26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mantık burkulması nasıl tedavi edilir?-(TAMAMI)

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Olguların zihne yansırken çarpıklaşması, ruhsal bir hastalıktır. Hastanın gerçeklerle olan ilişkisinin giderek azalması sonucu, davranış bozuklukları ortaya çıkar. Kendiliğinden geliştiğinde hastalık sayılan bu süreç, tasarlanarak oluşturulduğunda önemli bir toplumsal mühendislik aracına dönüşür. Bu kez olguların çarpıtılması, onları “sahte bir gerçekliğe” uydurmak için bilerek yapılır. Bu çarpıtma, kamuoyu imalinde ve çeşitli toplumsal ve siyasi güçlerin yönlendirilmesinde kullanılır.

Bir toplumsal gücün sahte gerçekliği, gerçeklikten ne kadar uzaksa, o güç o kadar gericileşmiş demektir. Milletin ve bütün insanlığın önünü açacak olan devrimin gücünün, gerçekliğin kendisinin dışında herhangi bir sahteliğe ihtiyacı yoktur.

Çarpıtılmış gerçeğin içselleştirilmesi, ancak bir mantık burkulmasıyla mümkündür. Mantığı burkan da topu, tüfeği, zindanı, kaseti, ekonomik şantajıyla sahte gerçekliğin ardındaki güçtür. Dolayısıyla mantık burkulmasının tedavisi, telkinlerden çok, bu burkulmayı düzeltecek bir karşı gücü gerektirir. Bu güç de sadece halkta mevcuttur.

Kralın çıplaklığını gösterecek biricik güç örgütlü halk hareketidir

PKK, Kuzey Irak’a ABD’nin Birinci Körfez Savaşı sonrası bu bölgeyi denetimi altına almasından sonra yerleşmiştir. Kuzey Irak, işgalden sonra, ABD’nin en sıkı denetime sahip olduğu bölge haline gelmiştir. Kuzey Irak’taki Kukla Devlet’in ABD’ye bağımlılığı, tarihte eşine az rastlanır bir düzeydedir. Kandil, bu bölgede yer alan yolu izi belli bir dağdır. “Bağımsız Kürdistan”lı BOP haritaları, en başta şehit edilen Org. Eşref Bitlis olmak üzere TSK mensuplarının ABD-PKK ilişkilerine ait somut bulguları gibi olguları bir yana bıraksak bile, tek başına bu manzara, PKK’nin bugünkü varlığını kime borçlu olduğunun açık bir göstergesidir.

Bu koşullarda, PKK’ye karşı mücadeleyi ABD ve Barzani ile işbirliğine bağlamak, BOP Eşbaşkanlığı’nın yaptığı gibi milleti kandırmak amacıyla değilse, kendini kandırmak amacıyladır. Bütün çabasını TSK’nin Kuzey Irak’a bağımsız bir müdahalesini engellemek için harcayan bir ABD ile “anlık istihbarat paylaşımı”, bırakalım hiçbir işe yaramamayı, neyi kiminle paylaşıp paylaşmayacağına kendisi karar veren ABD’nin eline, TSK’yi istediği gibi yönlendirmesini sağlayacak yeni bir araç vermekten başka bir anlam ifade etmez. PKK’yi terör örgütü listesine alsınlar diye akla karanın seçildiği ABD ve Batı, “Ergenekon Terör Örgütünü” tasarımlayıp, özel görevli mahkemelerin savcılarından önce hedef tahtasına koymuştur. Onların “teröre karşı ortak mücadeleden” kastettikleri, PKK’ye değil, terör suçları arasına dahil ettirdikleri “ulusalcılığa” karşı mücadeledir. Çizilen sahte resmi yırtıp mantık burkulmasını düzelterek “kralın çıplaklığını” gösterecek biricik güç, örgütlü halk hareketidir.

Uzlaşma Komisyonu halk hareketinin önüne çekilmiş bir settir

PKK ile hükümetin yüzde 95’i üstünde anlaştıkları açığa çıkan Bölünme Anayasası’nın Uzlaşma Komisyonu, halk hareketinin önüne çekilmiş bir settir. Türkiye’nin bölünmeye, Atatürk Devrimi’nin devlet katından sonra toplumsal yaşamın bütün alanlarından silinmeye, ülkemizin emperyalizmin bir maşası haline getirilmeye çalışılması, Cumhuriyetimize karşı işlenmiş en büyük suçtur. Bu konulardan herhangi birinde herhangi bir uzlaşının olabileceğine ilişkin en ufak bir sanı yaratmak bile, bu suçun sorumluluğuna ortak olmak demektir. Ama daha da önemlisi, CHP ve MHP’nin bu uzlaşma komisyonuna katılmaları, ABD-AKP planının bir parçasıdır. Çünkü onlar, bu partiler uzlaşma komisyonunda kaldıkları sürece, bunun halkın meydanlara çıkmasını duraksatacağının hesabı içindedirler.

Cumhuriyet mitinglerinden geçmiş, Tekel Direnişi’ni yaşamış, daha geçen hafta Cumhuriyet Bayramı’nı yasaklama girişimlerini iktidarın yüzüne çarpmış milyonlara bu setlerden hiçbiri dayanamaz. Mantık burkulmasına uğramış olanlar, bu çıplak gerçeği ne kadar çabuk görürlerse, o kadar çabuk sağlıklarına kavuşurlar.