Letonya’dan da korkulur mu!
Andorra maçı önceki bazıları “şu maçı bir kazanabilsek” diye konuşmuşlardı. Benim de sinirim tepeme çıkmıştı. Doğal olarak sakince anlatmaya çalıştım, aklıma gelenler ağzımdan çıkmadı. Şimdi aynı şeyi bu akşam oynayacağımız Letonya maçı öncesi duymayayım mı? Yok fizik dirençleri iyiymiş, yok maçın sonlarında sıkıntı olurmuş falan filan. Eğer kendi evinizde yapacağınız maçta Letonya’dan korkuyorsanız bu işi bırakacaksınız, yüreği olanlar yapacak.Tam bunları düşünürken, futbolu seven ama pek de haşır neşir olmayan Ali Orhan kardeşim aradı. “Okudun mu” diye sordu. “Sen futbolla ilgili pek bir şey kaçırmazsın, bir e kitap var Milli Takım neden başarısız? diye onu söylüyorum.” Şaşırdım, çünkü Ali Orhan kardeşimin hoşgörülü, bilge kişiliği, bildiğini belli etmez karakteri içinde futbolu böylesine izlemesi ilginçti. Fikret Yıldırım kardeşimiz, Metin Ağaçgözgü ile birlikte Davut Çöl’ün yazdığı Milli Takım neden başarısız? eserini e kitap olarak futbolseverlere kazandırmışlar.Futboldaki 24 zaafımız üzerinden hareket eden yazar Davut Çöl gerçekten yerinde saptamalar yapmış. Özellikle teknik olanları buraya almak zor, ama özet olarak iki tanesini vereceğim ki, zurnanın zırt dediği yerler aslında oraları. YANLIŞ ALGI: Türk medyası, yöneticiler, taraftarlar, antrenör ve futbolcular Milli Takım’ın güçlü olduğuna inanmakta. Fakat, gerçek bunun tam tersi.”BAŞARI KÖR EDERSE: Ara sıra yaşanan parlak dönemler var. Bu başarılar Milli Takım’ın gerçekten zayıf olan yönlerine bakmayı unutturuyor. Zaaflı olan yönler tedavi edileceğine üstleri kapatılıyor.”Benim notum: En baş sorumlu “ders almam, ders veririm” dedikten sonra baş aşağı çakılışımız daha da hız kazandı.
Diego-ManiFutbolumuzda bir Diego manyaklığıdır gidiyor. Geldiğinden bu yana tartışılıyor. Bazıları çok beğeniyor ve iyi oynadığını düşünüyor. Bunlar arasında ben de varım. Bazıları ise hiç beğenmiyor. Fenerbahçe takımında yeri olmadığını düşünüyor. Her yere koşmasına, oyunu önceden görmesine karşın işi o değil diyenler bile var. Çünkü koşan bir 10 numara tipine alışmamışız. Alex gibi yürüyerek oynayacak. Sanatını ve ustalığını yalnızca top kendine geldiğinde gösterecek. Takım arkadaşlarının emeğini kendisine para ve şöhret olarak kazandıracak.Hatta bazıları Fenerbahçe’nin Diegosuz bir takım düşünmesi gerektiğini bile söylüyor. Olur, yerine Holmen ve Krasiç versek ne dersiniz? Şaka etmiyorum, onlardan bazıları Holmen ve Krasiç’e methiyeler yazıyorlardı. Dahası ve korkutucusu Holmen ve Krasiç’in çok iyi futbolcu olduklarını söyleyenlerdi. İşte Fenerbahçe ve Türk futbolu açısından ne diyeceğinizi bilemeyeceğiniz bir durum.Artık her yorumun, her düşüncenin altında bir komplo teorisi arar olduk. Geçenlerde, hem de Fenerbahçeli olmayan bir futbolsever, eski futbolcu ile bu konuyu konuşuyorduk. Hiç duraksamadı bile. “Abi, Diego’yu kaça aldı Fenerbahçe? Şimdi onun özelliklerinde bile olmayan bir 10 numarayı kaça alırsın? Ellerinde böyle biri vardır, Diego’yu sattırıp, yerine 50 kağıta onu aldıracaklar. Benim bildiğim Aziz Yıldırım bu numaraları yemez.” Valla şaşırdım kaldım, hiç öylesini duşünmemiştim.
Melo temizliğiBu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır. Uzunca bir süre önce Melo’nun yaptıklarından sonra eleştirmiştim. Hatta, kendisinin başka bir versiyonu olan Emre ile kapışmalı maçından sonra Melo’yu Galatasaray’a hiç yakıştıramadığımı yazmıştım. Yorumumu da altına ekledim. “Değil Melo, Galatasaray’dan üstün hiçbir futbolcu yoktur. Benim tanıdığım Galatasaray camiası kendisine uygun üslup ile yakında Melo’yu-sarı kırmızılı camiadan temizler.”Biliyorum, Melo manyakları var ortada ve ondan kazandıkları rantı kaybedecekleri için çok üzülüyorlar. Hatta saldırgan bir tutum içerisindeler. Herkes bırakacak futbolcu deyimi ile “rüzgar” yapmayı. Ne Melo’lar gelir gider. Galatasaray kendine yakışır bir temizlik yapmıştır. Hatta belki de geç bile kalındı. Temizlik yapıldı yapılmasına da onun geride bıraktıklarını temizleyecek deterjan bulabilecekler mi, soru budur.