Lütfü Yanar
Kendisiyle yıllar önce, yok edilen Hacettepe Spor Kulübü ve talan edilen Hacettepe semtinin izlerini sürerken tanışmıştım. Daha doğrusu, aradığım bilgilerin “tek adresi” olarak gösterilmişti semt sakinleri tarafından... Duvarları, sararmış çerçevelerin içindeki siyah-beyaz fotoğraflarla tamamen kaplanmış bir mekânda ağırlamıştı beni. Zamana var gücüyle direndiği daha dışarıdan fark edilen, tek katlı, salaş, her köşesi tarih kokan Hacettepe’yi Sevenler Derneği’nin lokalinde.
Oyuncakçı dükkânına girmiş çocuklar gibi, nereye ve neye bakacağımı şaşırmıştım. Duvarlardaki “tarih”, albümler, kitaplar paha biçilemez türdendi. İlk kez karşılaştığım Lütfü Bey’in, yıllardır görüşmeyen iki eski dostun buluşmasını andıran sıcak yaklaşımı, peş peşe içtiğimiz çaylar ve kesintisiz süren sohbetten yansıyanlar, Cumhuriyet gazetesinde yazıya dökülmüştü.
Hacettepe’nin hafıza kartı Lütfü Yanar, herkesi sarıp sarmalayan bir içtenliğe sahipti. Küçük-büyük ayırmadan eşit ilişkiler kurup dostluğun hakkını veren, nezaket sahibi, paylaşımcı bir insandı. Gerçek bir Ankaralıydı. Ankara’nın her şeyini tutkuyla severdi. Bir futbol sevdalısı olarak, Başkentin tüm takımlarının maçlarını yetişebildiğince izlemeye çalışırdı. Üstelik o takımların formaları, atkılarıyla...
Emekli olana dek yaşamını, önce kamuda sonra özel sektörde emeğiyle kazanmıştı. İyi bir yurtsever, iyi bir demokrattı; merkez sol partilerde siyasete katılmış, Atatürkçü Düşünce Derneği’nde görev yapmıştı. İnsana ve kültürel değerlere saygısı, örnek alınacak düzeydeydi. Mesela; 2014 Temmuzunda, öğle sıcağında, Devlet Tiyatroları’nın Akün ve Çağdaş Sahne’sinin kapatılmasına karşı, Başkent Dayanışmasının düzenlediği yürüyüşe katılmıştı rahatsız ayağıyla.
Lütfü Bey’in gerçek tutkusuysa, yaşadığı semtin kulübü Hacettepe’ydi. 1945’de kurulup, 1988’de Melih Gökçek önderliğinde ve ona özgü yöntemle Keçiörengücü’ne dönüştürülerek yok edilen Hacettepe’den söz ediyorum. Bugünün Süper Lig’inde 8 sezon rakiplerine kök söktüren, nice yıldızlar yetiştiren semt takımından... Ezbere bilirdi, kendisinin de parçası olduğu o eski Hacettepe’yi...
2008’de Gençlerbirliği Oftaş takımının, adını “Hacettepe” olarak değiştirmesi, buruk bir sevinç yaratmıştı hepimizde. Bu Hacettepe, eski Hacettepe değildi ama bir Hacettepe’miz olmuştu yine... Coşkuyla karşılamıştı Lütfü Bey bu gelişmeyi, telefondaki sesine yansımıştı mutluluğu... Yeni Hacettepe aynı yılın Eylül’ünde, 19 Mayıs Stadı’nda Fenerbahçe’yi yendiğinde de tribündeydik; 2010 Mayıs’ında Cebeci Stadı’nda, Mersin’le berabere kalarak ligden düştüğünde de...
Futbol gibi, ülkenin ve dünyanın da çivisinin çıkmadığı yılların armağanıydı bizlere Lütfü Yanar, hani şu nesli tükenen kuşaktandı. Yapmacıksız, komplekssiz, sitemsiz, gösterişsiz, abartısız bir insan... Her telefon konuşmasını, “güzel günler” dileyerek noktalayan güzel bir insan...
Geçen hafta uğurladık onu... Cami avlusuna sığmayan bir kalabalık ve üstüne serili tüm takımlarının atkısıyla... “Nasıl bilirdiniz?” sorusunu, “Çok iyi bilirdik!” diye cevapladı sevenleri... Yaşadığımız sürece varlığını tebessümle, yokluğunu sızıyla hatırlayacağız.