Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu
16 Haziran 2021 tarihinde Meclis'e Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE), Anonim Şirket statüsüne geçirilmesi ile ilgili kanun teklifi verildi. Kanun teklifini veren Ak Parti grubundan Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can. Meclis çoğunluğu Millet İttifakında olduğu için hiç şüphesiz yasa teklifi Meclis'te onaylanarak yasalaşacak.
Bu yasa teklifi medyada büyük tepki topladı. 15. yüzyıldan bu yana Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin silah ve mühimmat tedarikçisi olan kurum özelleştirmeye ön hazırlık yapılarak, satılıyor muydu?
MİLLİ ŞİMENDÜFER POLİTİKASI
Bu fabrikanın Kırıkkale’de bulunan ana tesisi ile ilgili bir notu anlatmadan geçmek istemiyorum. Hepimiz biliyoruz Mustafa Kemal ve arkadaşları silahla kazanılan Cumhuriyeti yaşatmak için giriştikleri ilk büyük ekonomik atılımın adı “ŞİMENDÜFER POLİTİKASI” adı altında demiryolu yapımı idi. Ancak hiçbirimizin aklına o yıllarda hiçbir sanayi kuruluşu olmayan bir ülkenin tüm ülkeyi “DEMİR AĞLARLA” nasıl ördüğünü sormak gelmedi. Milli Şimendüfer politikası için raylar Avrupa ülkelerinden geliyordu. Müteahhit firmalarda; Alman, İsveç ve Belçika’lı firmalardı. Türkiye’de ilk çelik rayın yapımını Türkiye’nin ilk metalurji mühendisi ve ilerideki yıllarda MKE’nin Genel Müdürlüğünü de yapmış olan Selahattin Şanbaşoğlu, Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un Mustafa Kemal Döneminde Türkiye adlı kitabının 347. sayfasında özetle şöyle anlatıyordu:
“1932’de Kırıkkale’de askeri fabrika sahası dışında onüç ev vardı…………1929 yılında Kırıkkale Çelik Fabrikasının temeli atıldı. Fabrika 1932 yılında tamamlandı……Başlangıçta hepimiz acemi idik. O esnada Harlas isminde bir ustabaşı geldi. Skoda firmasında ustabaşı idi…..çelik imalatında bu adamın çok büyük yardımı oldu……..ilk defa ray 1932 Haziranı'nın 4’ünde Kırıkkale Çelik Fabrikasında yapıldı. 1934’e kadar çelikhane çalışmadı. Çünkü demiryolları sipariş vermiyordu. Devlet Demiryolları, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’ya bağlanınca, Çetinkaya emir verdi. Devlet Demiryolları hiç istemediği halde ray siparişini Kırıkkale’ye vermek zorunda kaldı. Yapılan rayın kalitesine inanamadılar.….. Bizim rayları Alman raylarıyla mukayese için İsviçre’ye gönderdiler. Bizimkiler, Alman raylarından 4 kat daha dayanıklı çıkınca herkesin sesi kesildi. Ray imalatı 1940’a kadar Kırıkkale’de devam etti.”
ÖZELLEŞTİRMENİN İLK ADIMI MI?
Söz MKE’den açılınca, bu notu da burada anmadan geçemedim. Türkiye’nin milli sanayileşmesinin, Kemalistlerin iktidarının zirve yılların da dahi milli sanayinin gelişimine direniş olduğu, bu direnişinde, tam içeriden geldiğini anlatan çok güzel bir örnektir. Hainlere karşı sürekli teyakkuzda olmak bunun için çok önemli. Atatürk devriminin sonuna kadar bu tür içten darbelere her zaman hazırlıklı olmanın ve farkına varıldığı anda en yüksek perdeden meydan okumanın gerekliliği ortada. BURSA NUTKU boşa değil.
Gelelim MKE’nin A.Ş. statüsüne dönüşünün nedenine. Biden muhalefeti her zaman olduğu gibi ne yapıldığı konusunda topluma düşünme fırsatı vermeden, yapılanı boğma ve karalama taktiğine sarıldı. Bu statü değişikliğinin MKE’ni özelleştirme hedefinin ilk adımı olduğunu öne sürdü. Kapitalizmin her türlüsüne karşı olduğunu söyleyen sahte sol gazeteler “önce emekçileri sonra tüm kurumu dağıtacaklar” başlığını attı. Sana ne, o da kapitalizm bu da kapitalizm. Devletin olan da, özel sektörün olan da emekçiyi sömürmüyor mu? Sana ne, sen sömürüye karşı çık. Kapitalizmin; devletçi olanı ile özel olanı seni ilgilendirmiyor ki.
