Laflar ile gerçekler arasında kaybolmak
Kayalık dağlardan ve Arizona’nın çöllerinden geçtikten sonra, gecemizi geçirdiğimiz Kaliforniya’nın Bakersfield şehrinden bir manzara ile bu yazımızı açalım istedik. Çünkü yazının konusu seçimler olacak ve bu seçimlerin sonuçlarına önemli etkisi olduğunu düşündüğümüz bir manzara bu, ne de olsa.
Bakersfield, Kaliforniya’nın tarımsal kalbi sayılacak iç ovalarının en önemli kavşağında yer alır.
Gördüğümüz kadarı ile giderek çölleşen bu eyaletin tarımsal kesimini iyi yansıtır. Akşam yemeğini yediğimiz Meksika lokantasından, tok karınla gayet memnun çıktığımızda gördüğümüz ilk şey, sırtında kirli bir battaniye ile, saçı sakalı birbirine karışmış, ama ancak 30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğimiz bir evsiz şahıs oldu.
Elleri ile havalarda daireler çizerek, karşısında olmayan birileri ile hararetli şekilde tartışıyordu. Belli ki artık bilincini kaybetmiş bir haldeydi.
Büyük ihtimalle de uyuşturucu sayesinde, bu sokak hayatına dayanabilmenin fiyatını böyle ödemekteydi. Tok karnımızdan biraz utandık ve korkarak yanaşarak, eline bir 10 dolar sıkıştırıp, uzaklaştık. Bu paranın da uyuşturucuya gideceği belliydi ama yapacak başka ne olabilirdi ki?
Bu genç de bizler gibi birilerinin oğlu, birilerinin ağabeyi, ya da kocasıydı mutlaka. Ama işte “hayatın sillesi”, dünyanın en zengin ülkesi ABD’de bile, bu genç arkadaşı dünyadan koparmak üzereydi. Ertesi sabah ucuz motelimizin penceresinden baktığımızda, aynı genç, aynı battaniye ile yine aynı şekilde elleri havada, görünmeyen “kaderi” ile tartışmaktaydı.
Önünde park etmiş polisler ise, onu bu sokaktan, başka bir sokağa göndermenin gayreti ile meşguldüler. Bir Bakersfield sabahının manzarası, hemen her şehirdeki manzaraların bir tekrarı olarak aynen de böyleydi işte!
BU SESSİZLİK HAYRA MI ALAMET?
ABD’deki seçimler öncesinde, “fırtınadan önceki sessizlik mi var” diye yazmıştık hatırlarsanız. Seçimlerden bu yana on gün geçmesine rağmen, sessizlik devam etmekte gördüğümüz kadarı ile. Ama bu değişik türde ve anlamda bir sessizlik. Bugün sahada görüp şahit olduğumuz kadarı ile buna değineceğiz.
Seçimlerde sadece iki parti olunca, seçim sonuçlarıyla ilgili ses veren de iki parti oluyor. Ama çok farklı tonda sesler olmak kaydı ile. Demokratlar, seçimin kaybeden, hem de büyük bir yenilgi ile kaybeden tarafı olunca, Amerikalıların dediği gibi bir “soul searching=ruh arama” halindeler denebilir.
Elbette bizdeki ve her yerde yenilen tarafların ruh hali ile, birbirini suçlayan suçlayana. Daha bir süre devam edeceği anlaşılan bu suçlama dalgasında, bu kanadın iç işleyişi ile ilgili ilginç noktalar ortaya çıkıyor.
‘1,8 MİLYAR DOLAR’ HAVAYA MI GİTTİ?
Mesela Demokrat Parti’nin seçim kampanyasını yürüten ekipten önemli birisi, seçimden bir gün sonra, “1,8 milyar dolarlık gaf” diye tüm seçim sürecini bir cümlede özetleyebildi. Yine önemli bir parti önderi, “Biden istifa etsin ki, Harris iki aylığına bile olsa 47. Başkan olarak görev yapabilsin.” diye ilginç, ama sebebi fazla da anlaşılamayan bir öneride bulundu.
Demokratlar kanadında belki de gelecek açısından en önemli tartışma, artık Parti’nin genç nesillere yer verip, parti tepesindeki “oligarşik” yapıyı çözmesi yönünde. Bunun en bariz örneği olan Kaliforniya Milletvekili Nancy Pelosi, 84 yaşında ve 5 Kasım’da 20’nci (yazı ile yirminci) kere milletvekili seçildi.
