Laiklik günü ve milli eğitimin yobazları
Şimdi CHP’den, Sol’dan emekli ama gözleri hâlâ çöplükte olan siyasetçilerin ve düşünsel posası çıkmış köşemenlerin CHP’ye ve Sol’a akıl veren muhtıralarını okudukça tepem atıyor. Peki sizler ne yaptınız arkadaşlar; Cumhuriyetin Devrim Yasalarının ırzına geçilirken ne yaptınız; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun boynu vurulurken siz ne yaptınız? Bir sözüm de Sağ Kemalist (Cumhuriyetçi) olduğunu iddia eden MHP’ye ve MHP’lilere: 4+4+4 yasasına oy verirken; İmam-Hatip istilasının saldırılarına sakalık yaparken vicdanınız acımadı mı? “Tekbir”, Sağ Cumhuriyetçi MHP’nin Onuncu Işığı mı oldu?
***
Eğri oturup doğru konuşalım: Cumhuriyet Devrimlerini 1945’ten sonra CHP içindeki sağ hizip (fraksiyon) törpüledi, sabote etti. Bunun iki örneği Atatürk’ün kuruluştan itibaren peşinde olduğu ama parti içi muhalefet nedeniyle yaşarken uygulamayı başaramadığı Toprak Reformu, ancak 1945’te kuşa dönmüş biçimde çıkartıldı ama uygulanamadı; çünkü Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuad Köprülü, doğulu ve batılı toprak ağalarını, mütegallibe ve şeyhleri temsilen, önce dörtlü takriri verdiler, sonra Demokrat Parti’yi kurdular. Toprak Reformu, Köy Enstitülerini güçlendirmek, yerleştirmek; köylü ve tarım devrimini gerçekleştirmek için çıkartılacaktı.
Toprak Reformunu yaptırmayanlar, Köy Enstitülerini kapattıranlar, R.T. Erdoğan ile Abdullah Gül’ün atalarıdır.
Toprak ağalarının, mütegallibe ve şeyhlerin dediği oldu: Toprak rejimi statükosu korundu, Köy Enstitülerinin yerine İmam-Hatip okulları ikame edildi. Bu, maçın ilk devresidir.
***
İkinci devre, 1974 yılında oynandı. Bu devreyi Bülent Ecevit’in “Tarihsel (Tarihi) Yanılgı” deyişi özetler. Tarihsel Yanılgı ne idi? Ecevit’e göre Laik/Dinci Çelişkisi idi. Ecevit bu çelişkinin rasyonel olmadığını kanıtlamak için Necmettin Erbakan’ın Milli Selamet Partisi ile CHP’nin 37. koalisyon hükümetini (26.1.1974-17.11.1974) kurdu. Amacı, koalisyon protokolünde “Milli, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesine yürekten inanan; hukukun üstünlüğüne, demokratik hak ve hürriyetlere saygılı olan iki partinin ortak amaçlarının, kanunları herkese eşit olarak uygulayan, Atatürk ilkelerine bağlı bir devlet idaresiyle anlayış, kardeşlik ve sosyal adalete dayanan bir toplum düzeninin kurulması” olarak belirtilmişti.
Protokolün amacı gerçekleşmediği gibi, başta Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere Devrim Yasalarından ödünler verildi. CHP-MSP koalisyonunda sadece irtica kazandı:
1973-74 öğretim yılında CHP-MSP koalisyonu, İmam-Hatip okullarının orta kısımlarını yeniden açtı ve İmam-Hatip liselerine bütün üniversitelere giriş olanağı verdi.
1974 yılında 33 tane İmam-Hatip okulu açıldı.
İmam-Hatiplerin orta kısımlarının yeniden açılması, İmam-Hatip liselerine üniversiteye giriş olanağı verilmesi, Anayasa’ya ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırıydı. Bu aykırılıklara karşı çıkıp Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gereken CHP, bu ihaneti yapan hükümetin ortağı idi.
