Mandayı öldüren şutlar!
Futbolcular için topa kuvvetli ve de isabetli vurabilmek bir özelliktir. Bu özellik iyi futbolcu demediğimiz insanlarda da olabilir. Böyle futbolcular hatta milli takımda da oynayabilir. Ama daha önce de sözünü ettiğim gibi böyle bir futbolcu komple futbolcu değil eksik futbolcudur. Yaygın olan kanı ‘bacağı kuvvetli olan topa iyi vurur’ kanısıdır. Ama bir önyargı olarak yerleşmiş bu kanı yanlıştır. Kuvvetli olan bacakların topa iyi vuramadığını, kuvvetli olmayan bacakların da topa gayet iyi vurduğuna şahit olmuşumdur. Aslında bilinmelidir ki topa kuvvetli ve isabetli yani kısaca iyi vurmak bir stil meselesidir. Tıpkı yüzme sporunda olduğu gibi. Herkes yüzer ama bazısı bir başka güzel yüzer. Bizden evvelki topa iyi ve kuvvetli vuran futbolcuları, okuyarak ya da anlatılanları dinleyerek öğrenmiştik. Örneğin Fenerbahçe’de Bekir Refet diye bir futbolcu vardı. Yıllarca Kurtdereli masalı gibi attığı şutların güzelliğini dinledik. Dillerden düşmezdi. Zeki Rıza, Leblebi Mehmet ve Tatar Latifin de iyi topa vurduğu söylenirdi. Bizim kuşağın futbolcularını da bizzat yaşayarak gördük. Topa kuvvetli ve iyi vurma özelliği bizim kuşak futbolcularında da vardı, şimdiki futbolcularda da var tabii. Bizim kuşaktan belki sizlerin de bildiği Harbiyeli Sabahattin Erman, Adanalı Muharrem, İstanbulsporlu İhsan, Fenerbahçeli Arap Kadri, Galatasaraylı Metin Oktay, İstanbulsporlu Mükerrem ve Kadir, Vefalı Muhteşem Bekir Rafet daha önceki yazımdan sonraki anımsadıklarımdır. Böyle topa kuvvetli ve isabetli vuran futbolcularımız için abartılı hikayeler de anlatılır.Bekir Rafet ‘on sekiz pastan öyle bir şut atarmış ki mandaları devirirmiş’, nasıl bir manda imiş bilemiyoruz.Sabahattin Erman’ın ‘attığı şut, şut değil sanki bir füzeydi. Tanrı korusun, rakibin bir yerine çarpmasın hastanelik olurdu’ denirdi O zamanlarda Arap Kadri diye Fenerbahçe genç takımından yetişmiş yoksul bir futbolcu vardı. Yol parası sıkıntısından dolayı evinden antrenman sahasına yürüyerek gelirdi. Sonraları Ankara Demirspor’da oynadı. O da sert vururdu topa. Bir harbiye maçında Sabahattin Erman ile krozmana girip, Kadri’yi yere düşürmüştü. Sonrası ne olmuştu biliyor musunuz? O kuvvetli şut atan Sabahattin, şut atayım derken yanlışlıkla Arap Kadri’nin kafasına tekme atmıştı. Herkes Arap Kadri’nin kafasına bir şeyler olacağını umarken O’nun kafasına bir şey olmuyor ama Sabahattin’in ayağı sakatlanıyordu. O günden sonra da ‘Arap Kadri’de ne kafa varmış’ sorusu aramızda bir espri konusu olmuştu. Bunları anlatırken Fenerbahçe’nin gelmiş geçmiş iyi futbolcularından biri olan Zeki Rıza’dan söz etmemek olmaz. Zeki Rıza yıllarca Fenerbahçe’de başkanlık yaptı. Rakibi Osman Kavrakoğlu idi. Zeki’yi sevmemesine karşın onu Demokrat Parti Milletvekili olmasını destekler. İşte hikaye burada başlar. Zeki Rıza kabul eder ve Kavrakoğlu’nun seçim mıntıkası olan Rize’ye giderler. Zeki rıza seçim konuşması esnasında “Ha bu adam var ya Rize’den topi atar top gider Sivastopol’e iner” der. Bundan da büyük alkış alır.
