21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Manyakları durduracak iki kuvvet

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Teknolojinin bir terör aracı olarak kullanılması birçok çevrede şaşkınlık yaratmış. Teknoloji bir bombaya dönüştüğünde, can aldığında veya kullanıcısını sakat ve işlevsiz hale getirdiğinde tüm dikkatleri üzerine çekti.

İletişim araçlarını bir terör aygıtı olarak kullanan Netanyahu aslında teknolojiyi sadece hizmet sunan, hayatımızı kolaylaştıran, eğlendiren, keyif veren ve kazandıran edevatlar olarak görülmemesi gerektiğini de öğretti. Bu yüzden her aygıtın sadece hayatı kolaylaştıran bir araç olmadığını, ölüm makinesine de dönüşebileceği gerçeğini bir kez daha hatırlattı.

BM Genel Sekreteri ve aynı minvalde duygusal konuşmalar yapanların, iletişim araçlarının kitle imha silahı olarak kullanılmaması gerektiğini ifade edenlerin çabaları beyhudedir. Zira hastane, okul, ibadethane, çocuk, kadın, yaşlı katleden, işgal ve talanı meşru kabul eden Netanyahu zihniyetinden anlayış beklemek aptallık ve ahmaklıktır.

Netanyahu ve şürekâsı başarmak için muharrem olan tüm araçları mubah görmektedir. Zira Suriye ve Lübnan’a diz çöktürmeden Filistin’de rahat cirit atamayacağını ve Filistin direncini kıramayacağını bilmektedir. Bunun idrakinde olan Netanyahu ve zihniyetinde olanlar bu sebeple işe önce Filistin’in teminatı konumunda olan Irak, Suriye ve Lübnan’ı hedef tahtasına koydu. 2003’te Irak’ı işgal ettiler, yaktılar, katlettiler ve parçaladılar. Ancak tamamen teslim alamadılar.

Ardından 2006’da Lübnan’a yöneldiler. Zaten etnik ve mezhep temelde bölünmüş, iç cephede birlikteliğini sağlayamamış, az sayıda olmayan İsrail, Fransa ve ABD taraftarlarına, Batılı ve Arap müttefiklerinin işbirliğine rağmen Lübnan’da büyük bir hüsran yaşadılar. Karadan, havadan, denizden geldiler. İşgal ettiler. 33 gün boyunca Lübnan’da tüm yeni silahlarını denediler. Çekilmek zorunda kaldılar.

ÖLDÜRMEYEN DARBE GÜÇ KATAR

Zira onların tabiriyle ‘yılanın başı Suriye ezilmeden’ Irak’a, Lübnan’a ve Filistin’e diz çöktüremezsiniz. 2011’de sittin ülke ve on binlerce kiralık katil ile Suriye’ye karşı özgürlük savaşı başlattılar. Tarihin şahit olduğu en kirli savaşlarından biri yaşandı ve halen devam etmektedir. Ancak Suriye’ye verdikleri büyük zarara rağmen teslim alamadılar.

Tespitimizi tekrar hatırlatalım; Suriye devleti ve ordusu teslim alınmadan, Lübnan’ın direnci kırılmadan, toprakları bölünmeden veya toprakları üzerinde birden fazla siyasi-askeri otorite inşa edilmeden Netanyahu, onun cephesinde yer alan devletler ve onun hedeflerine hizmet eden hükümetlerin muzaffer olması mümkün değildir.

Tarihte şahit olduğumuz en habis medya yalanları, en kirli savaş kuralları ve en barbar işgal ve terör eylemleri sonucunda Suriye’yi topal ördek misali ağır yaraladılar ama öldüremediler. Sizi öldürmeyen darbe size güç katar deyiminden hareketle Suriye’nin varlığı, bugün düne nazarla İsrail ve müttefiklerini daha çok rahatsız etmektedir.

Bölge tarihi cahili olanlar idrak edemez; Irak, Suriye, Lübnan, Filistin (Bilad El-Şam, Şam coğrafyası) ve Anadolu bir bütündür, parçalara ayırıp tümünü ortadan kaldırma projesi (böl, yönet ve yut) dışardan gelen işgal orduları tarafından tarih boyunca uygulandı. Bu strateji kısmi başarılar getirdi ancak son merhalede parçalar yeniden birleşmekte, tek vücut olmakta ve bünyeye giren yabancı parçaya karşı yeniden direnme ruhu sağlamaktadır.

Bu sefer Netanyahu ve şürekâsı işi kökünden bitirmek niyetindedir. Filistin (İsrail), Lübnan ve Suriye bileşeni olan coğrafyayı işgal etmek için plan yapmaktadır. Kıssadan hisse daha önce Filistin’de, Golan’da ve Lübnan’da uyguladığı taktiğini yeniden Lübnan ve Suriye’de tatbik etmek amacındadır.

