Macron Rusya düşmanlığına devam ediyor
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron iki ayı aşkın bir zaman sonra yeni başbakanı ataması ve ardından hükümetin kurulmasıyla birlikte biraz rahatlamış gibi görünüyor. Seçim yenilgileriyle sesi sedası kesilen Macron son günlerde yaptığı açıklamalarla gündeme oturma çabasında. Bu açıklamalara geçmeden önce şunu belirtmeliyim: Kurulan hükümet bir azınlık hükümeti ve her an bir gensoruyla düşürülebilir. Burada ipler 126 milletvekiliyle Meclis’in birinci partisi Ulusal Birlik partisinin yani Marine Le Pen’in elinde. Ayrıca Jean Luc Melenchon’un partisinden 72 Milletvekili Cumhurbaşkanı Macron’un görevden alınması için Ulusal Meclis Başkanlık Divanı’na başvurdu. Ulusal Meclis Başkanlık Divanı, Macron’un görevden alınması başvurusunu kabul edilebilir buldu ve süreç başladı. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi bu sayfada bulabilirsiniz.
MACRON: ‘RUSYA İLE İLİŞKİLERİMİZİ YENİDEN DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ’
Macron'a göre Avrupa, kıtada barışın sağlanması için Rusya ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli. Macron 22 Eylül tarihinde Paris'te düzenlenen uluslararası barış konferansında yaptığı konuşmasında “Avrupa coğrafi gerçekliğini dikkate almalı ve gelecekte Rusya ile ilişkilerini gözden geçirmelidir” dedi. Macron “Yarınki barışı, Avrupa'da yeni bir barışı düşünmek için yeterince yaratıcı olmamız gerekiyor. AB ya da NATO ile sınırlı olmayan Avrupa'nın coğrafi gerçekliğini dikkate almalıyız. Avrupa için yeni bir örgütlenme biçimi üzerinde düşünmeli ve gelecekte Rusya ile ilişkilerimizi ve bu kıtadaki barışı yeniden gözden geçirmeliyiz” diye devam etti.
Barış konulu konferansta, Macron barışın tanımını şöyle yaptı: “Barış ancak savaşın her iki tarafının da bir arada yaşama ve tanıma yolunun bulunması gerektiğini anlamasıyla mümkündür. Yani, belirli bir alanda, bahsedilen kirliliklerle birlikte, hiçbir şey mükemmel olmayacak, şimdiye kadar düşmanım olan kişinin yaşama hakkını, var olma olasılığını tanıyacağım” dedi.
Zor olmakla birlikte barışın ancak bir arada yaşamakla mümkün olduğunu söyleyen Macron “Bu gerçekleştiğinde, bir yer, bir toprak, bir devlet, bir arada yaşama, herkesin varlığının tanınması, herkesin barış içinde yaşama hakkının tanınması olacaktır. Ve bu, savaşın hüküm sürdüğü tüm yerler için geçerlidir” değerlendirmesinde bulundu.
Yeni bir uluslararası düzen inşa etmenin zorunluluğuna dikkat çeken Macron “Barışı hayal etmek için, barış, savaş, kalkınma, teknoloji, iklim ve gezegen meseleleri gibi her şeyi birlikte düşünmemize olanak tanıyan bir düzen hayal etmeliyiz” diyerek “Bizler, barış ve refahı inşa etmenin hegemonik olmayan siyasi bir yolu olan, şimdiye kadarki en özgün yaratım olan bir Avrupa hayal ettik”. İşte bunun için de “Avrupa, kıtada barışın sağlanması için Rusya ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli.”
Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Tam Nobel Barış ödülüne layık bir konuşma. Neden olmasın 2009 yılında Nobel Barış ödülü ABD Başkanı Obama’ya verilmemiş miydi? Nobel Ödül Komitesi yaptığı açıklamada,Afganistan ve Irak’ta bir milyondan fazla insanı katleden ABD’nin Başkanı Obama için “Dünyanın dikkatini Obama kadar çok cezbeden ve insanlara daha iyi bir yaşam umudu veren pek az kişi vardır” demişti.
Peki Macron gerçekten barışçı mı? Gerçekten Rusya’ya bakışı değişti mi? Bunun böyle olmadığını Macron’un BM’nin 79. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma görüldü. Hem de Barış Bülbülü Macron’un yukarıdaki konuşmadan sadece 3 gün sonra.
