11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Liderin işlevi-(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Tarih: 1952

CHP'nin seçimden yenik çıkmış lideri Ege'de tedirginlik dolu bir gezi yapmakta. Paşa'ya karşı çirkin saldırılar tertipleniyor. 7 Ekim günü İnönü'yü Balıkesir girişinde karşılayan zamanın Valisi ona şehre girmemesi ricasında bulunuyor. İnönü sakin. Bursa'ya geçiyor. Balıkesir olayı için CHP bir tebliğ yayınlıyor ve olay Meclis’e getiriliyor. Tebliğ şöyleydi:

"-Birkaç günden beri uğradığımız tecavüzler, Balıkesir'de azami haddini buldu. Toplanma ve konuşma fiilen imkansız bir hale getirildi. Hükümetten hakkımız olan yasal himayeyi göremedik. Büyük bir tertibe maruz kaldığımız anlaşılıyor. Bu şartlar altında seyahatimi şimdilik kestim."

İktidar İnönü'yü hedef seçmiştir, dahası "İnönü çekilsin biz kardeş, kardeş geçiniriz!" gibi konuşmalar yaygınlaşmıştır. İnönü işte o 7 Ekim 1952 Manisa konuşmasında şöyle demişti:"-Benim CHP'den ayrılmam için doğrudan doğruya veya dolayısıyla baskı yapılmıştır. Bu partinin başından çekilirsem iki türlü fayda olacakmış: Biri nefsim için, diğeri parti için... fakat siz itimat edip beni Genel Başkan seçtiğiniz sürece ben dünyanın hiçbir nimeti ve hiçbir dehşeti karşısında bu vazifeden çekilmem. Şimdi bu parti azı dişlerine maruz iken ben onu meydanda bırakamam."

İşte; CHP liderine yakışan tavır. Paşa İzmir'de daha açık konuştu: "-Politika ihtirasları iktidar için dayanak olur zannedilerek irtica okşanmıştır. Cumhuriyet'in büyük bir ıslahatı tehlikeye konmuştur... İlk halledilecek meselelerden biri siyasi emniyetin fiilen kurulmasıdır..."

İsmet Paşa Meclis'e geliyor ve kürsüden sesleniyor:

"-Büyük milli dertler şimdiye kadar ancak TBMM'de şifa buldu. Bundan sonra da yalnız burada kesin tedbirlerini bulacaktır."

Zamanın Başbakanı çok kızgındı. Şöyle konuşuyor:

"-Ak saçlı bir General; Milli Şef ünvanını senelerce üzerinde taşımış bir insan, devlet idaresi mesuliyetini bunca yıllar omuzlarında taşımaktan kaçınmamış, ürkmemiş hatta bunu yaparken kendi kanaatlerine göre vatandaş hak ve hürriyetlerini haciz altına almak cüret ve cesaretini göstermiş bir insan... Tek parti idaresinin kahramanı ve şampiyonu olarak kendisini tanıtmış bir insan. Bugün karşımıza çıkıyor, büyük mücadelelerle bugünkü hak ve hürriyet rejimini, hukuk devletini tahakkuk ettiren bir partinin karşısında vatandaş hak ve hürriyetlerinin müdafii kesiliyor... Dünkü diktatörün bugün huzurunuza çıkarak hak ve hürriyetleri savunma vazifesini üzerine alması gülünçtür." Bugünler gibi değil mi? Galiba tarih tekerrür etmekte...

1950 seçimlerinden iki yıl sonra sahnede görünen manzara budur. İktidar sarhoşluğu hasmını altına almış ve kılıcını kalbine dayamış. O günlerde Paşa'ya şöyle deniyordu: "Paşa bırakın bu mücadeleleri... ben devrimi yaşadım deyin. Paşam deyin ki, bunlar da memleketin evlatlarıdır, memleketin nesilleridir deyiniz." Oysa lider sahayı terk eder, havlu atarsa yalnız kalır. İsmet Paşa bu durumun farkında. Ne eziliyor ne kendince makul nedenlerle, çekilmeyi çocuklarıyla çivileme denize atlamayı aklından geçiriyor. Alanlar onu bekliyor, biliyor ki, hiç kimse ona otururken gelmez! Çizmeleri çekmeli dağ bayır dolaşmalı, her alanda konuşmalıdır.

Liderin gücü

O günlerde o ak saçlı ihtiyar denilen adam ya meydanlarda ya da Meclis'te mallarının yüzde 97'si zaptedilmiş CHP'yi savunurken şöyle bağırıyordu:

"-Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum. Suçluların telaşı içindesiniz." Ve ekliyordu "-Sizi vicdanınızla baş başa bırakıyoruz. Türk Milletiyle karşı karşıya bırakıyoruz." Muhteşem ve tarih olan bir cümle.

Bu anıları özellikle CHP'lilerin dikkatine sunmak için yazmaktayım. Cuma günü CNN Türk'te Deniz Baykal'ı dinlerken o günleri, o günleri anımsadım ve CHP'nin neden bu hallere düştüğünü üzüntüyle fark ettim.

İsmet Paşa 1954'te seçimleri kaybetmişti. Ama partisini yalnız bırakmadı "idare-i maslahat" yolunu da hiç yeğlemedi. Partililerden de dış güçlerden de ürkmedi. Ecevit ve ekibi tarafından horlandığı kurultaydan sonrası istifa etmeden önce partililerine sesleniyordu:

"-Sizi uyarıyorum. Bu bir maceradır. Başarıya bir süre için ulaşsa bile macera niteliğini kaybetmez.. Korkarım bu macera sonrasında Ankara'nın Başkent olması bile tehlikeye düşer!"1957 seçimlerinde Meclis'e 178 seçkin milletvekiliyle girmesi bu kararlı liderlik niteliğinden kaynaklanıyordu.

Yazık artık CHP'de böyle liderlere pek rastlanmıyor.