29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Madencinin oğlu Emir Kır -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Atatürk, Diyarbakır’a ilk kez 1917’de askeri görevle gitmiş... Ancak 1937’de Cumhurbaşkanı olarak gittiğinde Diyarbakır’ın sıcakkanlı insanları O’nu coşkuyla karşılamış.

Ata’ya fahri hemşehrilik beraatı verilmiş, konakladığı Sem’an Köşkü de onun adını almış...

Bu ziyaret nedeniyle, 75 yıldır “Atatürk’ün Diyarbakır’a gelişi” temsili olarak törenlerle kutlanıyor... Tam 75 yıldır askerler bu anlamlı günün anısına bir de yürüyüş yapıyor...

Dün ilk kez “kent merkezinde artış gösteren olaylar“ gerekçe gösterilerek askerin kortej yürüyüşü yapılmamış!.. Diyarbakır’daki hiçbir BDP’li belediye başkanı da törene katılmamış...

Bu üzücü tabloyu gazetelerde okuyunca; bir zamanlar yalnızca türküleri, şairleri ve edebiyatçılarıyla öne çıkan o güzel şehirde, gazetecilik yaparken gördüğüm bir manzara geldi aklıma...

Diyarbakır’ın Dağkapı Meydanı‘nda bir ordu evi binası var... Bir dönemin en yüksek binası olduğu için çocuklar onu “gökdelen” diye bilirdi!..

Yüksek duvarlarının dış cephesinde bir Atatürk rölyefinin yanında, Büyük Önder’in şu vecizesini de ilk kez orada görmüştüm:

“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır...”

BDP’lilerin düşmanca protestosunu ve kortejin iptal edildiğini duyunca kendi kendime söylenmeden edemedim;

Ne yazık ki; Atatürk’ün, yurttaşlık ve kardeşlik bilincini bir cevher gibi damarlara nakşettiği o müthiş vecizesi de anlaşılamamış!.. 6 Haziran 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde “Emir Kır, Brüksel Devlet Bakanı” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. O zamanlar Emir Kır’ı Türkiye’de Emirdağlı akrabaları ve hemşerileri dışında hemen hemen kimse tanımıyordu. Son Belçika seçimlerinden sonra artık neredeyse bütün gazetelerde onunla ilgili haberler var. Emir Kır’ın Brüksel Bölgesi’nin ilk yabancı kökenli belediye başkanı olacağını yazıyorlar. Ama o 2006 yılında zaten Bakan olmuştu. Şimdi yazımı okuyalım:

***

[“Emir Kır ile 2001 yılının Ekim ayında, Brüksel’de, Türklerin işlettiği Villa Royal Oteli’nde tanışmıştım. O sırada Brüksel’in Saint-Josse bölgesi Belediye Başkan Yardımcısı idi. Temel Eğitim, İş ve Toplumsal İlişkiler alanlarında görevli idi. 2000 Belediye seçimlerinde, en yüksek ikinci oyu almıştı.

1965’ten itibaren Avrupa’ya göç hareketlerini zaman zaman yerinde gözlemlemiş biri olarak, anlattığı öykü gözlerimi yaşartmıştı. Hayatın yazdığı mahkûmiyet belgesini emek ve çabalarıyla yırtanların öyküsü beni ağlatır. O gün de Emir Kır ile konuşurken mutluluktan düpedüz ağlamıştım.

Ciddi bir ün kazanmıştı

Emir Kır’ın babası, 1960’larda, daha iyi bir hayat için Belçika’ya göçen 40 bin Emirdağlı’dan biriydi. Charleroi’da maden işçisi idi. Emir Kır, 1968’de doğdu. Babası 1977 yılında bir iş kazası geçirdi ve emekli oldu. Bunun üzerine Kır ailesi Brüksel’e, Saint-Josse Komünü’ne göçtü. 1995 yılında, bir yandan okur, bir yandan çalışırken, Sosyalist Parti’de politikaya atıldı. Parti seçiminde babasının işçi kökeni ve dönemin Saint-Josse Belediye Başkanı Guy Cudell’in çekici gücü “model” olarak etkili oldu.

Emir Kır, Brüksel Özgür Üniversitesi’nin Siyasal Bilgiler Fakültesinde Uluslararası İlişkiler okudu. 2000 yılında, belediye seçimlerine girdi ve ikinci sırada kazandı. Demek ki Emir Kır ile bir yıl sonra tanışmışım. Bu kısa sürede bile Saint-Josse bölgesinin Türk, Arap ve Belçikalı sakinleri arasında, çalışmalarıyla ciddi bir ün kazanmıştı.

