Manisalı üç şöhret
Manisa Tarzanı, 1963 yılında öldü, hâlâ bilinir, hatırlanır, adı anıldığında gözlerimizin önünden bir iki fotoğrafı gelip geçer. Gidip görmedim ama Manisa’ya heykelleri dikilmiş, parklara, sokaklara adı verilmiş. Asıl adı Ahmeddin Carlak, ancak o din ulularından birinin adını uygun görmüş kendine, Ahmet Bedevi adını yeğlemiş. Kerkük Türkmenlerindenmiş. Kurtuluş Savaşı’na katılmış, göğsünde İstiklal Madalyası’yla törenlerdeki yerini alırmış.
Rivayete göre nişanlısı düşmandan kaçarken gözlerinin önünde kayalardan yuvarlanıp ölmüş. Bir daha da evlenmemiş.
Kurtuluş Savaşı günlerinde Yunan askerleri çevreyi yakıp yıkarak Ege’den çekilirlerken, Manisa’daki ağaçları ateşe vermişler. Savaştan sonra Manisa’ya yerleşen Ahmet Bedevi kendini ağaç dikmeye, çevreyi yeşertmeye adamış. 1933 yılında bahçıvan kadrosu ile belediye kendisine bir aylık bağlamış. Johnny Weissmuller’in oynadığı ünlü Tarzan filmi 1934 yılında sinemalarda gösterime girince, halk ona Manisa Tarzanı lakabını takmış.
Spil Dağı’ndaki kulübesinde yaşar, bacağında sadece bir şortla dolaşırdı. Dağcılık Kulübü üyeleri onu da aralarına aldılar, Türkiye’nin başka dağlarına götürdüler. Gittiği geldiği yerlerde çevresini saran kalabalıklarla karşılaştı, bu yarı çıplak adamdan rahatsız olan yöneticiler de oldu.
DP’nin ilk yıllarında onu siyasete bile bulaştırdılar.
Dediğim gibi Manisa’da bu gün heykelleri var, adı parklara verilmiş. Manisa’nın unutulmazları arasındadır.
Şimdi Manisalı iki şöhretten daha söz edeceğim size. Şöhret diyorum ya, kendi illerinde bile adları bilinmez, Manisa Tarzanı’nın yanında onlara şöhret demek bile zor. Oysa başarıları büyük. Öğretmen Ahmet Bilek, Kula’nın Menye köyünde dünyaya geldi, Manisalıdır. Ahmet Bilek’in yerelden ulusala, ulusaldan evrensele uzanan başarı öyküsü, bize bir bakıma köy enstitülerinin üzerinde pek durulmayan başka bir cephesini anlatır. Köy enstitülerinden yetişmiş ilk ve tek olimpiyat şampiyonudur Ahmet Bilek, Manisa’nın yetiştirdiği bu tek olimpiyat şampiyonunun bu gün kendi ilinde bırakın heykelini, hiçbir yerde adı sanı görülmez. Bir sokağa, bir meydana, küçük bir tesise olsun adı verilmemiş. Kısa ömrünün 25 yılını geçirdiği köyünde bile adı bilinmiyordu. Minderlerimizin bu ilk şampiyon öğretmeninin hayatını yazmak için on yılımı verdim, H2O Yayınevince basılan Sessiz Şampiyon romanım yurtiçinde ve yurtdışında yaptığım uzun araştırmalardan sonra ortaya çıktı. Bizim çabalarımızla doğduğu eve, resmi kurumların ilgisi dışında, köylüleri bir plaket çaktılar. O da çok yenidir.
Gene Manisa’da adına sanına rastlamayacağınız, ama bu ilden yetişmiş bir başka isim Ruhi Sarıalp’tir. O da öğretmen. Bu atletimiz 1948 yılında Londra Olimpiyat Oyunları’da üç adım atlamada üçüncü oldu. Atletizmdeki bu ilk olimpiyat başarısına çok uzun yıllar Türkiye bir yenisini daha ekleyemedi. Manisalı hemşerileri Ahmet Bilek gibi, onu da bilmezler. Bir sokağa, bir meydana, bir küçük tesise olsun adını vermek kimsenin aklına gelmemiş.
Manisa Tarzanı hâlâ hatırlanır da, neden Ahmet Bilek ya da Ruhi Sarıalp bilinmez. Bunu Manisa Tarzanı’nın çok özel bir insan olmasına mı, yoksa Hollywood’un gücüne mi bağlamak gerekir, bilemiyorum? Ahmet Bilek’in, filmlerdeki Tarzan’dan daha güçlü görünen mayolu fotoğraflarına bakarken, o da mı soyunup dağlara çıksaydı diye düşündüğüm olur.
Sözünü ettiğim iki başarılı sporcumuza sürüp giden bu vefasızlık bitsin diye, Manisa Valiliğine, Kula Belediyesine, Celal Bayar Üniversitesine, bir de Manisa Sıtkı Koçman Üniversitesine dilekçeler yazdım.
Bakalım sonuç ne olacak, ben de merakla bekliyorum.