Lozan’ı unutmayalım (TAMAMI)
İnönü Vakfı, Lozan kahramanı İsmet Paşa’nın kızı Özden Toker’in gayretleriyle bugün-30 Ocak 2013- bir etkinlik başlatıyor. Samsun Atatürk Kültür Merkezi’nde başlayacak panelin konusu: “Lozan Konferansı ve Mübadele.“ Çok değerli konuşmacılar olacak. Şu sıralarda konuşulan konulara ışık tutacaktır diye umuyorum.
Kuzu kuzu imzaladılar
İsmet Paşa’nın deyimiyle Lozan Konferansı: “Büyük sınav idi. Milletimizin Avrupa ortasına davet olunduğu büyük bir imtihandı. Milli mücadelenin sonucunu belirlemiştir. Bu itibarla yakından veya uzaktan benzerliği olmayan bir antlaşmadır. Öteki antlaşmalar, galip devletlerin mağluplara dayattığı antlaşmalardı. Lozan Antlaşması ise eşit taraflar arasında çetin müzakerelerle hazırlanıp imzalanmış bir antlaşmaydı.”
(İsmet İnönü’nün Hatıraları- Bilgi yayınları)
Bu bağlamda emekli Büyükelçi ve tarih araştırmacısı değerli dost Bilal N. Şimşir’in, İnönü Vakfı arşivlerinden elde ettiği belgelerle hazırladığı bir eseri “Lozan Günlüğü” ismini taşımakta. Lozan’da yapılan görüşmeler konusunda ne ararsanız bulabileceğiniz belgesel bir kronolojik yapıt.
Bilal N. Şimşir kitapta şöyle demekte: “Fransa Yüksek Komiseri General Pellé alelacele İzmir’e gitti ve Mustafa Kemal’i Trakya üzerine yürümekten vazgeçirmeye çalıştı. Atatürk’ün ise : ‘Türk orduları hedeflerine ulaşmadan duramaz ancak Trakya Türkiye’ye teslim edilirse oraya asker geçirmeye gerek kalmaz” diyordu.
Bu konferansı biz istemedik. Nitekim Fransa Meriç’e kadar doğu Trakya’nın Türklere geri verileceğini açıklayarak Türkiye’nin barış konferansına çağrılması için İngiltere katında girişimlere başlamıştı. Londra’dakiler diyorlardı ki: “Türklere ödün vermeye gerek yok. Şu sırada Türkleri konferansa çağırmaya da gerek yok.”
Oysa kuzu, kuzu Türkiye’nin Doğu Trakya ve Edirne ile birlikte TBMM hükümetine teslim edilmesi kararını tescil ettiler ve 11 Ekim 1922 sabahı erken saatte antlaşma imzalandı.
Lozan’da kurulan devlet
Ne yazık ki; Lozan’da kurulan laik, Kemalist ve ulus devleti bölmek, parçalamak isteyenlerin, Sevr’i yeniden diriltmek arzusunda olan iç ve dış mihrakların oyunlarıyla karşı karşıya bulunmaktayız.
Sizlere anımsatmak istiyorum ki; Lozan Barış Konferansı çok çetin mücadelelerden sonra ve kan, gözyaşı ile yazılmış bir tarihin en önemli sayfasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu gün de diyebiliriz.
Şu sıralarda, o devleti yaratan kahramanların ve onların evlatlarının kendi devletleri tarafından kendi adalet mekanizmalarıyla tüketildiği, TSK’nın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na atayacak bir oramiral ya da koramiral bulamadığı bir süreci yaşamaktayız.
Bilal N. Şimşir kitabının önsözünde bu kronolojik tarihi süreci şöyle açıklamış:
-Büyük zaferden Lozan Barış Konferansı’na (9 Eylül-19 Kasım 1922) -İzmir’den Mudanya’ya- (9 Eylül-11 Ekim 1922)
-Mudanya’dan Lozan’a (12 Ekim-19 Kasım 1922)
1.dönem Lozan Barış Konferansı. (20 Kasım 1922- 4 Şubat 1923)
Konferansa bir ara veriliyor (Aralık 1922) ve Gazi’nin müdahalesiyle Ocak 1923’te yeniden başlıyor. Ara dönemde önemli gelişmeler oluyor ve konferans çetin müzakerelerle devam ediyor. Temmuz 1923’te antlaşma imzalanıyor. Atatürk Ekim 1927’de Lozan’ı şöyle anlatıyordu:
“Bu antlaşma Türk Ulusu’na karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin, yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır.”
Lozan ulusal devletin sınırlarını gereğince kurtararak ulus-devleti vücuda getirmiş bir tarihin yazılışıdır.
İşte bugünkü tartışmalar ise, o ulusal devleti yok edecek bir Anayasa çıkarmanın nabız yoklamalarıdır.