Van Persie kahramansa Messi’ye hangi sıfatı kullanacağız?Fenerbahçe Avrupa Kupalarında Yunanistan’ın Lig takımlarından Atromitos takımını 1-0 yendi ve avantajlı duruma geçti. Maçı izleyemedim. İzleyenlerle görüştüm. Galip gelmelerine rağmen, oyunu ve atılan gölü beğenene rastlamadım hatta bazı pesimistler “Bu Fenerbahçe’den bir şey olmaz” diyor. Malum ya biz insanları ya gökyüzüne çıkartıyoruz ya da yerin dibine indiriyoruz. İkisinin ortasına pek rastlamadım. Golü, yedek kulübesinde oturan ve 2. devre oyuna giren Van Persie atıyor. Ayağına 2 top geliyor bir tanesini gole çeviriyor o da tartışmalı. Olur böyle maçlar. Galibiyet galibiyettir ve hele bu türlü maçlardaki galibiyetin Manevi değeri yüksektir. Bu maç sonrası İngiltere ve Hollanda basını Van Persie’yi 2 defa ayağına top geldi biri gol oldu diye överek göklere çıkartıyor. Hatta bu da yetmiyor, Van Persie dünya kahramanı ilan ediliyor. Sanırım biraz milliyetçilik kokan bir davranış ama İngiltere futbolun beşiği ve de centilmenler diyarı. Bu tür tepkilerini garipsedim doğrusu. Böyle bir sıradan maçta ikinci devre oyuna giren ve tartışmalı gol atan Persie için böyle diyorlarsa Messi için ne diyecekler acaba? Hollanda basını da övgüler yağdırıyor Fenerbahçe’yi kurtardı diye. Sanırım bu gazeteler olayları abartmak konusunda bizden daha ilerideler. Nedense çoğu kimse futbolun, bir takım oyunu olduğunu unutuyor.
Sakatsa neden oyundaydı değilse neden yedekteydi?Rizespor Fenerbahçe maçını ekrandan izledim. Fenerbahçe hesabına hiç de iyi olmadı ama ben pek üzülmedim. Çünkü gördüğüm kadarıyla Rizespor’un Fenerbahçe’den aşağı kalır yanı yoktu. Transfer harcamaları açısından aralarında çok fark olsa dahi..Dünya kahramanlarını alıp getiriyoruz onlara yüksek paralar ödüyoruz ama kısa süre içinde balon gibi sönüyorlar. Şöhretleri ile sahada ortaya koydukları futbol aynı paralelde olmuyor. Spor tarihine bakacak olursak bunun bir çok örneğini görürüz. Bu maçta en çok ilgimi çeken şey, çoğunlukla yedek kulübesinde oturan Hollandalı Van Persie’nin oyuna alınması ve maçı tamamlamadan yedek kulübesine gönderilmesidir. Van Persie’nin gole dönük bir futbolcu olduğu kesin. Hal böyle olmasına rağmen antrenörün 2. devre böyle golcü bir oyuncuyu yedek kulübesine göndermesi gerçekten de ilgimi çok çekti. Bunu yaparken ne düşündüğünü, neyi hesapladığını biz bilemeyiz. Aslında teknik direktörleri ve antrenörleri pek fazla eleştirmek de istemem. Ben olsaydım şöyle ya da böyle yapardım diye yorumlarım.Van Persie’nin böyle etap etap oynatılmasının bir nedeni vardır diye düşünüyorum. Ama başka bir şey daha düşünüyorum. Son zamanlarda bazı teknik direktörlerin büyük futbolcuları yedek kulübesinde tutmaları ve takıma sonradan almaları adet haline geldi. Van Persie sakat ise niye oyundaydı. Sakat sakat oynamak son derece riskli ve gereksiz olaydır. Sakat oyuncu oynatılmaz. Yok sakat değil ise niye oyundan çıkartıldı? Bu golcü futbolcu 2. yarı devam etseydi çok daha iyi olur belki de bir iki gol daha atabilirdi. Eğer Fenerbahçe dünkü oyunu ve mantığı ile berabere kalmışsa bunda üzülecek bir şey yok. Biz bazı inanışlardan bir türlü vazgeçemiyoruz. “Büyük transferler yapan ve evrensel şöhreti olan futbolcular yüzde yüz başarılı olur”diye bir önyargı vardır. Ama tarihe bakarsanız özellikle yurdumuza gelen yabancı teknik direktörlerin ve futbolcuların başarıları, çoğu kez kendi değerleri ile doğru orantılı olmadığını görürsünüz.