29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Medrese yalanları üzerine (3 -(TAMAMI))

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

1 Kasım 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Harf Devrimi” başlıklı yazım, Yahya Kemal Bey’in Osmanlı okullarının nasıl bir şey olduğuna tanıklığından yararlanıyor:

Harf devrimi

Yahya Kemal “Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsî ve Edebî Hatıralarım” adlı kitabının “Yeni Mekteb” başlıklı bölümünde, ilkokuldaki okuyup yazma serüvenini şöyle anlatır : “Yeni Mekteb’e gide gele, gide gele üç sene geçmişti. Lâkin cüz kılıfımdaki Elifbâ’yı henüz söktürememiştim. Yalnız Adem, İdrîs, Nûh, Sâlih, İshak, İbrâhim...diye peygamberlerin isimlerini ezber öğrenmiştim. // Babam arada sırada Elifbâ cüzünü açarak, harfleri sorardı. Bilemezdim; hemen mahalle mekteplerine küfretmeğe başlardı. Beni, öğrenebileceğim bir mektebe vereceğini söyler dururdu.” (İstanbul Fethi Cemiyeti, 2.Baskı, s.27)

1884 yılında Makedonya’nın Üsküp kentinde doğan Yahya Kemal 1890-1892 yıllarında alfabedeki harfleri bile öğrenemediğini itiraf ediyor. Öğrenemediği alfabe Arap alfabesi !

***

Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey ise “Bir Zamanlar İstanbul” adlı kitabında şu ibretlik satırları yazar: “Ne yazık ki, memleketimizin okumuş insanları geçim kaygısı ile ilkokul öğretmenliğini kabul etmemişler, bu yüzden ilkokul çağındaki çocuklar okulsuz kalmışlardır. Üsküdar tarafında 115, Galata civarında 120 ve İstanbul’da 300 ilkokul varken, bunların içinde ancak on okulda öğretmen bulunuyordu ki, bunun ne derece okumaya yardım edebileceği kolayca anlaşılır. // İnsaf olunsun, bir çocuk küçüklüğünden delikanlılık çağına kadar sokaklarda büyür, yazıları heceleyemeyen öğretmenlerden terbiye görürse artık ondan ne beklenir ?” (Tercüman, 1001 Temel Eser, S.23-24)

***

1 Kasım, 1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un, yani Anayasa’nın 174. maddesi tarafından korunan 6 numaralı Devrim Yasası’nın çıkartılmasının 80. yıldönümü.

Şimdi adı gerekmeyen, “Prof.Dr” ünvanlı bir tarihçi, 2.Cumhuriyetçi zat Cumhuriyet’in nasıl tepeden inmeci jakoben bir belâ olduğunu kanıtlamak için “Harf Devrimi yapılırken halka sorulmadı” diye sık sık kabarır. Yüzde 95’i okul yüzü görmemiş, geriye kalanların büyük bir çoğunluğu okula gitse de Arap alfabesini sökememiş bir kitleye mi sorulacaktı Harf Devrimi? Harf Devrimi sayesinde üniversite mezunlarımız şimdi madenci (kol emekçisi) olabilmek için sıraya ve sınava girmiyor mu?!

***

Cumhuriyet düşmanları Harf Devrimi’nin geçmiş kültür birikimimizi unutturduğunu ileri sürerler. Divan Şiiri’nden başka hangi kültür birikimi vardı ? 16, 17, 18 ve 19. yüzyıllarda Osmanlı vatandaşları tarafından Osmanlıca kaleme yazılmış kaç ekonomi, tıp, fizik, kimya, biyoloji, matematik, geometri, cebir ve öteki bilim kitapları vardı? Var olanların tamamı tercümedir. Ayrıca bütün Osmanlı döneminde günümüze kalma niteliğine sahip kaç bilim kitabı yayınlanmıştır? Bu dönemde kaç Osmanlı Newton’u, Kopernik’i, Galileo Galiei’si vardı? 1923 yılında kaç adet Kütüphane ve bu kütüphanelerde kaç kitap vardı? Bu sorulara hiç kimse utanmadan cevap veremez.]

***

Son örnek: Hürriyet gazetesinde yayınlanan VALLAH SUÇ BENDE DEĞİL (01.02.2011) başlıklı yazıdan alıntı:

[Edebiyatta değişmez bir ölçütüm vardır: “Kübalı Sotomayor 2 metre 40 santim yüksek atlamışsa, senin 2 metre 12 santim ile Ortadoğu ve Balkanların en iyi yüksek atlayıcısı olmanın hiçbir kıymeti harbiyyesi yoktur!”

Bu ölçü her alanda, uygarlıkta, bilimde, sanatta, siyasette, ekonomide, tarımda da geçerlidir. Dayanaksız ve belgesiz atmalar ve iddialar beni kışkırtır. Bunları hemen evren ve dünya terazisinde tartarım.

***

Sorbonne (1227), Oxford (1133), Cambrige (1284) üniversiteleri kuruluş tarihlerine göre Osmanlı Devleti’nden biraz daha yaşlı. Muhteşem Süleyman ünlü mektubunu I. François’ya yazdığı günlerde bu üç teoloji okulu gerçek üniversiteye dönüşmeye başlamıştı bile. İmam Gazali (1058-1111) İslam dünyasına içtihat kapılarını kapatırken bu üç üniversite bilimsel özgür düşünceye, tartışma ve eleştiriye kapılarını açıyordu.

“Ne olacak bizim halimiz?” diye can havliyle derdine çare arayan Osmanlı, sonunda, 1795 yılında Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn’u ve 1782 yılında da Mühendishane-i Bahr-i Hümâyûn’u kurdu.

Kadim dostum Murat Katoğlu’nun haftalık Kadıköy gazetesinde (21-27 Ocak 2011) yazdığına göre: Mühendishane’ye getirtilen yabancı hocalardan biri bir üçgenin iç açılarının toplamının ne olduğunu sorunca, bütün öğrenciler “Üçgenine göre değişir!” yanıtını vermişler. Doğaldır, çünkü Osmanlı memleketinde o yıllarda ortaöğretim düzeyinde geometri öğretilmemekteydi. Öğrencilerin Pisagor’un (Pythagoras, MÖ. 580-500) 2300 yıl önce bulduğu hesabı bilmemeleri çok doğaldı. Cumhuriyet bize bir üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece olduğunu ortaokulda öğretmişti. Karşılaştırma yaptığım için suç bende mi?

***

Balıkhane Nazır’ı Ali Rıza Bey’in “Bir Zamanlar İstanbul” (Tercüman, 1001 Temel Eser) adlı çok eğlendirici bir kitabı var, oradan aktarıyorum:

Cevdet Tarihi’ne göre, Osmanlı döneminde memleketin coğrafyasını bilmeyen devlet adamları karaltıya kubur sıkmaktadır. 1875 yılında, günah olduğu gerekçesi ile okullardaki haritalar helaya atılmıştır. (S.21)

Böyle şeyler yazdığım için Osmanlı’nın ve halkın değerlerinin (!) düşmanı oluyormuşum. Söyleyin, suç bende mi? Ben Pythagoras’ın eşek davasını (teoremini) öğretmeye çalışıyorum. (Devam edecek)