Lozan ‘stratejik derinlik’ demektir
Tarihi anlamayan, bırakın ülkeyi, kendini bile savunamaz. Çünkü bugün başlarına ne gelirse gelsin, emperyalizm olgusunu anlamamakta diretenler, sonunda yeniden emperyalizmin oyuncağı haline gelirler. Emperyalizm de, kullanım süresi dolmuş oyuncaklarla oyalanmaz.
TÜRK DEVRİMİ’NİN STRATEJİK DERİNLİĞİ
Lozan, başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere yedi düvelin ilk büyük hezimetidir. Ama Lozan aynı zamanda Türk Devrimi’nin stratejik derinliğinin bir simgesidir. İslamcılık ve Osmanlıcılık ülkemizi Sevr’e götürürken, Türk Devrimi, İstiklal Savaşı’nın zaferini Lozan’la taçlandırmıştır. İstiklal Savaşı’nın başarısının sırrı, milli devlet ve milli orduya dayanmasındadır. Önce Ankara’da egemenliği kayıtsız şartsız millete veren milli devlet ve onun milli ordusu kurulmuştur. Milli Meclis, üstünde bir milli devletin kurulup yükselebileceği milli sınırları belirlemiştir.
Emperyalizme teslim olan İslamcılık ve Osmanlıcılığın ülkemizi karşı karşıya bıraktığı açmazlardan çıkış ancak böyle olanaklı hale gelmiştir. İngiltere’nin başlangıçta Lozan görüşmelerine Ankara Hükümeti’nin yanı sıra kendisine yardımcı olacak bir unsur olarak gördüğü İstanbul Hükümeti’nin de katılmasını istemesi, aynı nedene dayanmaktadır. Ankara’nın buna yanıtı, saltanatın lâğvedilmesi olmuştur. Onun için Lozan aynı zamanda İslamcılık ve Osmanlıcılığın çıkmazının tarihin kaydına geçirilmesi demektir.
LOZAN SÜRECİNİN ÖĞRETTİKLERİ
Lozan’da Türkiye’nin tutumu açık ve yalındır. Hedef, ülkenin bağımsızlığının tanınması ve emperyalist ülkelere tanınmış ve milli egemenliği kısıtlayan ayrıcalıkların ortadan kaldırılmasıdır. İlk bölümünde başını İngiltere’nin çektiği İtilâf Devletlerinin Sevr koşullarını yeniden dayatmaya çalışması sonucu, görüşmeler kesintiye uğramıştır. Güç, görece bir etkendir. Türkiye’nin kararlılığının yanı sıra, İngiltere’nin savaşı Şark Cephesi’nde daha fazla uzatmaya mecalinin kalmamış olması, görüşmelerin ikinci bölümünün Türkiye’nin istemleri doğrultusunda sonuçlanmasına yol açmıştır. Günümüzde de, ABD, ülkemizde ve dünyada gerileyen bir güç konumundadır. Bu, milli devletimizi yeniden kurma ve güçlendirme açısından ülkemize geniş olanaklar sağlamaktadır.
İSTİKLÂL SAVAŞINI OLANAKLI KILAN İKİ ETKEN
İstiklal Savaşı’nı olanaklı kılan iki önemli etken vardır. Birincisi, Abdülhamid istibdadına karşı gerçekleştirilmiş olan 1908 Hürriyet Devrimi’dir. Çünkü millet, ancak özgürleşerek güçlenir. Milleti seferber edemeyenler, emperyalizme karşı direnemezler. Abdülhamid döneminin özeti, Osmanlı Devleti’nin sömürgeleşmesinin hız kazanmasıdır. Sömürgeleşmenin hızlanması, emperyalizmin iştahını kesmez, tam tersine kabartır. Ülkeyi emperyalizmin saldırılarına daha da açık hale getirir. Hürriyet Devrimi bu süreci kesintiye uğratmıştır.
İkincisi, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, savaşa katılsa da, katılmasa da, paylaşımın ana konusunu oluşturmaktaydı. Bu nedenle savaş dışında kalmasına olanak yoktu. Ama tam da aynı neden, savaş içinde Alman emperyalizminin çıkarları doğrultusunda yedi cephede savaşmak yerine, kuvvetlerini üstünde milli bir devletin kurulabileceği milli sınırlara yoğunlaştırmasını gerektirmekteydi. Günümüz açısından öğretici olan, Almanya’nın Osmanlı Ordusunu kendi göz diktiği bölgelerde savaşa sürüklemek için Osmanlıcılık hayallerini pompaladığını belirlemektir.
MİLLİ STRATEJİK DERİNLİK
Ülkemizin devleti ve milletiyle topyekûn bir birliğe şiddetle ihtiyaç duyduğu bugünlerde, İstiklâl Savaşımızın başarısını Lozan’la bütün dünyaya tescil ettiren milli stratejik derinliğe her zamankinden daha çok gereksinim duymaktayız. Fırsatçılığın tetiklediği stratejik sığlığın ne ülkeye bir yararı vardır, ne de bu sığlığa sığınmaya çalışanları boğulmaktan kurtarır.