22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mavi Vatan’da Zaferin Rotası

Şehmus Yıldırım Gençer

Şehmus Yıldırım Gençer

Site Yazarı

A+ A-

8 yıl süren bağımsızlık mücadelesi her yönden derslerle dolu büyük bir hazinedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu süreci İkinci İstiklal Savaşı olarak nitelendirmesi bu engin hazinenin birikiminden faydalandığımızı göstermekte.


Tarihin en büyük paylaşım savaşı olan Birinci Dünya Savaşı, doğrudan Osmanlı İmparatorluğunu bölmek, topraklarını pay etmek için gerçekleşmişti. Birçok cephede uzun yıllar boyu süren bu savaşın zaferle sonuçlanmasının temel sebebi, büyük önderimiz Atatürk’ün doğru stratejisi, taktik dehası ve milletimizin yılmak bilmez kuvvetidir.


Cihan Savaşında Dost ve Düşman Kuvvetler


1914’te Yavuz ve Midilli’nin Sivastapol kıyılarını bombalamasıyla dahil olduğumuz savaş birçok cephe de cereyan etti. Galiçya’dan Yemen’e, Kut’ul Amare’den Çanakkale’ye, Kafkaslar’dan Balkan’lara süren kanlı savaş her iki blok içinde yer alan emperyalist devletler açısından paylaşım savaşıydı.


Osmanlı İmparatorluğu savaşa, topraklarını paylaşmış olarak giren İngiltere Fransa ve Çarlık Rusya’sına karşı Almanya ittifakıyla girdi. Bu ittifak bir tercihin ötesinde zorunluluktu. Enver Paşa Eylül 1920 Bakü Doğu Halkları kurultayında yaptığı konuşmada bu zorunluluğu ‘’biz amaçları bizi boğmak olan Çarlık Rusya’sına, İngiltere’ye ve müttefiklerine karşı direniyorduk ve en azından hayatımıza kastetmeme sözünü veren Almanya’nın yanında savaşa girdik’’ sözleriyle ifade etmiştir. Bu ittifak bütün cephelerde haklı olarak kendisini gösterdi.


1918’in Ekim ayında ittifak devletlerinin mağlubiyetiyle sonuçlanan savaş, Türk Milleti için devam etmekteydi. 1919’da Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde devam eden Kurtuluş mücadelemizde karşımızda olan devletler İngiltere, Fransa ve onların kuklası Yunanistan’dı. Bu emperyalist bloğa karşı Mustafa Kemal Atatürk, Çarlık rejimini devirmiş ve 1917’de savaştan çekilmiş olan Bolşevik hükümetiyle iş birliği içinde girmiştir.


Stratejik Müttefik


Kurtuluş savaşımızı zafere ulaştırmamızda Sovyetler Birliği’nin etkisi yadsınamaz. Mustafa Kemal Atatürk bu stratejik dostluğun devam ettirilmesi için yakın çevresine vasiyette bulunmuştur. Atatürk, yakın arkadaşı Kılıç Ali, dönemin Başbakanı Celal Bayar ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a ‘’Dış politikamızın temeli Sovyet dostluğudur, Sovyet dostluğuna zarar vermemek şartıyla İngiltere ile bir anlaşmanın faydası olur’’ demiştir.


Bu vasiyetin önemi Küçük Amerika süreciyle çok daha iyi anlaşılmıştır. 1945 sonrası Türkiye’de Amerikan nüfuzu artmış ve dostluk temelli değil bağımlılık temelli bir politika izlenmiştir.


Türkiye, özellikle 1919 sonrası doğru bir dış politika ve strateji kurarak Milli Mücadeleyi başarıya ulaştırdı. Bunun temelinde büyük önderin de dediği gibi Sovyet dostluğu vardı. Türkiye’yi o dönem bütün cephelerde tehdit eden kuvvetse doğru saptanmıştır. Türkiye’yi tehdit eden stratejik kuvvet İngiltere’ydi.


Bu bilgileri vermemizin amacı, İkinci İstiklal Savaşından geçtiğimiz bu dönemde cephelerdeki dost ve düşman kuvvetleri doğru saptama ve nihai zafer için tutarlı bir strateji kurma ihtiyacındandır.


2020’nin Savaş Cepheleri


Türkiye bugün Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda, Doğu Akdeniz’de, Ege’de ve son Azerbaycan-Ermenistan savaşıyla Kafkaslarda savaş pozisyonundadır.