MACRON: ‘RUSYA FETİH PEŞİNDEDİR, UKRAYNA’NIN YANINDAYIZ’
Macron BM kürsüsünden yaptığı konuşmasının temeli barış ve savaştı: İsrail-Filistin, İsrail-Lübnan, Azerbaycan-Ermenistan ve Rusya-Ukrayna savaşı. Konuşma öncesi ABD Başkanı Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile görüştü.
Macron, burada da konuşmasına barışçı bir lider pozuyla başladı: “Her şeyden önce, yürüttüğümüz tartışmalarda kaybolduğunu gördüğüm halklar arasındaki güven ve saygı koşullarını yeniden tesis etmeliyiz. Bunu yapmak için de acı çekenlere eşit ilgi göstermeliyiz” dedi ve devam etti: “Bir an bile Ukrayna'daki ölümlerin kuzeyin, Gazze'deki ölümlerin güneyinolduğu düşüncesine kapılmayalım”! dedikten sonra ağzındaki baklayı çıkardı:
“Rusya, Ukrayna'da uluslararası yaşamın en temel ilkelerini hiçe sayarak bir toprak fetih savaşı yürütmektedir. Hukukun, etiğin ve onurun kendisini ciddi şekilde ihlal etmekten suçludur. Yaptıklarının ulusların ortak çıkarlarıyla ya da bu örgüt içerisinde üstlendiği özel sorumluluklarla örtüşen hiçbir yanı yoktur. Ukrayna'nın kaderi Avrupa'da ve dünyada barış ve güvenliği etkilemektedir. Çünkü hiçbir şey olmamış gibi Rusya'nın kazanmasına izin verirsek, kim hala en güçlü, en vahşi ve en açgözlü komşularından korunduğuna inanabilir? Hiç kimse.”
O halde Rusya’ya karşı “Fransa, Ukrayna'ya kendisini savunması için ihtiyaç duyduğu teçhizatı sağlamaya devam edecek ve en yakın müttefikleri ve ortaklarıyla birlikte Ukrayna halkının olağanüstü direnişini destekleyecek ve kalıcı güvenliğe kavuşmaları için çalışacaktır.” Görüldüğü gibi Macron’un Rusya politikasında bir gram bir değişiklik olmamıştır.
DOSTLUKTAN DÜŞMANLIĞA MACRON’UN RUSYA POLİTİKASI
Macron’un bu tür çıkışları gezmişte de görüldü. 2017 Mayıs’ında seçildikten üç hafta sonra Rusya Başkanı Putin’i Paris’e davet etti. İki lider esas olarak Suriye ve Ukrayna sorunu üzerine Rusya-Fransa ilişkilerinin geleceğini görüştü. Macron, Batılı güçlerin Suriye’de yenilgisini kabul etmişti. Moskova ile birlikte çalışmak istediğini ve gerekirse Suriye yönetimi veya temsilcileriyle de görüşmeye hazır olduklarını açıklamıştı.
Bir yıl sonra Macron’un yaptığı Moskova ziyareti Macron-Putin ilişkisinin dönüm noktası oldu. O zaman, İngiliz The Guardian gazetesi Fransa’nın Suriye politikasındaki değişikliği şöyle değerlendirmişti: “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ruhunu Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’e sattı,” Huffpostmaghreb.com haber sitesi de “Putin’e yaklaşan Macron, Trump yanlısı diplomasisini gözden geçiriyor” şeklindeydi.
Yeni bir dünya kuruluyordu; bir tarafta ABD’nin başını çektiği yenilen ve yenildikçe saldırganlaşan Atlantik cephesi, diğer tarafta dünyanın çekim merkezi, ekonomik büyümenin motoru ve dünyada barışın garantisi Çin ve Rusya’nın başını çektiği Avrasya ve bölge ülkeleri vardı. Trump dönemi Avrupa ile ilişkilerin gerildiği bir dönemdi: ABD’nin İran’a yaptırım dayatması, Kudüs/Filistin sorunu ve en son Avrupa’ya karşı bardağı taşıran “Ticaret Savaşı” Almanya ve Fransa’yı giderek ABD’den uzaklaştırarak Rusya’ya yönelmesine neden olmuştu.