Mimari bilgisi şaşırtıcı

2004 bölgesel seçimlerinde şansını denedi. 7.409 tercih oyuyla, “Erişilmez” Charles Picque’nin ardından ikinci sırada kazındı seçimi. Seçimden sonra, Brüksel Bölgesi Temizlik, Tarihi Anıtlar ve Sit Alanlarından Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirildi. Emir Kır aynı zamanda, Fransızca Konuşan Topluluk Komisyonu’nda Sosyal İşler, Aile ve Spordan Sorumlu Bakan.

Emir Kır, bakanlık bürosundan kuşbakışı Brüksel’i anlatırken mimari tarihi bilgisiyle beni çok şaşırttı. İnsanları büyük bir ilgi ve ciddiyetle dinlemesi de şaşırtıcı. Bir “Bakan” gibi konuşmuyor ve bir dost, bir üniversite öğrencisi gibi merakla dinliyor. Tarihle, sporla ve okumayla yakından ilgili.

Yılmadan yoluna devam etmeli

Kendisine Adalet Bakanı ya da İçişleri Bakanı olmasından çok kültür, sanat, kentçilik ve toplum alanlarını kucaklayan bir bakanlıkla görevli olmasının beni heyecanlandırdığını söyledim. Beni onaylarcasına gülümsedi.

Ancak Emir Kır’ın işi çok zor, çok zor bundan sonra. 11 yıl içinde bakan düzeyine ulaşması göz kamaştırıcı. Ama önümüzdeki günlerde, başarısı arttıkça düşmanları da çoğalacak. Başarı Belçika’da da kıskançlıkların ve düşmanlıkların anası ve babası.

Başta Emirdağlılar olmak üzere Türk hemşerileri Emir Kır’ın kendileri için “Mahalle muhtarı” olmasını bekleyecekler. Onun Türk Mahallesi’nin muhtarı değil de Brüksel’in Belçikalı Bakanı olduğunu anlamakta zorlanacaklar.

Bunun yanı sıra Ermeni lobisi var, öteki partilerdeki rakipleri var, kendi partisindeki rakipleri var. Ben, Emir Kır’ın asla umut kırıklığına kapılmadan, yılmadan yoluna devam edeceğine inanıyorum. Onun hayatı, başarıları Avrupalı Türk göçmenler için etkileyici bir örnek. Emir Kır, geleceğin bir başlangıcı. Çok uzun sürecek olan bir geleceğin....”]

***

19 Eylül 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan “Yurt Dışında Siyaset” başlıklı yazımda da Emir Kır’la ilgili bir bölüm var:

[“Haziran ayında yazmıştım: Yurt dışında politikada yükselen Türk kökenlilere karşı acımasız bir baskı uygulandığını birkaç kez tekrarlamıştım. Baskının hedeflerinin başında (Brüksel Devlet Bakanı ve Frankofon Topluluk Komisyonu Aile ve Spordan Sorumlu Bakanı) Emir Kır vardı. Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmesi için Emir Kır’a siyasal baskı yapılıyordu.

Haziran ayındaki yazılarımda yurt dışında siyaset yapan Türk kökenlilere karşı uygulanan soykırım şantajlarının çok tehlikeli boyutlara varabileceğini işaret etmiştim.

Bunun ilk örneği de Belçika’da ortaya çıktı. Brüksel’in Saint-Josse bölgesinden aday olan Derya Bulut, FDF Liberal Partisi’nden istifa etmek zorunda bırakıldı. FPF’nin genel sekreteri “Derya inkârcıysa bizim listemizde yeri yoktur” diye demeç verdi.” ]

Mutlu sonlara doğru

“Ağzı açık ayran delisi” medya ve kitle Emir Kır “olayı”nı yanlış değerlendirmesin. Emir Kır, Türkiye’de büyümedi, Türkiye’deki okullarda okumadı, üniversiteyi Türkiye’de bitirmedi.

Babası, 1960’larda Belçika’ya gelen bir göçmen. Emir Kır, 1968’de Charleroi’da değil de Zonguldak’ta doğmuş olsaydı, “Emir Kır” olamazdı. Madene inerdi. Ve İtalyan asıllı eşiyle evlenemeyeceği için de çok üzülürdü.

Emir Kır, Belçika toplumunun ürünüdür. Ama ne mutlu ki, Türkiye’ye futbolcu gibi “gurbetçi siyasetçi” transfer etmek mümkün değil. Bu sayede, geçmişe değil geleceğe doğru yoluna devam edebilecek!

Kimbilir, belki de yanılıyorumdur.

O halde CHP Emir Kır’ı transfer etsin!