Liberal oligarşiye karşı otoriter demokrasi
Fransız antropolog, tarihçi ve deneme yazarı Emmanuel Todd’un yeni kitabı “Batı'nın Yenilgisi” (La défaite de l'Occident) geçen hafta yayımlandı. Todd, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya karşı başlattığı operasyonla ortaya çıkan krizi analiz ettiği kitabında, “Emperyalist emelleri olmadığına inandığım Rusya'nın sağlığının iyi, buna karşılık Batı'nın, özellikle de ABD'nin bunalımda olduğu” tespitinde bulunuyor. Todd, “Kitabım Rusya'nın istikrarının bir tanımını sunuyor, ardından batıya doğru ilerleyerek, yaşamına savaşta bir anlam bulan, çürüyen Ukrayna toplumunun muammasını analiz ediyor. Daha sonra eski popüler demokrasilerin yeni Rus fobisinin paradoksal doğasına, ardından AB'nin krizine ve son olarak da Anglosakson ve İskandinav ülkelerinin krizine geçiyor.” diyor.
Kitabın çıktığı hafta Marianne, Le Point, Liberation ve Le Figaro gibi Fransa’nın ünlü dergi ve gazeteleri, Emmanuel Todd ile yaptıkları röportajları yayımladılar. Başta Le Monde olmak üzere Atlantikçi basın, Batı'nın ya da Ukrayna'nın politikalarından ziyade Vladimir Putin'in politikalarına daha sıcak bakmasından dolayı Todd’u ‘Rusya yanlısı Fransız entelektüel’ olarak görüyor. Todd’un Rusya’ya ve Putin’e yaklaşımı, ABD ve genel olarak Batı’ya yaptığı eleştiriler, Fransa’nın Atlantikçi basınında tepkiyle, bir o kadar da ilgiyle karşılandı.
Yazarın 1976’da çıkan ve Sovyetler Birliği'nin çöküş sürecini inceleyen “Son Çöküş” (La Chute Finale) kitabındaki öngörülerinin doğru çıktığını belirten Le Figaro’dan Alexandre Devecchio, Todd’un Batı ile ilgili son kitabındaki öngörüleriyle ilgili de “Umalım ki bu kez 'kâhin' Todd yanılmış olsun.” diyerek endişesini dile getirmiş. Liberation’da Simon Blin, 'Fransız düşüncesinde heterodoks (ana akımdan sapmış) bir figür', 'liberal Avrupa'nın sert bir eleştirmeni' ve bir 'sol muhafazakâr' olarak gördüğü Todd’un “2002'de yazdığı ‘İmparatorluktan Sonra’ (Après l’Empire) adlı kitabında, çoğu uzmanın ABD'yi sadece parlak bir süper güç olarak gördüğü bir dönemde ABD'nin ekonomik gerilemesini analiz etti.” öngörüsüne vurgu yapıyor.
BATI LİBERAL OLİGARŞİLERDEN OLUŞUYOR, RUSYA İSE OTORİTER BİR DEMOKRASİ
Gazeteci, ‘otorite’ ve ‘demokrasi’ terimlerinin yan yana gelmesinden rahatsız soruyor: “Rusya'dan otoriter bir demokrasi olarak bahsetmek biraz fazla gurur okşayıcı değil mi?”
Todd: “Liberal demokrasi ve çılgın otokrasi karşıtlığından uzaklaşmamız gerekiyor. İlki daha çok liberal oligarşilere benziyor, halktan kopuk bir elit tabakası var, medya dışında kimse hükümetteki görev değişikliğini umursamıyor. Öte yandan, otokrasi ya da neostalinizm kavramlarının yerine başka bir kavram kullanmamız gerekiyor. Rusya'da nüfusun çoğunluğu rejimi destekliyor, ancak azınlıklar -eşcinsel, etnik ya da oligarklar- korunmuyor: bu, komünizmi üreten Rus toplumunun mizacının kalıntılarından beslenen otoriter bir demokrasidir. Benim için 'otoriter' terimi 'demokrasi' terimi kadar ağırlık taşıyor.” diye yanıt veriyor.