MKE'NİN AÇIKLAMASI
MKE bu iddialara karşılık sosyal medyada bir görsel yayınladı. Yayınladığı görselde; özelleşme hazırlığı olmadığını, sadece Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde dünya ile rekabet edebilme yeteneğine sahip bir şirket özelliğine sahip olacağı ve Sayıştay, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı denetimlerinin yanı sıra Türk Ticaret Kanunu kapsamında bağımsız denetim kurumları tarafından da denetleneceğini açıkladı. Çalışanlar içinse, herhangi bir hak kaybı söz konusu olmayacağı söylendi.
Şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz; Ak Parti iktidarı şimdiye kadar KİT’ler hakkında her zaman gizli bir gündemle hareket etmiştir. Bu düzenlemelerin ardında mutlaka bir art niyet, parasal bir beklenti olacağı sanısı aslında haklıdır.
Ancak, şunu da söylemekte yarar var. 70 milyar dolar özelleştirme yapılırken, hiçbir KİT, yok A.Ş. statüsüne geçirelim de ondan sonra satalım denmedi. “Babalar gibi satarız dendi” ve satıldı. Onun için A.Ş. statüsüne geçilmesi bende hiç öyle bir algı oluşturmadı.
KİT'LERE YÖNELİK ELEŞTİRİ
Benim yorumum şudur:
1- KİT’ler bugüne kadar verimliliği ölçülemeyen bir sistemle yönetilmişlerdir.
2- KİT’ler sadece bütçeleme ve yasalara uyum açısından denetlenmişlerdir.
3- KİT’ler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında işi olanlar için bürokrasiyi en çabuk geçme yolu olarak, “orada tanıdığın bir çalışan var mı?” sorusu sorulmuştur. Halledilebilecek çok basit bir sorun dahi bürokrasi içinde sorunun çözümünün uzun zamanlar almasına neden olmuştur.
4- Çalışanlar açısından bir cennet olmuş, kapağı oraya atan verimli çalışma, üretken olma kriterlerine göre değil, çok fazla göze batmadan istenileni yapma kriterlerine göre çalışmıştır.
5- Siyasi iktidarlar için oy havuzu haline getirilmiştir. “Bir yumurtanın dört kişi tarafından taşındığı” sıkça söylenen eleştiri haline gelmiştir.
6- Vatandaşın işini yokuşa sürüp; suratına sanki onu yoruyor, başına iş çıkartıyor gibi bakıp vatandaşın işini zora sürüklemek mantığı ile iş yapmanın yatakları haline gelmişlerdir.
KİT'LER İÇİN ÖNERİLER
Evet, DEVLETÇİLİK, kamu yatırımları artacak. Ancak, yapılacak yeni KİT yatırımlarında mutlaka yukarıda anlatıldığı şekilde yönetim ve denetim olmayacak.
1- KİT’ler mutlaka karlılığı ve verimliliği ölçülen sistemler ile yönetilecektir. KİT’ler zarar edebilir. Ama bu zarar mutlaka ölçülebilir ve denetlenebilir olmalı. Zarar ettiği bilinmeli. KİT karlılığı sonuçta esas olarak kamu karlılığıdır. Ancak yine de mikro ölçekte kar ve verimlilik izlenebilmelidir.
2- KİT denetlemeleri sadece bütçe ve yasalar açısından değil, beş yıllık kalkınma planlarına uyum dolayısı ile yıllık üretim ve satış açısından da denetlenmelidir. Yoksa bugüne kadar yapılan denetimler sonucunda KİT yöneticileri ellerini taşın altına koymayan, edilgen yöneticiler haline gelirler. KİT’ler hedeflerine kilitlenen ve risk alan yöneticiler tarafından etken bir şekilde yönetilecek kuruluşlar haline gelmelidirler.
3- KİT çalışanları kurumlarındaki işleyiş konusunda aktif olarak yönetime katılabilmeli, işleyişi yavaşlatacak ve atalete sürükleyecek anlayışlar KİT yönetimlerinden uzak tutulmalıdır.
4- Yönetim; personel sayısı ve kalitesi konusunda inisiyatif sahibi olmalı, muhtelif ödül sistemleri ile çalışanlar motive edilebilmelidir.
EĞER GİZLİ BİR GÜNDEM YOKSA
Dolayısı ile MKE için önerilen sistemi, gizli bir gündem olmadığı varsayımı ile doğru buluyorum. Bu sistemin doğru çalıştırılması durumunda dünya ölçeğinde KİT’lerimiz olacağı bir gerçekliktir. Aselsan buna en yakın örnektir ve aslında Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına ait bir şirket olarak, gerçekte bir KİT sayılması için bütün özelliklere sahiptir.
Bugünden Makine ve Kimya Endüstrisi A.Ş.’yi yeni yolunda selamlıyor ve dünya ölçeğinde üreten bir kurum olmasını bekliyorum.