29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Medrese yalanları üzerine (7) -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Konuyu bu eksen ve bağlamda uzatmanın bir yararı yok artık. Bir süre ara verip “İlmiye Sınıfının Serancamı” başlıklı bir dizi ile konuya bir başka boyutta dönüş yapacağım.

“Medrese Yalanları Üzerine” yazıları için hazırlık yaparken İsmet Berkan’ın 24.03.2013 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Osmanlı’nın medresesi neden ‘üniversite’ye dönüşmedi?” başlıklı yazısı dikkatimi çekti. Okudum. Okudum okumasına ama Osmanlı’nın medresesinin neden üniversiteye dönüşemediğinin nedenini öğrenemedim. Soruyu soran kendisi, kendi sorduğu soruya çevap ver(e)meyen kendisi.

Malumatfuruşluk

Avrupa’da üniversiteler tıpkı Müslüman ülkelerdeki medreseler gibi ilahiyat (teoloji) okullarıydı. Belli bir tarihten itibaren bu üniversitelerde ya da kolejlerde din dışı laik bilgiler de okutulmaya başlandı. Günümüz Sorbonne Üniversitesi, saraya bağlı bir din adamı olan Robert de Sorbon tarafından, 1253 yılında Paris Üniversitesi’ne bağlı bir teoloji koleji olarak kuruldu.

İsmet Berkan’ın yazdığına göre Galileo Galilei dünyanın güneş etrafında döndüğünü keşfettiği sırada, Padua Üniversitesi de bir teoloji okulu imiş. Sonra, tıpkı Sorbonne gibi, Avrupa’nın öteki üniversiteleri gibi her türlü bilginin araştırıldığı ve öğretildiği yüksek okullara dönüşmüş.

İyi! Bunları herkes yazabilir. Ama Osmanlı medreselerinin neden Padua ve Sorbonne üniversiteleri gibi din egemenliğinin dışına çıkamadığını sorduğunuz zaman buna da cevap getirmeniz gerekir. İsmet Berkan, batıda seküler üniversiteler kurulurken bizde din dışı eğitim kurumlarının kurulabilmesi için Tanzimat’ı, hatta Abdülhamid devrini beklememiz gerektiğini yazıyor. Bunu da herkes yazabilir.

Ben, İsmet Berkan’ın yeni bir bulguymuş gibi sorduğu sorunun yanıtını 25 yıldır yazıyorum: Osmanlı devletinin, Osmanlı Müslüman toplumunun, Osmanlı hukuk ve eğitim sisteminin gelişmemesinin, geri kalmasının, çürümesinin, taşlaşmasının bir tek nedeni vardır: İslam dininin vesayeti, İslam dininin Osmanlı dünyasını hacr altına alması. Avrupa’nın Hıristiyan dünyasında bizzat din adamları dinin vesayet ve hacrine karşı çıkmışlar ve din reformunu gerçekleştirmişlerdir.

İslam dünyasında bu türden girişimlerin bozguna uğramasının üç maddelik tek nedeni vardır:

1. Hazreti Muhammed son peygamberdir.

2. Kuran, vahiyle inen son kutsal kitaptır.

3. Kuran, geçmişin ve geleceğin bütün bilgilerinin kaynağıdır.

Bu üç maddenin panzehiri laik düşüncedir. İslam toplumu bu üç madde yüzünden laikliği kendi içinde üretemez. Bu nedenle, üst yapıdan itibaren, iktidardan halka doğru inmeli ve gelmelidir. Türkiye’de böyle olmuş, ancak tam anlamıyla başarıya ulaşmamıştır.

Alimlerin (!) bu konuda biraz kafa yormaları gerekmiyor mu?

İslam, demokrasiyle uzlaşır diyorlar. Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Peki bu iş nasıl olacak?

***

Edebiyat yazılarımda, Tanzimat ve yeniliklerin Osmanlı’nın donmuş yapısında açtığı gedikler sayesinde edebiyatın da değişmek olanağı bulduğunu yazmışımdır. Edebiyatın yapısıyla toplumun yapısı arasında yakın ilişkiler vardır.

Fırsat çıktığına göre şunları da yazmam farz oldu: İsmet Berkan, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ne anlama geldiğini bir türlü anlamamış, günümüzde bazı işlerin gelip bu kanuna tosladığını yazmıştır. Cumhuriyet’in ve devrimlerinin orta direği olan bu kanun hakkında olumlu bir şey yazdığını hatırlamıyorum.

Bu muhterem zat, İmam-hatip okul ve liselerinin de 1950’den itibaren Cumhuriyet karşıtı fesat yuvaları haline getirilmesini de anlamamıştır. İmam-hatip mezunlarının elini kolunu sallayarak istedikleri üniversitenin, istedikleri fakültelerine girmesini engelleyen mevzuatı da mutlaka eleştirmiştir. Köy Enstitüleri için “iyi” düşündüğünü de sanmam. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra neden imam-hatiplerin önü açılmıştır?

Anlamamak, anlayamamak, bir tür zihinsel yetenek kusurudur. Bildiği halde gerçekleri yazmamak ise bir ahlak ve etik sorunudur.

Öküzün trene bakması

İsmet Berkan ve gibiler tekke ve zaviyelerin yeniden açılmak istendiğini; ailelere evlilik terapisti yerine imamların tavsiye edildiğini; öğrencilerin sınav öncesi türbelere akın ettiklerini duyarlar, bir yerde okurlar. Aralarında bu durumu kınayanlar olur ama bu sapkınlıkların nedeninin karşı devrim olduğunu anlayamazlar, anlasalar da yazmazlar. Örneğin Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ve felsefe hocası Prof. Dr. Teoman Duralı’nın Haber 7’ye açıklamalar yapmış.

Konuşmasında medrese tartışmalarına değinen Duralı, “Neden üniversite adını veriyoruz, ‘medrese’ adını koyalım. Fakültelere de ‘mektep’ dersin. Bu medreselerin fakültelerinden biri de ilahiyat olur. Bir tarafta üniversite diğer tarafta medrese ayrımı çok tehlikeli. Bu ülkenin bölünmüşlüğüne son vermek lazım artık” diye konuşmuş.

“Şimdiye kadar bu din eğitimini yasaklamak suretiyle sağlanıyordu şimdi de din ile dünyayı birleştirmek zorundayız. İmam hatiplerin müfredatının genelleştirilip tüm okullara uygulanması gerektiğini savunmuşumdur hep, en başta da askeri okullara. Disiplin, hayatın her alanında gereken bir şey. Askerlik dış disiplinle veriliyor. Din iç disiplini sağlıyor. İç disiplin olmadan dış disiplin bir kabuktur. Müslümanlar da iç disiplin var ama dış disiplinden yoksun. Dış disiplin olmadığı için hercümerç haldeyiz. Müslüman olmayana kendi dininde ders verilir, Alevi vatandaşa da özel müfredat hazırlanır. Ama şart olan şey yetişenin din bilgisiyle donanmış olmasıdır. Bu sadece dindar yetiştirme babında değil, dinsiz olacaksa da niye dinsiz olduğunu bilsin.” (Sol Portal, 11.10.2012)

İsmet Berkan’a bu konuda bir yazı ısmarlasak mı acaba?

NOTA BENE: Pazar günü 19 Mayıs!