Mazinde bir tarih yatar
Basketbol hiç kuşkusuz bir elitler sporudur. Antrenörü, sporcusu ve seyircisi, örneğin futbol ile kıyaslandığında çok farklıdır. Her an değişebilen oyun taktikleri, hız ve temposu ile gerçekten üst düzeyde yetenek gerektirir. Bu spor dalında zirveye tırmanmak, her ülke için önemli bir prestij vesilesidir. Basketbolun Avrupa’daki en üst organizasyonu olan Euroleage’de üst üste dört kez dörtlü finallere (Final Four) kalmak ve bunun son üçünde final oynamak çok büyük bir başarıdır. Süreklilik gösteren bu meydan okuma tesadüfle açıklanamaz!
TÜRK VE MÜSLÜMANIN GURURU FENERBAHÇE
Fenerbahçe bu görkemli gövde gösterisi ile Türkiye’ye Avrupa’da ve dünyada sınıf atlatmıştır. Bu şanlı yürüyüş hiç de kolay olmamıştır. Mayıs 2016’da kupanın Türkiye’ye kaydığını gören karanlık çevreler, hakemler marifeti ile kupayı CSKA Moskova’ya hediye etmiştir. Ama bir yıl sonra tehlikenin farkında olan Fenerbahçe, finalde hakemlerin müdahalesine fırsat tanımadan kupayı ülkemize getirmiştir.
Fenerbahçeliler 19 Mayıs’ı da içine alan Mayıs’ın kutlu günlerinde Belgrat’ı Kadıköy’e çevirmiştir. Belgrat’taki final maçında Real Madrit’e karşı iyi bir oyun sergilendiği söylenemez! Ama ne zaman Fenerbahçe geri dönüş atağı başlatsa, kader anlarında karşısında hakemleri bulmuştur. Son saniyeye kadar ölümüne mücadele etmiştir. Jan Vesely kötü oynamamıştır. Çok kötü de oynamamıştır. Resmen maçı satmıştır. Normal performansının sadece yüzde 20’sini göstermiş olsaydı, Fenerbahçe güle oynaya bu maçı kazanırdı. Maça iyi başlayan Ahmet Düverioğlu’nun, dökülen oyuncular varken çıktıktan sonra hiç süre almamasının herhalde bir izahı vardır! Türkiye ve Fenerbahçe için bu başarı artık bir milattır. Sorumluluk iki misli artmıştır; geriye dönüş olamaz; bayrak hep zirvede tutulmalıdır.
Fenerbahçe gezegenin her yerinde, öncelikle Türklerin daha sonra Müslümanların gurur kaynağı olmuştur. Popüler sporlar küresel sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Kitleleri meşgul etmenin, oyalamanın yanı sıra aynı zamanda etkili bir propaganda aracı olarak kullanılır. Fenerbahçe, beyinleri hedef alan, “Batı her zaman her yerde güçlüdür!” psikolojik harp saldırısını yerle bir etmiştir. Müslüman ülkelerin de iyi bir yönetim ve doğru stratejilerle Batı’nın sırtını yere yapıştırabileceğini dosta düşmana göstermiştir.
GALATASARAYLI GÖZÜYLE FENERBAHÇE
Silivri zindanında, “Bir Galatasaraylı gözüyle Fenerbahçe” adlı inceleme yazımı, Aydınlık gazetesi yayımlamıştı. Belgrat’ta salonu hınca hınç dolduran aydınlık yüzlü Fenerbahçe taraftarları İzmir Marşı ile Avrupa’yı sallayınca, aklıma bu yazı geldi. Kısa bir kesit sunmak istiyorum: “Fenerbahçe, tepeden tırnağa kadar bu ülkenin takımıydı. Doğal, sade, abartısız, gösterişsiz ve denizler gibi çalkantılı idi. Hiç kimseyi taklit etmeyen, yabancılara öykünmeyen, özgün ve gururlu bir yapısı vardı. Biz Türklerde ne kadar iyi ya da kötü nitelikler varsa, hepsi neredeyse aynı oranda bu güzide kulübümüze yansımıştı. Kısaca, Fenerbahçe bir ayna gibiydi; kafamızı kaldırıp bakınca, kendimizi görüyorduk. Fenerbahçelilik, çıkarsız ve koşulsuz sevgi, sarsılmaz bir dayanışma ve gerektiğinde her türlü baskıcı otoriteye başkaldırabilecek eylem yeteneği demekti. Fenerbahçe, ülkenin tuzu, biberi, şekeri, kahvesi, kısaca tadıydı.”
SEZAR’IN HAKKI SEZAR’A
Fenerbahçe’nin bu kutlu yürüyüşü Cumhuriyet tarihimizin en büyük sportif başarılarından biridir. Milletimize ve bütün ezilen halklara moral ve özgüven aşılamıştır. Tarihi başarıda bütün Fenerbahçe camiası pay sahibidir. Ama zaferin gerçek mimarı Başkan Aziz Yıldırım’dır. Müthiş bir basketbol alt yapısı tesis etmiş ve bu yöndeki yatırımlara kurumsal bir boyut kazandırmıştır. İnsanların ve kurumların futbolla yatıp futbolla kalktığı bir ülkede, basketbola büyük kaynaklar aktarmıştır. “Bütün parayı futbola yatırırsam yerim sağlamlaşır!” kolaycılığına kaçmamış, taşın altına elinin de ötesinde yüreğini koymuştur. Türk spor camiasının ve Türkiye’nin Fenerbahçe’ye ve Başkan Yıldırım’a bir teşekkür borcu var! Ben kendi adıma bana bu büyük coşkuyu ve manevi zenginliği yaşatan Başkan Yıldırım ve Fenerbahçe kulübüne kalben teşekkür ederim.