Marine Le Pen’e yargı darbesi
Fransa’da milliyetçi lider Marine Le Pen’in 2027 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasının engellenmesine yönelik yeni bir senaryo ile karşı karşıyayız. Yeni diyorum çünkü daha önce de 2012, 2017 ve 2022 seçimlerinde benzer senaryolar sahnelenmişti. AB dayatmalarına karşı çıkan, ABD’ye ve NATO’ya tavır alan, ülkesinin bağımsızlığını savunan potansiyel adayların önü kesilmek istenmiştir. Başrolde hep ABD derin devleti ve ülke içindeki Atlantikçi yandaşları ile etki ajanları olmuştur. ABD’nin Fransa’yı siyasi olarak dizayn etme faaliyeti De Gaulle döneminde başlamış ve bugün Ulusal Birlik Partisi Lideri Marine Le Pen’nin adaylığını engellemeye kadar uzanmıştır.
Geçen hafta çarşamba günü Paris savcısı, Ulusal Birlik (RN) Partisi Lideri ve önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinin adayı Marine Le Pen hakkında ikisi kesinleşmiş hapis cezasına çevrilebilecek beş yıl hapis cezası ve beş yıl süreyle hak mahrumiyeti (seçimlerde aday olamama) kararı verilmesini talep etti. Mahkeme ayrıca cezanın geçici olarak infaz edilmesini de talep ediyor. RN Grup Başkanı Le Pen yaptığı açıklamada “savcının Fransız halkını istedikleri kişiye oy vermekten mahrum bırakma arzusu” olduğunu söyledi. Sözlerine şöyle devam etti: “Savcılığın ilgilendiği tek şey, Marine Le Pen'in geçici idamla siyasi hayattan dışlanmasını talep etmekti” dedi. Savcının amacının “gerçek muhalefetin sesini ortadan kaldırmak olduğunu” söyleyen Le Pen “bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için” mahkemeyi bu iddianameyi reddetmeye ve “milyonlarca Fransız’ı seslerini yükseltmeye” çağırarak ülke çapında bir imza kampanyası başlattı. Marine Le Pen Avrupa Parlamentosu milletvekili olduğu 2004-2016 yılları arasında “hayali” Avrupalı parlamenter asistanları işe almakla suçlanıyor.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban X hesabından Le Pen’e destek verdi: “Marine, bu savaşta senin yanında olduğumuzu unutma!” dedi. Kurumsal olarak Macron’un partisinden ses çıkmazken eski İçişleri Bakanı Gérald Darmanin X hesabında “Madam Le Pen ile mücadele başka bir yerde değil, seçim sandığında gerçekleşir. Eğer mahkeme onun mahkûm edilmesi gerektiğine karar verirse, halkın ifadesi olmadan seçim yoluyla mahkûm edilemez “ diye yazdı. RN Milletvekili Aurélien Lopez-Liguori “Savcı, Marine Le Pen'i hedef alarak milyonlarca Fransız’ın sesini susturmaya çalışıyor. Bu artık adalet değil, halkın adayını ortadan kaldırmak için tasarlanmış ince bir şekilde gizlenmiş siyasi bir eylemdir” paylaşımında bulundu.
ABD’NİN FRANSA’NIN SİYASAL DÜZENİNE MÜDAHALELERİ
Fransa, ABD’nin gladyo örgütlenmesini yaptığı ilk ülkelerden biridir. General de Gaulle NATO’nun bu gizli örgütlenmesinden haberdardır. Ve örgütün de hedefi durumundadır. Cezayir sorununu halletmek isteyen De Gaulle’e karşı “Gizli Ordu Örgütü - Organisation de l'Armée Secrète (OAS)” darbe girişimini bizzat NATO’ya bağlı Stay-behind (Süper NATO) örgütünün desteğiyle yapılmıştır. Fransa’daki Gladyo örgütlemesinin başında Frank Wisner Sr. bulunmaktadır. Wisner Sr. aynı zamanda Bliderberg grubunun da kurucularındandır.
1977 yılında, Nicolas Sarkozy’nin babası Pal Sarkozy ikinci eşi Christine de Ganay ile ayrılır. Sarkozy’nin cici annesi Ganay, ABD Dışişleri Bakanlığının 2 numaralı ismi Frank Wisner Jr. ile evlenerek ABD’ye yerleşir. Wisner Jr., yukarda bahsettiğimiz Gladyo Şefi Frank Wisner Sr.’in oğludur. Wisner Jr., daha sonra ABD Savunma Bakanlığında görevli Paul Wolfowitz’in yerine geçecektir. Sarkozy, sık sık ABD’ye giderek cici annesinin evinde kalır ve ABD Dışişlerinin eğitim programlarına katılır.
