07 Ocak 2025 Salı
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Marquez’den önce Yaşar Kemal yazdı!

Ece Ataer

Ece Ataer

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünya Edebiyatı’nın önemli romanlarından Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” kült romanı Netflix’te dizi olarak izleyiciyle buluştu. Marquez, yaşarken romanının beyazperdeye aktarılmasını hiç istememiş, teklifleri hep geri çevirmiş. Ama “Gabo” ölünce oğulları yapımcı olmuşlar. Dizi, Kolombiya’da İspanyolca çekilmiş.

Edebiyat eserlerinin görsel anlatıma aktarılması hep riskli bulunur. İzleyici romanı okumuşsa metne sadık kalınıp kalınmadığına bakar. Marquez’in tipleri tam anlamıyla kafamda oturmasa da romanı Türkçeye çeviren Seçkin Selvi’nin dediği gibi “Hücreme (evime) Latin Amerika’nın turuncu güneşi doldu, Mayalardan, Azteklerden biriktirilmiş sözlü edebiyatın Anadolu masallarıyla örtüşen ışığı doldu, Kolombiya yerlilerinin Yörük desenleriyle buluşan kilimleri serildi ranzama.”

Marquez’den önce Yaşar Kemal yazdı! - Resim : 1

Bazı Romanlar Hikâye İçinde Hikâye Barındırır

Yüzyıllık Yalnızlık 1967’de basılır. Yıl 1973. Sander Yayınevi’nin sahibi Necdet Saner, o günlerde cezaevinde yatan Can Yücel’den Yüzyıllık Yalnızlık’ı çevirmesini ister. Can Yücel, cezaevinin koşulları uygun olmadığı için romanı ancak 60 sayfa çevirebilir.

En sonunda Saner, romanı yine başka bir cezaevinde yatan Seçkin Selvi’ye teslim eder. Seçkin Selvi’nin suçu Stalin’in Lenin’in ölümünün ardından yazdığı metni çevirmektir. Yüzyıllık Yalnızlık, hapishanelerin demir parmaklıklarını aşarak Türkiye’ye girer. Nihayet 1974’te basılır.

Marquez’in de romanını yayınlatması pek kolay olmamıştır. Biyografisine göre Buenos Aires’teki yayıncısına metnini göndermek istediğinde, cebinde sadece 82 pesos vardır. Romanın yarısını yayınevine gönderebilir. Metnin geri kalanını göndermek için borçlanır. Roman, yayımlandığında ilk hafta sekiz bin satar. Yüzyıllık Yalnızlık’la Marquez’in ünü yayılır, en sonunda Nobel’i alır. “Gelmiş geçmiş en büyük Kolombiyalı” kabul edilir.

Marquez’den önce Yaşar Kemal yazdı! - Resim : 2

Ne Anlatır Yüzyıllık Yalnızlık?

Marquez çocukluğunun geçtiği Aracata kasabasını Macondo adıyla betimler. Buendo ailesi, akraba evliliği yaptıkları için lanetlenmiştir. Aile üyelerinin laneti domuz kuyruklu olmalarıdır. Roman, akraba evliliği yapan Jose ile Ursula’nın evlenmesiyle başlar. Çiftin çocukları da ayrı yerlerde hayatlarını sürdürmelerine rağmen bir biçimde, yine akraba evliliği yaparlar. Böylece lanet devam eder.

100 yıl süren bu fantastik lanetin sona ermesi için tüm üyelerin ölmesi gerekmektedir. Bir gün lanetli soyun tükenişini haber veren bir fırtına yaklaşır. Roman devam eder. Bundan sonrasını romanı okuyup diziyi seyredenler olur diye anlatmayacağım.

Marquez’den önce Yaşar Kemal yazdı! - Resim : 3

Yazar, Bu Romanla Dünya Edebiyatı’na “Büyülü Gerçekçilik” Akımını Armağan Eder

“Büyülü gerçekçilik” şöyle tanımlanır: “Olağan ya da gerçekçi bir çizgide ilerleyen sanat akımlarında bulunmaması gereken sihirli, mantık dışı öğeler içeren akım.” Kübalı yazar Alejo Carpentier bu olağanüstülüğün sadece Latin Amerika’ya özgü olduğunu, yalnız Latin Amerikalı yazarların bu anlatımı kullanabileceğini ifade eder. Acaba öyle midir?

Ne Vardır Büyülü Gerçekçilikte?

Mitler, masallar, destan parçaları, efsaneler, rüyalar… Bazen korkunç bazen de gülünesi insanı sarsacak olaylar… Bize göre sözlü edebiyatın ürünleri. En olmayacak şeyleri bilgelikle anlatan dedeler, babaanneler… Onlar anlattığında tüm çocuklar inanıverir.

Başka dünyalar, başka zamanlar hayatın içine sızıverir. Batıl inançlarla halk hikâyeleri kol kola girer. Adı olur “büyülü gerçekçilik!” Bir Fransız’ı ya da bir İngiliz’i bu tuhaf, fantastik diye nitelendirilen gerçekçilik pek ilgilendirmez. Ama Latinlerle Türkler hayatı anlamlandırmada birbirlerine benzerler.

Marquez, bu hikâyelerin çocukken kulağına fısıldandığını; ulusunun baskı, yağma, terk edilmişliğe sözlü edebiyatla karşılık verdiğini söyler.

Yaşar Kemal de Öyle Yapmadı mı?

Uzun süredir yazsa da 1955’te İnce Memed’le edebiyatı sarsar. İnce Memed, Dede Korkut kalıpları ile Köroğlu destanının içinden doğmuş bir eşkıyadır. Kemal, aynı Marquez gibi bu hikâyeleri Çukurova’da âşıklardan dinlemiştir. O, olağanüstülüklere yaslanır, bunları kutsallıkla sarmalar.

Bir yandan mitolojik sembolleri kullanır bir yandan da bu sembolleri değiştirir, yeni mitoslar oluşturur; bazı sembollerin kültürel anlamlarına yenilerini ekler, bazı sembolleri de kendine has şekilde birkaç eserinde tekrar kullanır. İmgeler, imajlar, metaforlar, mecazlar, istiareler “büyülü gerçekçilik”in coşkusuyla zengindir.

Bunlar kanatlanarak bize ait özlerle alegorilere, arketiplere dönüşürler. Okuyucu, düş ile gerçek arasında gider gelir.

“Demirciler Çarşısı Cinayeti”nde binlerce atlı (!) sarı yağmur eşliğinde ovada ilerler, “Bir Ada Hikâyesi”nde Karınca Ada betimlemeleri cenneti andırır, “Yer Demir Gök Bakır”ın yoksul köylüleri Taşbaş’ı evliyalaştırır, “Ağrı Dağı Efsanesi”nde güneş ile hayat ağacına dair motiflerle yüklü Sofi’nin kır atı görme anı ilahîdir, “Dağın Öte Yüzü” üçlemesinin ilk kitabı “Ortadirek”te Çukurova’da pamuk toplamak için yola geç çıkan Yalak köylülerinin, yolculukları sırasında yaşadıkları acayip sıkıntılara inanıverir insan… Hepsi sözlü edebiyatın parçasıdır.

İki yazarın da temel sorunu ezen-ezilen çatışmasıdır çünkü başı sıkışan düşe sığınır. “Büyülü Gerçekçilik” sadece Latinlere özgü değildir. Sözlü kültürle yol bulan ulusların hepsinde vardır. Ama Marquez’den çok önce Yaşar Kemal bunu romana taşımıştır.

Yaşar Kemal Gabriel Garcia Marquez Roman Edebiyat Netflix