanet, “İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin, baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak baliğ olmalarıdır. Buluğ, kişinin dinen mükellef sayılıp, yetişkin insan statüsünü kazandığı dönemdir.” diye buyuruyor, çocuk evliliklerine yeşil ışık yakıyor zımnen. Neden?.. Muhtemelen, ‘3 de yetmez 5 tane…’ kafasındaki siyasi egemenlere yaranmak, cehaleti beslemek, ortaçağ düzenini sürdürmek için…
***
AKP’nin I.Ali’si daha makul bir adamdı sanki, I.Mehmet ve II.Ali’sine kıyasla… II.Ali, adeta bir ‘İslam cengâveri’! Elbette, iktidar güdümüyle. Mesela fetvalıyor ki ‘Yüce Diyanet’, “… Bununla birlikte haram parayla hacca giden kişinin haccı sahih(geçerli) olup, üzerinden hac yükümlülüğü kalkmış olur.” Ha mühürsüz oyla iktidar, ha haram parayla hac… Her biri mübah! İfade şahane! Memlekete hâkim dünyevi anlayışın, uhrevi izdüşümü… Minare-kılıf ilişkisi…
1924 başlarında, Cumhuriyet’in ilk kurumlarından birisi olarak kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, o dönemde şimdi yaptığı gibi “sol elle şeytanlar yemek yer”, “boş ol deyince, boşanılmış sayılır”, “yılbaşı kutlaması gayrimeşrudur”, “deistler sapıktır” gibi, savunamayacağı zırvalar yumurtlayarak harcamıyordu zamanını.
Şöyle ki; anayasal bağlamda eşit yurttaş olan bir ateist veya deist, Ali Erbaş’a -inancı nedeniyle- ‘sapık’ yaftalaması yapsa durum ne olurdu? Aslında hiçbir şey olmazdı. Bir askerinin, kendi karargâhından derdest edilip, saatlerce esir kaldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi görevine dönebildiği, ifade vermeye dahi tenezzül etmediği, üstüne de terfi ettirildiği bir ülkeden bahsediyoruz. Gelenekleri, değerleri, kuralları, kurumları amuda kalkmış haldeki bir ülkeden…
***
Bugünkü Diyanet’in bir Din İşleri Yüksek Kurulu var ki, evlere şenlik! Organ naklinden dövme yaptırmaya, piyango biletinden yılbaşı çamına, nişanlıların el ele tutuşmasından iş güvenliği tedbirlerine uzanan Diyanet garabetlerine, akla zarar fetvalarına ne sütun yeter, ne sayfa… Laik devletin sonunu getirmeye yönelik gayretkeş çabaların çoğuna payanda olan Diyanet’in, yakın geçmişte camilerde gençlik kolları örgütlenmesine yeltendiği haberlerini dahi okumuştuk. O denli gözünü karartmıştı iktidarın emrindeki din bürokrasisi.
Daha geçen hafta, Alibeyköy’deki caminin kapısında AKP Genel Başkanı siyasi nutuk atarken yanında Diyanet’in başkanı dikiliyordu hatırlayacaksınız. Ama aynı Diyanet’in Aksaray Müftülüğü, 3 ay önce Ozan Arif için camide okutulacak mevlide, ‘seçim yasağına girdiği’ gerekçesiyle ve Diyanet genelgesine atıfla izin vermemişti. Çünkü Ozan Arif, İyi Parti çizgisindeydi ve MHP’yi eleştiriyordu yaşarken. İşte parti devleti, işte Diyanet!
Karışmadığı iş, girmediği delik kalmayan Diyanet’in başlıca ilgi alanlarından birisi de gençlik kaçınılmaz olarak. Üniversite gençliğineyse ayrı bir ilgileri var. Sınır koyan olmadığı, konulmuş sınırlar da işe yaramadığı için özellikle öğrenci yurtlarında faaliyetteler.
***
Bu yazının konusu olan ve ikinci bölümde ayrıntılarına değineceğimiz, Kredi Yurtlar Kurumu(KYK), kapılarını ardına kadar Diyanet’e açmış, adeta onun uzantısı olmuş halde. Bu arada, KYK’nin, şimdilik Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde yer aldığını hatırlatalım.
Lakin bu işbirliği anlayışı, Diyanet’i kesmemiş olacak ki, bizzat yurt işletmeciliğine de soyunmuşlar. Geçmişte hastane bile kurup işletmiş olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu iştahına şaşırmamak gerek. Parası bol, yetkileri sınırsız olan dini kuruluşun, vakfı aracılığıyla ülke genelinde işlettiği 25’i kız, 13’ü erkek olmak üzere toplam 38 öğrenci yurdu var.
Neden doğru dürüst bir kaynak planlamasıyla, herkes kendi işini yapmaz da, KYK gibi bunun için kurulmuş bir teşkilat dururken öğrenci yurdunu yaptırmak ve işletmek Diyanet’e düşer? Cevap basit, iktidar siyaseten bu yolu tercih ettiği için…
(Devam edecek)