Maradona mı Messi mi?
İKİSİ de İtalyan kökenli Arjantinli futbolcu. İkisinin de babası işçi, ailesi fakir. Küçük Diego araba camları silip, karton ve şişe toplayıp para kazanmaya çalışarak; maçların devre aralarında top cambazlığı yaparak ailesine destek olurken yeteneğiyle dikkatleri çekmiş ve 16 yaşında Argentinos Juniors takımına transfer olmuştu. Diego Armando Maradona, 21 yaşında iken rekor bir ücretle Barcelona takımına gitmişti. Küçük Leo ise 13 yaşında büyüme yetersizliği teşhisi konmasının ardından, bakımını üstlenen Barcelona takımına giderek tam anlamıyla futbolun altyapı desteğini aldı ve A takıma yükseldiğinde milyonları kendine hayran bıraktı.
Biri futbolu kadar çalkantılı özel hayatıyla da iz bırakırken diğeri özellikle futboluyla gündemde. Dünya futbolundan birçok yıldız futbolcu geldi geçti ama "Maradona mı daha iyi yoksa Messi mi" sorusu hiç gündemden düşmedi. Arjantinliler için bu sorunun yanıtı hiç düşünmeden "Tabii ki Diego"ydu. Çünkü onların Diego'su sadece futboluyla değil, halktan yana söylemleriyle de Arjantinlilerin kalplerini kazanmıştı.
DAİMA HALKTAN YANA
1987 yılında Vatikan'da Papa'yı ziyareti sırasında, Papa; "Herkesin fakir çocuklara yardım etmesi gerektiğini" söylerken, Maradona, Papa'ya Vatikan'ın altın kaplı çatılarını göstererek "Çok kolay, sat altın kaplamalı çatını, açları doyur" demiş ve sadece futboluyla değil sözleriyle de gönülleri fethetmişti. Hep halktan yanaydı. Devrimciydi. ABD'den nefret ettiğini sık sık dile getirirdi. Her yerde halkçı söylemleri vardı, çekinmezdi. Meksika'da düzenlenen Dünya Kupası finallerinde İngiltere'ye eliyle attığı gol eleştirilip sportmenliği sorgulandığında; ülkesinin Falkland adalarını işgal edip halkını katleden İngilizlere karşı atılan bu golü intikam olarak niteleyip "Tanrının eli" diye kutsallaştırmış ve o an zaten halkın gönlünde ölümsüz olmuştu. Maradona futboluyla ve baskıya başkaldıran söylemleriyle iyiliğe de örnek oldu, kokain kullanması yüzünden ceza alıp vücuduna ihanet ederek yapılmaması gerekenlere de... Zararı hep kendine oldu. Bu yüzden Arjantinliler "Diego kendi hayatına ne yaptığın önemli değil, bizim hayatımıza ne kadar etki ettiğin önemli" diyerek Maradona'ya şükranlarını sundu.
FUTBOLUNA BAKINCA...
Bütün bunları bırakıp sadece futbolculuğuna gelecek olursam yine de Diego Armando Maradona'yı tek geçerim. 80'li yıllarda sahalarda henüz FIFA'nın yıldız oyuncuları sertlikten korumak için yürürlüğe koyduğu kararlar yoktu. Futbol öylesine sert oynanırdı ki futbol sahalarında ayağı kırılan futbolculara faul düdüğü çalınmadığına bile tanık olunurdu. Bu yüzden "Ben hayatım boyunca Maradona kadar çok sertliğe maruz kalan bir futbolcu görmedim" desem asla yalan olmaz. Eğer Maradona'ya yapılan sertlikler futbol sahalarının içinde değil de sokakta yapılsaydı kesinlikle adam yaralamaya teşebbüsten hapis cezası verilirdi. Maradona bütün bu sertliklere rağmen muhteşem bir futbol sergiledi. 1986 yılındaki Dünya Kupası'nda hem gol kralı oldu hem de Arjantin kupayı kazandı. Böyle bir üst düzey maçta tüm İngiliz takımını 60 metre boyunca ipe dizer gibi geçerek attığı gol ise otoritelerce 2002 yılında "asrın golü" seçildi. Ama bence Diego'nun tartışılmaz en iyi futbolcu olduğunun en büyük kanıtı Napoli macerasıdır... Napoli, Maradona gelene kadar, İtalya ligi kurulduğundan bu yana, ligin ilk üç sırasına bile girememiş sıradan bir takımdı. Ligin zirvesine hep kuzeyli takımlar Juventus, Inter ve Milan yerleşmişti. Güney bölgesinin takımı olan Napoli hep aşağılanan bir konumdaydı, ta ki Maradona gelene kadar... Diego Armando Maradona geldi ve Tanrı tarafından kutsanan yeteneğiyle Napoli takımı iki İtalya şampiyonluğu, bir İtalya Kupası, bir İtalya Süper Kupası ve UEFA Avrupa Kupası kazandı.
DÜNYA KUPASI KAZANMALI
Lionel Messi'nin futbolculuğu, sportmenliği ve saha dışındaki yardımseverliği tabii ki tartışılmaz. O da muhteşem bir futbolcu ve taklit etmenin neredeyse imkansız olduğu Maradona'yı da çok iyi taklit edebilen bir futbol fenomeni ama "Messi mi, yoksa Maradona mı?" derseniz "Messi önce bir Dünya Kupası kazanmalı ve Napoli gibi sıradan bir takıma giderek şampiyonluklar yaşamalı" derim ve "Günümüz futbolunda başarıya sadece takım oyunuyla ulaşılırken, Diego Armando Maradona başlı başına bir takımdı" diyerek son noktayı da koyarım...