Her dönem 2 sene olduğuna göre, Nancy Pelosi 40 senedir ABD meclisinde görevde. Geçen haftaki seçimden hemen sonra, aynı Pelosi, Biden’i başkan adaylığından daha erken vazgeçip, Kamala Harris’e daha uzun kampanya fırsatı vermediği için eleştirmişti. Ama kendisinin 40 senedir daha genç Demokratlara fırsat vermediği galiba aklına bile gelmemişti.
AMERİKAN HANEDANLIKLARININ EN MEŞHURLARI
ABD sistemindeki oligarşik yapı nedeni ile, babadan oğula, anneden kızına doğru bir “sülale devri” yaşandığı da bir gerçek. Hatırlayalım Bush ailesi baba Bush’tan oğullarına, Clinton ailesi Bill Clinton’dan Hillary’ye, Cheney ailesi baba Dick’ten kızı Liz’e kadar, onlarca “hanedan “üyesinin evladiyelik görev yeri haline gelmiştir, ABD siyasi arenası.
Şimdi de 40 senedir milletvekilliği yapan Nancy Pelosi’nin kızı Christine Pelosi’nin, annesinin yerine ya da yanısıra siyasi piyasaya çıkacağı söylentileri gezinmekte Kaliforniya’da. Elbette Demokratlar, yaptıkları “ruh arayışında” bu hanedanlık sorununa da çare bulmak zorunda kalacaklardır yakında.
SEÇİM KAYBININ ANA SEBEBİNİ ARAMAK
Dikkat çeken asıl konu ise, Demokratların yenilgisindeki ana siyasi konulara hiç değinilmemesi. Gerek başındaki tartışmalarda gerekse arkadaş meclislerindeki konuşmalarda, Biden ve Harris ekibinin son 4 senedir takip ettikleri iç ve dış politikalar hiç yer bulmamakta.
Halbuki bize göre ABD içindeki enflasyon, illegal göçmenlik, güvenlik zafiyetleri, hemen her şehirdeki aşırı sayıdaki evsizler, şehirlerin aşırı kalabalıklaşması gibi iç konular, halkın Trump politikalarına yönelmesindeki ana sebeplerdir.
Ayrıca Biden’in 4 senelik yönetimi altında, dünyanın hemen her yerinde savaş taraftarı bir çizgi izlemesi de bu içerdeki siyasetlere tuz ve biber rolü oynamakta. Ukrayna’ya verilen 150 milyar dolar, İsrail’e verilen miktarı belli olmayan milyar dolarlar, eksi 10 derecede sokakta yaşama savaşı veren insanların tamamına sıcak bir çatı sağlamaya yeterli miktarlar aslında.
Sıradan Amerikalının dünya haritasında yerini bile gösteremeyeceği Ukrayna’nın, içerdeki Amerikalılara karşı öncelik kazanmış olmasını, 350 milyonluk ABD nüfusu içine sindirememiş olmalı ki, seçimlerde başka alternatifler aramış oldular.
‘ORTADA SANDIK, OY VERE VERE USANDIK’ MI?
Yazımızın girişinde, Bakersfield’de rastladığımız, “görünmez kaderi ile havalarda tartışan” genç evsiz arkadaş, eminiz ki bu seçimlerde sandığa filan gitmemiştir. Hatta seçim olduğundan bile haberi yoktur.
Hatta kendisinin kim olduğunu bile hatırlamamaktadır artık. Bizlere yıllardır yutturulan o “demokrasi” denilen sandık oyununun, bilmeyerek de olsa bile bir figüranı olmamayı seçmiştir.
Onun yaptığı, aslında bile bile yanlışı seçen milyonlarca kişinin yaptığından çok daha onurludur bizce. O zaman bizlere düşen hem kendimizde hem de çevremizde bir bilinç sıçraması yaratmak için can ve başla çalışmaktır.
Siyaset o kadar da zor ve karışık bir şey değildir ne de olsa. Ama lafın ve fikri gürültünün en fazla olduğu siyasi arenada, kaybolmadan yolumuzu bulabilmek için, hayatın içindeki gerçeklere bakmak gibi bir görev vermiştir bize bu evren.
Haftaya, Cumhuriyetçi Parti’nin seçim sonrası hallerine bir göz atarak Trump yönetiminin dünyaya ve Türkiye’ye neler getirebileceğini tartışmak isteriz. Şimdilik kaydı ile, Arizona’nın bir zamanlar kovboylar ve Oturan Boğa’larla dolu çöllerinden memlekete selam ederiz!