Todd, bugün Batı’nın “ABD'yi takip eden ve esasen 'liberal demokrasiler' olan ülkelerden oluştuğunu, temelde, herhangi bir yerde gerçek liberal demokrasilerin olmadığını ve daha ziyade ‘liberal oligarşilerin’ var olduğunu” ifade ediyor. “NATO, kuruluşundan itibaren tüm liberal demokrasilerin, ABD'ye itaatini kurumsallaştıran hiyerarşik bir örgüt olduğunu” söylüyor. Todd, Batı ülkelerinin liberal ama artık demokratik olmadığını, oysa Rusya’nın ‘otoriter bir demokrasi’ olduğunu ifade ediyor.
ÇÖKEN BATI DEĞERLERİ VE ÇÜRÜYEN AHLAK
Yazara göre Batı’nın Ukrayna’da yenilgisi sadece bir sonuç; süreç önceden başlamıştır. Bunun ekonomik, kültürel ve ahlaki boyutları vardır. Ama Batılının burnu hâlâ havadadır. Emmanuel Todd’un dediği gibi “Biz hala kendimizi liberal ve demokratik olarak görüyor, üstünlüğümüzü ve değerlerimizin evrenselliğini savunmaya devam ediyoruz.”
Çöken değerler, çürüyen ahlak! Özgürlük adına LGBT’yi dayatan bir sistem. Batı'nın bu çürüyen ahlaki değerlerini eleştirdiği için Todd ile röportaj yapan Le Figaro’dan Alexandre Devecchio, şöyle soruyor: “Zaman içinde biraz gerici olmadınız mı?”
Todd, “LGB, tamam. Söz konusu bireyler elbette korunmalıdır. Ama T, trans meselesi başka bir şeydir. Ancak Batılı orta sınıfların bu ultra azınlık meselesine takılıp kalması sosyolojik ve tarihsel bir soruyu gündeme getiriyor. Bir erkeğin gerçekten kadın, bir kadının da erkek olabileceği fikrini toplumsal bir ufuk olarak yerleştirmek, biyolojik olarak imkânsız olan bir şeyi iddia etmektir, dünyanın gerçekliğini inkâr etmektir, yanlışı iddia etmektir.” şeklinde yanıt veriyor.
DÜNYADA DENGELER DEĞİŞMİŞTİR
Emmanuel Todd, Eylül 2022’de Marianne dergisine yazdığı “Batı ve Ruslar arasında, dünyanın geri kalanı muhtemelen Rusları seçecektir” başlıklı makalesinde, Rusya’nın Ukrayna’ya operasyonu nedeniyle başlattıkları yaptırımların, “Rus rejiminin, Ruslara tek başına asla dayatamayacağı ve ekonomilerine AB karşısında önemli bir avantaj sağlayacak olan geniş çaplı bir korumacı ikame politikası başlatmasını sağladığını” ifade ediyor. Dünyanın önemli bir kısmı Batı’nın yaptırımlara uyma çağırılarına uymamış ve Rusya’nın yanında yer almıştır. Batı dışındaki “Diğer Dünya” artık Batı’ya boyun eğmeyecektir. Todd yazısında şöyle der: “Peki Hindistan yeniden İngiltere Kralı'na boyun eğmek istiyor mu? Batı Afrika Fransız başkanına, Endonezya Hollanda'ya, Latin Amerika ve Araplar ABD'ye, Çin Avrupalılara ve Japonlara itaat etmek istiyor mu? Dünyanın geri kalanı bize karşı temkinli. Bizim antropolojik ve siyasi değerlerimizi paylaşmıyorlar. Bizi liberal demokrasiler olarak değil, yoksullarını hor gören oligarşiler olarak görüyorlar. Hepsinden önemlisi, yeniden canlanan bir sömürgeci mizaç seziyor. Acı gerçek şu ki dünyanın geri kalanı bizi sevmiyor. Eğer Batı ile Ruslar arasında bir seçim yapmaları istenirse, muhtemelen Rusları seçeceklerdir.”