Ekonominin ve jeopolitiğin yasaları tıkır tıkır işliyordu. Macron Rusya dostluğunun yanında Avrupa’nın “stratejik özerkliğini” savunuyor, “Ortak Avrupa Ordusu” diyor, “ABD’nin dayatmalarına karşı çıkıyor”, “NATO üyeleri içinde var olan ‘ABD ordusu bizi korur’ anlayışını doğru bulmuyoruz. Her ülke kendi halkını koruyacak tedbirler almalıdır…”, daha da önemlisi “Rusya Avrupa içindedir. Başta Ukrayna ve Belarus olmak üzere aramızda sorunlar vardır. Ama Rusya ile ilişkilerin ve diyalogun sürdürülmesi Avrupa’nın güvenliği açısından önemlidir” diyordu.
2019 yılında Paris Büyükelçiler Konferansında yaptığı konuşma büyük yankı uyandırmıştı. “Dünyada stratejik ve jeopolitik yeni dengelerin oluştuğunu” ve “Batı hegemonyasının sonuna gelindiğini… Yeni dünyaya ilişkin yeni politikalar üretmek gerektiğini" söylüyordu. Macron “18. yüzyıldan bu yana Batı hegemonyasına dayanan bir uluslararası düzene alışmıştık. Arkamızda Fransız aydınlanması, İngiliz sanayi devrimi ve iki dünya savaşında ABD’nin siyasi ve ekonomik egemenliği vardı. Bütün bunlar Batı’nın hataları yüzünden altüst oldu. Aynı zamanda ABD’nin Ortadoğu ve başka bölgelerdeki diplomatik ve askeri yönelimleri de... Bütün bunları derin bir stratejik bakış açısıyla yeniden düşünmemiz gerekecek" değerlendirmesinde bulunuyordu.
DEVLET İÇİNDE ATLANTİKÇİLER AĞIR BASTI
Macron’un Cumhurbaşkanı seçildiği 2017 yılından 2022’ye kadar Fransa’nın Rusya politikasıyla ilgili değişikliği Aydınlık gazetesindeki köşemde defalarca yazmıştım. Macron, özetle ‘ABD veya Çin’den yana bir seçim yapma zorunluluğunda değiliz, çok kutupluluktan yanayız, güçlü bir Avrupa oluşturmalıyız, bunu da Rusya olmadan yapamayız’ diyordu. "Rusya ile ilişkilerimize açıklık getiremezsek Avrupa kıtası hiçbir zaman istikrarlı olmayacak, biz de hiçbir zaman güvende olmayacağız. Avrupa’dan uzaklaşan Rusya Çin’e yaklaşır, bu hiç de Avrupa’nın yararına olmaz." İçimizde Rusya ile ilişkilerimize direnen bir "Derin devlet" var diyerek bir gerçeğe de parmak basıyordu. Uzmanlar, Atlantikçi Sarkozy ve Hollande döneminde Dışişleri ve Savunma bakanlıklarına yerleştirilen Atlantikçi bürokratların Fransa’nın Rusya’ya yanaşmasına karşı çıktıklarını söyleseler de Fransız devlet yapısının tepesinde gerçekten de Atlantikçilerle Avrasya’dan yana olanların çatıştığı bir “Derin devlet” var. Bunun için Fransa Atlantik’le Asya arasında hep zikzaklı bir politika izlemiştir. Bununla birlikte Fransa’nın o dönem Rusya’ya yönelmesi ve ürkek de olsa Çin ile ilişkilere önem vermesi tarihi bir zorunluluktu. Dünya yeni bir çağa; Asya Çağına girmişti.
Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı özel operasyon,Macron’un Rusya politikasını değiştirme de bir dönüm noktası oldu. Devlet içinde Atlantikçiler ağır basmıştı. Nihayetinde Macron bir avuç tekelci burjuvazinin temsilcisi ve devletin tepesindeki “Derin devletin” emrindeydi. Ukrayna savaşıyla birlikte Macron Rusya dostluğundan NATO ve ABD yandaşlığına savruldu.
ABD’nin Avrupa’yı denetim aracı olarak kullandığı NATO, Avrupa’yı Ukrayna’da ateşe sürdü. Rusya’ya karşı yaptırımlar başladı. Rusya’nın karşı hamlesiyle enerji krizi Fransa’yı olduğu gibi tüm Avrupa’yı kasıp kavurdu.
Fransa artık Atlantik cephesinin Rusya’ya karşı Avrupa’daki koç başıydı. ABD ve NATO’ya övgüler düzüyordu: “Ukrayna'ya ekipman ve istihbarat desteğinin önemli bir bölümünü sağlayan Amerikalı müttefiklerimize minnettar olmalıyız… Bugün, kendisini bizim tarafımıza adamış, Avrupalılar kadar çaba göstermiş, kolektif güvenilirliğimizi çok açık bir şekilde artıran bir Amerikan yönetimine sahip olduğumuz için kendimizi tebrik etmeliyiz. Amerika Birleşik Devletleri'ne minnettar olalım ve teşekkür edelim” diyordu.