Bütün bu cephelerde Türkiye’yi tehdit eden kuvveti doğru saptamak, Türk Milletinin bağımsız geleceği açısından mecburiyettir. Türkiye Fırat’ın doğusunda ve Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli PKK/PYD terör örgütleriyle mücadele halindedir ve ordumuz büyük başarılar kazanmıştır.


ABD-İsrail-Yunanistan-GKRY ve Fransa Mavi Vatanımızda Noble Dina ve Nemesis gibi tatbikatlarla namlularını Türkiye’ye çevirmiştir.


ABD, Karadeniz’de Türk Akım projesini engellemek için Ukrayna üzerinden bölgeyi kışkırtmaktadır.


Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de belirttiği gibi Sorosçu Paşinyan yönetimini Azerbaycan’ın üzerine sürmekte ve Türkiye’yi Kafkaslardan tehdit etmektedir.


Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 2 Ekim tarihinde Konya buluşmasında Türkiye’nin kuşatma altında olduğunu saptamış ve saydığımız cepheleri işaret etmiştir.


Türkiye kim kuşatıldı sorusuna cevap vermeden stratejimizi belirleyemeyiz. Cumhurbaşkanımızın açıklamasında da altını çizmese de Amerika’yı işaret ettiği ortadadır.


İstisnasız bütün cephelerde tehdit ABD’den gelmektedir. Bu somut gerçeği saptamazsak, cephemizi ve konumumuzu doğru tayin edemeyiz.


Türkiye Tarafsız Kalabilir mi?


Birinci Dünya savaşında nasıl tarafsız kalamadıysak bugün yürüyen savaşta da tarafsız kalamayız. Birinci Dünya savaşında tarafsız kalamadık çünkü savaş doğrudan Osmanlı İmparatorluğunun topraklarını paylaşmak amacıyla gerçekleşmişti. Osmanlı istediği kadar tarafsız kalma gayesinde olsun bu beyhude bir çabanın ötesine gitmezdi. Bu gerçekliği gören dönemin İttihatçı kadroları savaşa girmeden İngilizlerle ittifak arayışında bulunmuş ve bu arayış yanıtsız kalmıştır. Bugün de Türkiye için aynı denklem geçerlidir. Muhalefetin iddia ettiği gibi bugün dört tarafta savaş halinde olmamız Türkiye’nin politikalarından kaynaklı değildir. Bu cepheler, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi bağımsızlığını yerle bir etmek için açılmıştır. ABD’nin hedefi Türkiye’nin bölünmesi ve kukla Kürdistan’ın kurulmasıdır. Türkiye’nin toprak bütünlüğünün söz konusu olduğu bir noktada savaş kaçınılmadır.

Savaşın Merkezi Karadan Denizlere


Savaşın odağı karadan denizlere doğru kaymakta. 2015’le başlayan kara mücadelemiz başarılarla devam ediyor. Fakat karada kaybeden emperyalizm, denizlerde nefes alma peşinde. 2018 yılında ‘’Noble Dina’’, 2019’da ‘’Nemesis’’ ve en son 2020 yılında yapılan ‘’Büyük İskender’’ tatbikatıyla Türkiye’ye gözdağı vermekte.


Türkiye bu tatbikatlara karşı Mart 2019’da 103 geminin katıldığı Cumhuriyet tarihimizin o zamana kadar gerçekleştirdiği en geniş kapsamlı deniz tatbikatı ‘’Mavi Vatan’’ı gerçekleştirdi. 2 ay sonra daha geniş katılımla gerçekleştirdiği ‘’Deniz Kurdu’’ tatbikatına ise 131 gemi, 57 uçak, 33 helikopter ve 25 bin 900 personel katıldı.


Türkiye, kendisine karşı düzenlenen tatbikatlara karşı zor gücünü sahaya sürdü. Doğu Akdeniz’de sorunları silahla çözeceğimiz gerçeğini düzenlenen tatbikatlar bizler gösteriyor.


Mavi Vatan’ın Önemi


Mavi Vatan, Türkiye’nin güvenliği, ekonomisi ve geleceği için vazgeçilmez ve taviz verilemez bir noktadadır.


