Le Pen’in kazanması Avrasya’yı güçlendirecek
Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Ulusal Birlik Partisinin adayı Marine Le Pen yarışacak.
Macron, ABD’nin dünyaya dayattığı neoliberal küreselleşmenin adayı. Atlantikçi ve NATO’cu. Marine Le Pen, ekonomik, askeri ve siyasal bağımsızlığı yani ulusal egemenliği savunanların adayı. NATO karşıtı ve Rusya dostu.
GELENEKSEL PARTİLERİN AĞIR YENİLGİSİ
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan sağlı sollu, sistemin tüm siyasi partileri seçimlerin birinci turunda yüzde 5’in altında kalarak ağır bir yenilgi aldılar. Sarkozy’nin De Gaulle geleneğinden kopardığı Cumhuriyetçiler, Son 40 yılda Fransa’yı 20 yıl yöneten Mitterrand ve Hollande’ın Sosyal Demokrat Sosyalist Partisi, Yeşiller ve Fransız Komünist Partisi.
2017 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bu süreci gören Fransız derin devleti neoliberal küreselleşmeci programı savunan Macron’u siyasi arenaya çıkardılar. Bu seçimlerde de Macron ve Marine Le Pen ikinci tura kalmıştı. Macron genç ve yeni bir figürdü ve kazanacağı kesindi ve yüzde 66 ile kazandı, Le Pen yüzde 34’de kalmıştı. Bugün ise aralarındaki fark birkaç puan.
YENİ PARTİLER YENİ OLUŞUMLAR
Ekonomisiyle, siyasal yapısıyla, kültürü ve sanatıyla çöken Batı sisteminin partileri iflas etti. Küreselleşme devletlerin ulusal yapılarına saldırdı; ulusal egemenlikleri zayıflattı, ulusal kimlik ve kültürler yara aldı. Neoliberal politikalarla ulusal ekonomiler rehin alındı, sistem küresel sermayenin çıkarlarına göre düzenlendi. Çalışan kesim yoksullaştı, sosyal haklar tırpanlandı. Bu insanlık dışı gerici saldırının ömrü 20 yıl bile sürmedi. 2000’li yıllarda krize girdi.
Tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da da küreselleşmeye karşı ulusal bir refleks gelişti. Fransa’da 2009 yılında Sosyalist Partiden ayrılan Jean-Luc Melenchon önderliğinde, bugün adı “Boyun Eğmeyen Fransa” olan Sol Parti kuruldu. Melenchon ulusal egemenlikçilerin “sol” ayağını temsil ediyor.
1970’lerin başında Jean-Marie Le Pen’in liderliğinde kurulan Milli Cephe partisi, programı ve söylemiyle yabancı düşmanlığını öne çıkaran ırkçı bir partiydi. 2011 yılında Marine Le Pen partinin başına geçti. Marine Le Pen ve kadrosu dünyadaki gelişmeleri doğru tahlil etti ve babasının ırkçı kadrolarını tasfiye etti ve hatta babasını da partiden attı. Yabancılara karşı politikalarını yumuşatan, daha geriye çeken ve ulusal egemenlik ekseninde politikaları öne çıkaran bir çizgi izledi. Marine Le Pen de bu akımın “sağ” ayağını oluşturuyor.
Bu iki akımın ortak yönleri içeride neoliberal politikalara karşı çıkmaları, dışarıda ABD ve NATO karşıtı olmaları, Brüksel diktatörlüğünün dayatmalarını reddetmeleri ve Rusya dostu olmaları. Aralarındaki tek fark yabancılar politikası; Le Pen “Önce Fransızlar” diyerek yabancıların bazı sosyal ve siyasal haklarını kısıtlamayı savunuyor, Melenchon’un ise Le Pen’in karşı çıktığı bu haklara sahip çıkıyor.
SİSTEM TÜM ARAÇLARIYLA LE PEN’E SALDIRIYOR
Atlantik cephesinin sağlı sollu liderleri, partileri, işçi ve patron sendikaları, Troçkistler ve Anarşistler aynı cepheden Marine Le Pen’e saldırıyorlar. Yarattıkları “aşırı sağ” öcüsüyle toplumu korkutuyorlar.
Sosyalist Parti, Fransız Komünist Partisi, Yeşiller ve Cumhuriyetçiler, Macron öncesi cumhurbaşkanları sağ liberal Nicolas Sarkozy ve Sosyal Demokrat François Hollande, Patron sendikası MEDEF Le Pen’e karşı Macron’a destek çağırısında bulundular.
İşçi sendikaları CGT ve CFDT “aşırı sağ”ın önünü kesmek için Le Pen’e oy vermeme çağırısında bulundular.
Anket kuruluşları birinci tur sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra ikinci tur için Macron’un lehine rakamlar vermeye başladılar. Televizyonlar Macron’u parlatmaya yönelik bir çizgi izliyorlar. En çok Le Pen’in Rusya’ya yakınlığı ve yumuşak karnı olan yabancılar politikası sorgulanıyor.
MACRON GERGİN LE PEN RAHAT
Fransa’nın Biden tayfası bir telaş içinde. Çünkü ilk defa sistem dışı bir adayın kazanma şansının olduğu bir seçim süreci yaşıyoruz. Le Pen iki tur arası seçim kampanyasında çok rahat ve kendine güvenen bir lider görüntüsü veriyor. Macron endişeli ve gergin. İkinci turu kazanmasının cepte keklik olmadığını biliyor ve söylüyor. “Aşırı sağa karşı bir Cumhuriyet Cephesinin kurulması” çağırısında bulunuyor.
Macron son 5 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminin sosyal ve ekonomik programının sonuçlarını savunmada zorlanıyor. Bu konuda Le Pen daha rahat; son enerji zamlarının diğer temel ihtiyaç mallarına yansıması ve satın alma gücünün düşmesi propaganda çalışmasının ana eksenini oluşturuyor ve çözüm önerileri getiriyor.
Önümüzdeki çarşamba akşamı iki aday televizyonda karşı karşıya gelecek. Her iki aday da anahtar durumunda olan Melenchon’un seçmenlerini ve birinci turda sandığa gitmeyenleri ikna etmeye çalışacak.
LE PEN’İN KAZANMASI AVRASYA’YI GÜÇLENDİRECEKTİR
Washington, Brüksel, Berlin ve NATO şefleri “Ya Le Pen kazanırsa” endişesi içindeler. Marine Le Pen’in kazanmasının dünya çapında bir yankısı olacaktır. Avrupa’da bütün dengeler değişecektir. Atlantik kampını terk eden ve Asya’ya yönelen bir Fransa düşünün; Rusya’nın Ukrayna’da ABD ve NATO’ya karşı kazandığı zafer kadar değerli olacaktır.
Fransa seçimlerine Ankara’dan bakmalıyız. Asya’ya yönelen Türkiye’ye karşı PKK/YPG teröristlerini destekleyen, Doğu Akdeniz’de, Libya’da, Karabağ’da ABD ile birlikte hareket eden Macron’un yenilmesi, Marine Le Pen’in kazanması Avrasya’yı güçlendireceği gibi Türkiye’nin de yararına olacaktır. Fransa’da yaşayan Türkiye kökenli seçmenler sandığa gitmeli ve oyunu Marine Le Pen’e vermelidir.