BM konuşması da gösteriyor ki Macron bugün de bu çizgide devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Macron görevden alınacak mı?
Ulusal Meclis Başkanlık Divanı’nın Macron’un azli başvurusunu kabul edilebilir bulması, bir cumhurbaşkanının görevden alınmasının ilk basamağı. Daha sonraki aşamalar öyle kolay olmayacak. Ama Fransa’da 1958 Beşinci Cumhuriyeti döneminde bir ilk olduğunu belirtelim. Başkanlık Divanı Jean Luc Melenchon’un partisinden 72 Milletvekilinin imzası ile yapılan başvuruyu kabul etti ve kararını Meclis Hukuk Komisyonu'na havale etti. Komisyon 2 Ekim’de toplanarak kararı değerlendirecek. Eğer buradan da olumlu yönde bir karar çıkarsa konu kamuya açık bir şekilde Ulusal Meclis ve Senatoda tartışılacak ve oylanacak. Cumhurbaşkanının azli için milletvekilleri ve senatörlerin üçte ikisi (385) tarafından kabul edilmesi ve sadece lehte oyların sayılması gerekmektedir.
Meclis Hukuk Komisyonunda Macron cephesi ve Cumhuriyetçi milletvekilleri çoğunlukta olduğu için konu burada kapanacak gibi görünüyor. Buradan geçse bile Macron’un görevden alınması talebinin Meclis ve Senatodan geçme şansı hiç yok. 192 milletvekiline sahip Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesinin 385 milletvekili bulması olanaksız. Kaldı ki, bu cephenin bileşenlerinden Sosyalist Parti ve Fransız Komünist Partisi Ulusal Meclis Başkanlık Divanı’nda teklife olumlu oy vermekle birlikte Hukuk Komisyonunda ve Meclis’te Macron’un azli için olumlu oy vermeyeceklerini açıkladılar.
MELENCHON’A ‘ŞOV’ YAPIYOR TEPKİSİ
Sosyalist Parti, Mecliste üçte iki çoğunluğu bulma şansı olmadığı için, böyle bir oylama Macron’un elini güçlendireceğini düşünüyor. Merkez sağ cephe partileri Melenchon’un “şov” yaptığını belirtirken, Çevreciler enerjilerini yeni hükümeti düşürmeye harcamak gerektiğini düşünüyorlar.
Ulusal Birlik Partisi Gurup Başkanı Marine Le Pen, Melenchon’un “2017‘de Macron'un imdadına yetiştiğini, 2022’de bunu tekrar yaptığını ve Haziran 2024'te koltuklarını kurtarmak için geri çekilme seçim anlaşmalarını müzakere ettiğini unutturmak istediği” açıklamasında bulundu. Melenchon’un partisi genel seçimlerde 3. sıra adaylarını geri çekerek Ulusal Birlik adaylarına karşı Macron’un partisinin adaylarını desteklemişti.
Fransa’da bir Cumhurbaşkanını görevden alma prosedürü 23 Şubat 2007 tarihli anayasa değişikliği ile getirilmişti. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın 2002'deki seçim vaadi olan Anayasa'nın Cumhurbaşkanı'nın sorumluluğuna ilişkin 67 ve 68. Maddeleri değiştirilmiştir. 68. Maddede “Cumhurbaşkanı, ancak görevinin yerine getirilmesiyle açıkça bağdaşmayan bir görev ihlali halinde görevden alınabilir. Görevden alma kararı, Yüce Divan sıfatıyla toplanan Parlamento tarafından verilir” denmektedir.
KAYNAK
- https://www.elysee.fr/emmanuel-macron/2024/09/22/rencontre-internationale-pour-la-paix-de-la-communaute-santegidio
- https://www.elysee.fr/emmanuel-macron/2024/09/25/79e-assemblee-generale-de-lorganisation-des-nations-unies-a-new-york
- https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/dostluktan-dusmanliga-macronun-rusya-politikasi-395732
- https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/macronun-rusyaya-yonelmesi-ve-derin-devlet-tartismasi-133211
- https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/macronun-rusyaya-yonelmesi-ve-derin-devlet-tartismasi-133211