Yıllar sonra Bülent Ecevit, bana, siyasi hayatındaki en büyük iki pişmanlığın MSP ile koalisyon yapmak ve İsmail Cem’i TRT Genel Müdürü olarak atamak olduğunu söylemiştir.
***
1928-1936 arasındaki sayısız girişimini bir yana bırakalım. 1936 yılında toprak yasasının kısa bir zaman içinde çıkarılmasını ve topraksız köylü bırakılmamasını isteyen Atatürk, şöyle demektedir:
“Toprak kanununun bir neticeye varmasını Meclisin yüksek himmetlerinden beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, behemahal lazımdır.”
Toprak reformu için, 5 Şubat 1937’de Anayasa’da değişiklik yapılmış ve Atatürk, 1937 yılının Meclis açış konuşmasında, çiftçiyi topraklandırma yasasının ana ilkelerinin, “1) Ülkede topraksız çiftçi bırakmamak, 2) Bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir şekilde bölünme’sine izin vermemek ve 3) ‘Büyük çiftçi ailesinin ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğini, arazinin bulunduğu bölgelerin nüfus yoğunluğuna göre ve toprağın verimliliğine göre sınırlandırmak’ olacağını açıklamıştır.” (Süleyman İnan).
Toprak reformu Atatürk’ün güçlü ve ısrarcı iradesine karşın gerçekleşmemiş ve onun tamamlayıcısı Köy Enstitüleri kapatılmıştır.
Bunları yaptırmayan, dolayısıyla çağdaşlaşmayı, ilerlemeyi kaynağında engelleyen ve bunun karşıtı olarak, toprak statükosunu, şeyhliği, ağalığı ve mütegallibeyi koruyup güçlendiren, AKP’nin mazlum (!) ve hor görülen (!), din taciri ve işletmecisi ataları olmuştur.
***
Toprak reformu, doğuda, halkı birer derebeyi olan şeyhlerin, aşiret reislerinin, mirlerin sultasından kurtarıp özgürleştirmeyi amaçlıyordu. Orta Anadolu’da ve batıda hedef Adnan Menderes, Emin Sazak gibi toprak ağalarıydı. Bu engellendi!
İddiaya göre, ABD’li uzmanların tavsiyesi ile Köy Enstitüleri kapatıldı, onların yerine İmam-Hatipler ihya edildi.
Öncesini ve “İmam-Hatipler bizim arka bahçemizdir” diyen Erbakan’ın dönemini de bir yana bırakalım. Sadece 12 yıllık AKP iktidarına bakalım: AKP tarikatı en büyük meydan muharebelerini Türban ve İmam-Hatip alanlarında vermiştir.
AKP’nin, kızlı-erkekli İmam-Hatip mezun ve mensupları sayesinde iktidara gelmiş olduğunu ileri sürenler kesinlikle yanılmazlar. Mevcut hükümet ve TBMM’de, devlet hizmetlerinin üst ve en üst kademelerinde kaç adet İmam-Hatipli var, bunu öğrenmek isterdim.
AKP bugün de yarın da İmam-Hatip halatının ucunu elinde tutmak isteyecektir.
İşte bu nedenle, ülkenin anayasa ve yasa gereği laik olması gereken okullarını İmam-Hatipleştiriyor. Bazı velilerin Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) geldiği iddia edilen şikâyetler bahane edilerek liselerden sonra ilkokullarda da “Bay ve Bayanlar için” mescitler açılıyor. Bu girişim, anayasa ve yasalara aykırıdır.
Cumhuriyetçi olması gereken CHP, MHP, İP, TKP, ÖDP, LDP, BDP, HDP ve öteki laik partiler, AKP tarikatının laiklik karşıtı, mürteci eğitim-öğretim siyasetine ortaklaşa karşı çıkabilecekler mi?
İşte zurnanın zırt dediği yer burası! Bu partiler, bu mürteci siyasete karşı ortak mücadeleye girmedikçe ve mücadeleyi kazanmadıkça Türkiye “adam” olamaz!