Kara harekatlarıyla bölemediği, rotasını değiştiremediği Türkiye’yi yıpratma ve zayıf bırakma hedefinde olan ABD, namlularını denizlerimizden doğrultuyor. Mavi Vatan’da kaybeden bir Türkiye, ABD’nin özlemi. Yine bu noktada Türkiye’nin ekonomik haklarını da gasp eden ABD merkezli blok Türkiye’yi Anadolu’ya sıkıştırmayı amaçlıyor.


Doğu Akdeniz’de tespit edilen doğalgaz miktarı Türkiye’nin 572 yıl doğalgaz ihtiyacını karşılayacak ölçüde. Yine Karadeniz’de tespit edilen miktar ise Türkiye’nin 272 yıl doğalgaz ihtiyacını karşılamakta. Türkiye, bu kaynakları kullanırsa enerji bağımlılığından kurtulmanın yanında enerji ihraç eden bir noktaya gelecektir.


Türkiye, deniz yetki alanlarımızı gasp eden emperyalist bloğa karşı özellikle son 5 yılda önemli adımlar atmaktadır. Gerçekleştirilen tatbikatlar, doğalgaz arama faaliyetleri, Libya ile imzalanan karşılıklı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması bu adımların en önemlileri. Fakat denklemi değiştirecek olan ittifak birikimini değerlendirmede henüz istenilen noktada değiliz.


Her Cephede Farklı İttifak


Düşman kampın sıkça gündeme getirdiği ve son zamanlarda vatansever kuvvetler içinde de dillendirilen yaygın bir fikir var. Bu fikir, Türkiye’nin yukarıda saydığımız cephelerde savaştığını kabul etmekte fakat bu cephelerde farklı ittifaklar olabileceğini savunmaktadır. Özetlersek; Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde ABD ile karşı karşıya gelebilir fakat Libya’da beraber olabilir. Ya da Türkiye Rusya’yla Azerbaycan’da yanyana gelebilir fakat Suriye’de karşı karşıya olabilir. Bu sebeple Türkiye her cephede, o cephenin koşullarına özel ittifak belirlemelidir. En baştan söyleyelim bu fikir Türkiye’yi bütün cephelerde yalnızlaştıran bir fikirdir.


Bu görüşün, Amerikancı temellerden çıktığını görmek zor değil. Türkiye’yi kaybettiğini ve istediği kuvvetleri iktidara getiremediğini, Türkiye’nin Asya yönelişini değiştiremediğini gören ABD, Türkiye’yi diğer cephelerde yalnızlaştırmak istemektedir. ABD basit olarak ‘’Suriye’de yanımda değilsen karşımda da olma’’ politikası izlemekte ve kendisine karşı kurulan ittifakı zayıflatmak, yaşam alanını sürdürmek ve genişletmek istemektedir.


Bu görüş iyi niyetli, bağımsızlık hassasiyetleriyle hareket eden vatansever aydınlarımız ve insanlarımız tarafından da zaman zaman dile getirilse de oldukça tehlikelidir.


Türkiye’ye başta Mavi Vatan’da olmak üzere ittifak birikimini değerlendirmeli ve öncelikli olarak Rusya’yı bu denizlerde yanına çekmelidir. Çünkü aynı tehdit sadece Türkiye açısından değil Rusya açısından da geçerlidir. ABD sadece Türkiye’yi değil, Rusya’yı ve İran’ı kuşatma altına almak istiyor.


Tutarlı Strateji Kesin Zafer


Eğer Türkiye’nin bir savaş içerisinde olduğunu tespit ediyorsak, zafer için tutarlı bir strateji çizmeliyiz. Mavi Vatan’da piyonlar değil, devletler var. Karşımızda ABD, Fransa, İsrail, Yunanistan ve GKRY var. Bu emperyalist bloğa karşı yanımıza Gürcistan’ı alarak mı zafer kazanacağız? Askeri kuvvet savaşın sonucunu belirleyecektir. Rusya’sız bir Doğu Akdeniz, emperyalist bloğun egemen olduğu bir tablodur. Türkiye’nin menfaatleri için Rusya’nın yanımıza çekilmesi zorunluluktur.


