22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tuzlukçu LGBT demokratlarına sorular

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi, toplumsal cinsiyet eşitliği konulu bir söyleşi düzenlemiş. Diyarbakır Tabip Odası ve sanat camiasının kozmopolit ultra liberalleri bir süredir aynı kervanda sıra sıra dizildiler. Mesele insanoğlunun binlerce yıllık eşeyli üreme sistemine açılan savaşı, demokrasi maskesi altında sürdürmek! Öyle saçma şey mi olur demeyin, çünkü bu özgürlük budalası avukat, hekim ya da sanatçıların açıp da Judith Butler, Michel Foucault, Gayle Rubin ya da Pat Califia okuduklarını sanmıyorum.

Bilimsel yöntemin ilk ilkesi kavram tanımlamadır. Eğer üzerinde tartıştığımız kavramlara, aynı anlamları yüklemezsek sonuca ulaşamayız. Bu nedenle her bilimsel çalışma, çözmeye çalıştığı problemin merkezi kavramlarını hangi kuramsal yaklaşımdan hareketle nasıl tarif ettiğini ortaya koyar. Böylelikle ileri sürülen iddiaların ve getirilen çözümlerin geçerliliği kavramların tanımlandığı bağlamın içinde tartışılabilir. Lgbt meselesinin ele alınışında da aynı yolu izlemek ve neyin yanında neyin karşısında olduğumuzu tayin edebilmek için kavramlarımızı tanımlamak zorundayız.

Basit homofobi ile toplumsal olanı savunma tutumu arasındaki farkın ayırdında olup olmadığımızı anlamaya yönelik bazı sorular sormak istiyorum. Eşcinsel ile kuir’i aynı sepete koyan bir kavram kargaşası içinde misiniz (kuir kuramcılarının ve onun pratik örgütlenmesi olan lgbt’nin istediği şey tam da budur. Sonuç itibariyle Kürt'sen HDP’ye oy vermelisin, vermiyorsan “Tece” seni asimile etmiştir, öyle değil mi!) yoksa kültürün demokratikleştirilmesi ile toplumun cinsiyetsizleştirilmesini birbirinden ayırmak gerektiğini düşünenlerden mi? Ya da bunların hepsini aynı sepete koyan basit bir homofobik mi? Bunlar farklı şeyler; üzgünüm hayat sizin sandığınız kadar basit ve tekdüze olmayabilir, kuramsal konumlar da tabi…

Şimdi gelelim sorulara:

  • Eşcinsellerin baskı altına alınmadan yurttaşlık haklarından tam ve eksiksiz olarak yararlandığı demokratik bir ortamı mı savunuyorsunuz yoksa cinsiyetlerin doğal olmadığını ve çocuklarımızı “kız” veya “erkek” uzuvlarıyla doğdular diye kız-erkek kabul ederek yetiştirmenin yanlış olduğu, cinsiyetsizleşmiş bir toplumu mu?
  • İnsan bedeni cinsel açıdan bir bela mıdır? Erkek veya kadın cinsel uzuvlarıyla doğmuş olmamız bize doğa tarafından atılmış bir tür kazık mıdır? Kadınlık ve erkeklik hallerinin normallik iddiasının ortadan kaldırılması ve bu amaçla toplumun bütün cinsel değer ve normlarına karşı kültürel bir savaş açılmasını doğru buluyor musunuz?
  • Çocukların cinsel kimlikleri hangi yaşlarda oluşur? Gelişim psikolojisi sizce dikkate alınması gereken bir disiplin midir? Eşcinsel evlilik yapmış ve evlat edinmiş bireylerin, iki yaşındaki çocuklarının kendisini karşı cinsten hissettiğine ilişkin sözleri bir irade beyanı olarak kabul edilebilir mi? Kabul edilerek dört yaşından itibaren hormon tedavisi sürecine başlatılan çocukların ileride telafi edilemez düzeyde hak kaybına uğradıklarını düşünür müsünüz?
  • Ailenin başta kadınlar olmak üzere bütün bireyler açısından gelişimi kısıtlayıcı, sakatlayıcı ve tahakküm ilişkilerini mayalayan bir kurum olduğu yönündeki radikal feminist eleştirilere rağmen, aynı çevrelerin eşcinsel evliliklerini ve evlat edinme taleplerinde çelişki görüyor musunuz?
  • Size göre, pedofili veya ensest, bize cinsel iktidar tarafından dayatılmış davranış normları sonucu “suç” olduğuna inanmamız istenen davranışlar mıdır? Bu konulardaki ahlaki sınırların ihlal edilmesini insan hakları kapsamında mı görüyorsunuz?
  • Çocukların -eğer rızaları varsa- erişkinlerle cinsel ilişki yaşamasını çocuk hakları kapsamında mı görüyorsunuz? 12-13 yaşında ergenliğe ulaşan ama 18 yaşına kadar çocuk sayıldıkları için aile denetiminde kalan bireylerin cinsel hazza ulaşma hakkının engellenmemesi gerektiğini ve buna uygun yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyor musunuz?
  • Hayvanlarla cinsel ilişki, bir zorlama ve şiddet içermediği (dikkat hayvan hakları!) müddetçe olağan kabul edilmeli midir?
  • Lgbt hareketinin Batılı ülkelerin büyükelçilikleri tarafından sahiplenilmesi, yabancı devletlerin bu örgütlere para vermesi ve lgbt hareketinin Türkiye’nin bütün milli sorunlarında karşı saflarda konumlanmaları size bir şey anlatıyor mu? Kültür emperyalizmi diye bir şey duydunuz mu?

Sorular arttırılabilir. Başlangıç için bu kadarı yeterli. Cevap verirken açık ve dürüst olalım. Sağlıklı bir tartışma ve toplumsal konumlanma ancak kavramların berraklaşmasıyla mümkün. Buyurun tartışalım.

LGBT