ABD’NİN DE GAULLE'CÜ PARTİYİ DAĞITMA GRİŞİMİ
Irak krizinden önce, Frank Wisner Jr. CİA ile birlikte De Gaulle’cü partiyi etkisizleştirme ve Sarkozy’nin partide yükselmesinin önünü açma planını hayata geçirmeye başlar. Önce partinin yönetimi bertaraf edilerek Sarkozy’nin partinin başına geçmesi sağlanır. Sonra, partide Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı adaylığına rakip olabilecek kişileri bertaraf ederler. Ardından Sosyalist Partide Sarkozy’nin karşısına alt edebileceği bir adayın belirlenmesi sağlanır (Segolen Royal. Eski Cumhurbaşkanı François Hollande’ın eşi).
Bugün olduğu gibi yargı harekete geçirilir. CİA planı tıkır tıkır işler: 2003’de Irak’ın işgaline karşı çıkan dönemin de Gaulle’cü Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a yönelik yolsuzluk davası açılır; Chirac’ı korumak için sorumluluğu Başbakan Juppe alır. Böylece Juppe ekarte edilir ve Nicolas Sarkozy partinin başına geçer. Artık Sarkozy safını Chirac’ın karşısında belirlemiştir. 2007 cumhurbaşkanlığı seçim sloganı “kopuş”tur. Bu kopuş De Gaulle’cü gelenekten kopuştur. Seçimler öncesi, Chirac’ın başbakanlarından ve muhtemel cumhurbaşkanı adayı Dominique de Villepin’e (Bugün hâlâ 2003’de Dışişleri Bakanı olarak ABD’nin Irak’ın işgaline karşı yaptığı o ünlü konuşmasıyla anılır) CİA ve İngiliz M16’nın hazırladığı sahte bir belgeyle dava açılır; belgede Sarkozy’nin Lüksemburg’da Clearstream bankasında gizli hesabı olduğu belirtilmektedir. Belgeyi Villepin’in sızdırdığı iddiasıyla dava açılır ve Sarkozy bu davada müdahil olur. Böylece Villepin de ekarte edilir.
FRANSA’DA BÖYLE CUMHURBAŞKANI OLUYORLAR
Böylece 2007 yılında cumhurbaşkanlığı için Sarkozy’nin önü açılmış olur. Medya çarşaf çarşaf Sarkozy’nin seçimlerde favori olduğunun propagandasını yaptı. ABD’nin CİA ve Fransa’daki Gladyo örgütü ile 60 yıllık De Gaulle’cü geleneği yıkma çabası meyvesini vermiş ve nihayet planlı bir şekilde hazırladıkları Nicolas Sarkozy Fransa Cumhurbaşkanı olmuştu.
2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy ve Sosyal Demokrat Hollande ikinci turda yarışmış ve Hollande kazanmıştı. İkisi de katıksız Atlantikçiydi. Sarkozy yıpranmıştı. ABD işi sağlama almak için karşısına Hollande’ın çıkmasını sağlamıştı. Hollande’ın İMF eski Başkanı ve Sosyalist Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Dominique Strauss-Kahn’ın (DSK) cumhurbaşkanı aday adaylarının belirlenmesine iki ay kala New York’da yaşadığı “seks skandalı komplosu” ile bertaraf edilmesi üzerine sağlı, sollu Fransız basınının imal ettiği bir aday olarak yarışa katılması sağlanmıştı. DSK, İMF başkanlığı döneminde ABD ile çelişen bir çizgideydi.
2017 seçimlerinde Sarkozy daha önce Villepin’e yaptığını kendi partisinin cumhurbaşkanı adayı François Fillon’a yapmıştır. Fillon’a eşine “haksız kazanç” sağladığı iddiasıyla dava açılarak itibarsızlaştırılmış ve Macron desteklenerek kazanması sağlamıştı. Fillon da aynı Marine Le Pen gibi “yargının siyasallaştığını”, kendisine karşı kurulan “komplonun” “siyasi bir cinayet” olduğunu açıklamıştı.
2022 seçimlerinin favorisi Marine Le Pen’di. Ama sağlı sollu tüm Atlantik sülalesi birlikte hareket ederek Macron’un seçilmesini sağlamıştı.
İşte demokrasinin beşiği olarak görülen Avrupa’da işler böyle yürüyor.