Türkiye nasıl Kurtuluş savaşımızda dostlarını ve düşmanlarını doğru saptayıp bütün cephelerde tek bir strateji gütmüşse bugün de benzer bir durum söz konusudur. Koşullar farklıdır fakat tarihin savaş yasası aynıdır. Kurtuluş savaşımızda Çanakkale’de İngilizlerle savaşalım fakat Kut’ul Amare’de İngilizlerle beraber olalım diyemiyorsak bugün de Mavi Vatan’da ABD’yle savaşalım fakat Suriye’de birlikte olalım diyemeyiz. Hayatın gerçekliğine tamamen aykırı olan bu fikir Türkiye için büyük tehdittir.


Bugün Türkiye başta Mavi Vatan olmak üzere bağımsızlık rotasında, yükselen Asya uygarlığında onurlu yerini almaktadır. Türk Milletinin bağımsızlıkçı karakteri tarih sahnesindedir ve yeniden tarih yazacaktır.


Mavi Vatan’ın Gençlik Açısından Önemi


Türkiye bugün bütün kurumlarıyla 75 yıllık Atlantik sistemiyle mücadele halindedir. 1945’ten sonra başlayan Atlantik egemenliği 1980 darbesinin ardından kurumsallaşmış ve FETÖ gibi terör örgütleriyle devletin içine, PKK ile de birliğimize, kardeşliğimize göz dikmiştir.


2014 sonrası Atlantik Türkiye’deki mevziisini kaybetmeye başlamış ve iktidardan düşmüştür. Artık Türkiye, Atlantik denetimde değildir. Bu gerçek 2014 sonrası bütün cephelerde kendisini göstermiştir.


Türkiye bugün başta ekonomide Atlantik sisteminin faturasını ödemekte. Üreticinin kambur ilan edildiği, KİT’lerin özelleştirildiği, küçük ve orta sanayicinin kapı dışı edildiği, gençleri işsizliğin ve geleceksizliğin kucağına iten Neoliberal Ekonomi iflas etti.


Bugün Türk gençliğinin en büyük önceliği vatan ve ekmektir. Her dört gençten birisi işsiz konumundadır. Zaman, sızlanma ve dövünme zamanı değil. Türk gençliğinin geleceksizliğini Atlantik sistemi ve onun yöneticileri yarattı. Bizleri bu çukura sürükleyen sistemi Türkiye’den söküp atacağız. Atlantik zincirlerini yerle bir edeceğiz.


Türkiye eğer Mavi Vatan’da mevzii kaybederse, yenilirse, ülkemizin ve gençlerin hem güvenliği hem de geleceği tehdit altında. Çünkü Mavi Vatan, Türkiye’nin üretim atağına geçeceği, özgürleşeceği başı dik, onurlu bir yaşam süreceği Asya iklimini temsil etmekte.


Bu nedenle gençlerin geleceği Mavi Vatan’dadır.


Karadeniz Vapurundan Mavi Vatan Tırına


Genç Cumhuriyet, Atatürk’ün önerisiyle 1926 yılında ‘’Karadeniz Vapuru’’ projesini hayata geçiriyor. Projenin amacı Türkiye’yi dünyaya tanıtmak. Bu doğrultuda 86 günlük macerasına başlayan vapur, 12 ülke 16 şehir ziyaret ediyor. Aralarında Londra, Amsterdam, Hamburg, Stockholm, Helsinki, Leningrad, Marsilya, Napoli gibi birçok önemli şehir var. Vapurda İstiklal Marşımızın bestecisi Osman Zeki Güngör, ilk Türk kadın gazetecilerinden Bedia Arseven, Milletvekillerinden Mebrure Görenç gibi önemli isimler yer almakta. Vapurda tiftik keçisinden, Türk el işi motiflerine kadar birçok ürün sergilenmekte. Vapur o dönem Türkiye’yi tanıtma noktasında önemli bir rol üstlendi.


Türkiye Gençlik Birliği olarak bizler de Mavi Vatan’ı Türkiye’nin her yerine tanıtmak için Mavi Vatan Tırı projemizi hayata geçiriyoruz. Türkiye’nin her bölgesini ziyaret edecek olan tırımızın esas amacı Mavi Vatan’daki haklılığımızı duyurmak, başta Türk gençlerinin ve Türk toplumunun Mavi Vatan bilincini ve duyarlılığını yükseltmek.


Karadeniz Vapurundan ilham alarak gerçekleştirdiğimiz bu projeyle Anadolu’nun her köşesine Mavi Vatan’ı duyuracağız.


Yıldırım Gençer

Mavi Vatan Doğu Akdeniz PKK ABD