DAHA DA İLERİ GİDECEK

Küçük bölgelere ayır, aralarındaki bağı kopar, direnenleri yok et, işgal et. Ardından Batı, ABD ve bazı Arap işbirlikçilerinin desteği yanında medya ve finans gücüyle ‘buraları zaten bize Tanrı tarafından vaat edilmiş topraklardı’, ‘bize saldırdılar ve biz kendimizi savunduk, bize saldıranı cezalandırdık’ argümanlarıyla İsrail’e ilhak et. Buralara yeni yerleşimciler veya İsrail ile uyumlu çalışacak yönetimler inşa et.

Bu nihai hedef için Netanyahu ve şürekası hafızanın alamayacağı tüm araçları devreye soktu ve daha feci olanları da devreye sokacaktır. Teknoloji-iletişim araçları terör saldırısı Netanyahu ve efendilerinin hanesine başarı olarak yazılabilir. En nihayet tatbik edilen iletişim araçları ile kitlesel katliam Netanyahu ve efendilerine ciddi bir psikolojik üstünlük sağlamış olabilir.

Suriye, Lübnan, İran ve Filistin’de eylem yapabilmesi, nokta atışlarla düşmanı yok edebilmesi, hava sahanızı istediği gibi kullanabilmesi, toprağınızın içinde operasyon yapabilmesi size karşı üstünlüğüne işaret edebilir. Bu tablo Suriye, Lübnan ve Filistin cephesinde ciddi bir güvenlik zaafına ve acziyetine işaret edebilir.

Şüphesiz ki bu tablonun hasıl olmasında yıllardır süren savaş, işgal, terör, ihanet, iç bölünme ve muktedir müttefiklerin gerekeni yapmaması ile ilişkilendirilebilir. Ama ve lakin bir adım sonrasında, bu tablonun Netanyahu ve zihniyetinin zaferi için yeterli olmayacağı görülecektir. Sağlanan psikolojik ve askeri caydırıcılık üstünlüğünün direnci bitirmeyeceğini aksine İsrail’e karşı savaşı alevlendireceği görülecektir.

Bu sebeple Netanyahu ve zihniyetinin kitle iletişim araçlarını bir caydırıcı silah olarak kullandığı gibi, arzulanan neticeyi almak için deprem, hortum, fırtına gibi suni doğa felaketleri de üretecek. Su, enerji ve gıda devre dışı bırakılacak. Bir terör aracı olarak heybelerinde sınırlı veya daha etkili nükleer silah kullanacağı da kesindir.

Bu çılgın projeyi durduracak, Netanyahu ve zihniyetini tarihin çöplüğüne atacak, İsrail ve bölgeye barışı ve huzuru getirecek çözüm için sadece direnen cephe yeterli değildir. Bu cephenin zafer kazanması için iki kuvvetin varlığı hayatidir:

SİLAH ANKARA VE ŞAM'IN ELİNDE

İsrail sokaklarında vicdanın sesi olan yüzbinler ile İsrail Meclisinde (Knesset), tam da Lübnan’da iletişim terörü ile zafer kazandık, düşmanı felç ettik diyerek böbürlenen Netanyahu’yu konuşturmayan İsrailliler en önemli caydırıcı kuvvetten biridir.

Netanyahu’nun yüzüne karşı ‘sen bir katilsin, sen İsrail’i şahsi menfaatlerin için yıkıma götürüyorsun, hırsızlığını, hukuksuzluğunu örtbas etmek için İsrail halkını felakete götürüyorsun, tüm cephelerde kaybediyorsun, Kuzey İsrail’de (Lübnan sınırı), Güney İsrail’de (Gazze) sınırına yakın yaşayan İsrail halkı göç etti, Yemen’den fırlatılan füzeleri durduramadın, hiçbir yer güvenli değil, İsrail senden kurtulmadan huzur bulamaz, savaş suçlusu bir diktatörsün’ diyen onlarca vekil savaşın durması için anahtardır.

Netanyahu, zihniyeti ve efendilerinin çılgın ve dünya için bir felaket mesabesinde olan savaş, işgal ve talan habis programı engelleyecek en etkili silah Ankara-Şam cephesinin ilan edilmesidir.

Netanyahu’nun Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de durmayacağını bu savaş, işgal ve terör stratejisini Türkiye’ye kadar taşıyacağının idrakinde olan eski MİT Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın, birçok önemli sebep dışında, Netanyahu’nun da terörünü bitirecek formülü açıkça ilan etti; Esad ile görüşerek, buluşarak, Suriye ile çalışarak ve güç birliği yaparak durdurabileceklerini ifade etmesi tarihi önemdedir.

İnşallah Şam ve Ankara geç kalmaz ve iletişim terörü ile sarsılan aleme manyak ve ahmak Netanyahu’nun bir nükleer terör faciası yaşatmasına izin vermez.

teknoloji İsrail Lübnan Suriye Şam