16 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mehmet Metiner Hasan Cemal’i öfeliyor

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Hasan Cemal kardeşimiz 2004 yılında Mehmet Metiner’le can ciğer kuzu sarması idi. AKP’nin iktidara geçmesinden sonra sık sık televizyon ekranlarında birlikte görünür olmuşlardı. Hatta Hasan Cemal biraderimiz, günümüz AKP’sinin bileği kuvvetli milletvekilinin “Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi” (Doğan Kitap, 2004) adlı kitabının arka kapağı için tuzu-biberi, salçası bol bir tanıtım yazısı yazmış idi. Okuyalım:

[Ben “Tek yol devrim”den geliyorum. Mehmet Metiner, “Tek yol İslam”dan... İkimiz de dünyayı değiştirmek için yola çıkmıştık. Ben çokpartili demokrasiye inanmıyordum. Mehmet Metiner de...

Bana göre demokrasi, “emperyalizmin oyunu”ydu. Mehmet’e göre de “küfür düzeni...”

Bence “komünist düzen”di Türkiye’yi ve insanlığı kurtaracak olan. Mehmet için de “İslamcı düzen”di kurtuluş yolu...

Benim de bir dinim vardı. Mehmet’in de... Benimki laik bir dindi, adı Marksizm olan. Mehmet’inki İslam’dı. İkimiz de toplum ve devlet düzeni olarak kendi dinlerimizin kurtarıcılığından en ufak bir kuşku duymuyorduk. Gerçek tekelimizdeydi! (...) Geçmişle yüzleşmek de, hesaplaşmak da hiç kolay değil. Ben de kaçamadım geçmişimden... Üstelik, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım isimli kitabımda anlatmaya çalıştım bunu. Siyasal kişiliğimin nasıl oluştuğunu, siyaseten nerelerden beslendiğimi, hangi yanlışları yaptığımı anlatmaya çalıştım. İyi ki Mehmet Metiner de geçmişinden kaçmadı, geçmişiyle yüzleşme, hesaplaşma yürekliliğini gösterdi ]

***

Bu ateşli muhabbeti kıskanmış olmalıyım ki 16.11.2004 tarihli Hürriyet gazetesinde “Hep Onlar Haklıdır” adlı bir yazı yayınlamışım. Şöyle:

[“29 Ekim günü, Mehmet Ali Birand’ın CNN Türk’teki Manşet programında Hasan Cemal ile Mehmet Metiner’i tuhaf bir duyguyla izledim.

İkisi de ‘Ana rahmine haklı düşenler!’ hanedanından. Dediklerine göre, birisi ‘Tek yol devrim’, öteki ‘Tek yol İslam’ derken kendilerince haklıydılar. Ama yanıldılar, itiraf ettiler ve işte gene şoför mahallinde, vitrinde oturuyorlar. Peki ama ya şimdi gene yanılıyorlarsa, ne olacak? Ne olacak Türkiye’nin hali?

***

(...) Bellek olmadan ahlak olmaz. Ama değişmek zorunda kalan kimsenin yanılgısını zafere dönüştürmemesi, bir derviş gibi inzivaya çekilip çilesini çekmesi gerekir!

***

Mehmet Metiner’in adını birkaç aydır duyuyorum. Bir zamanlar demokrasiyi, parlamenter sistemi ve cumhuriyeti batıl sayıyormuş. Bu nedenle bunların yıkılmasını, yerine bir İslami devlet kurulmasını istiyormuş. Artık, şimdi, Talibancı bir anlayış üzerine oturan İslami devlet paradigmasını tamamen terk etmiş. Hâlâ İslamcıymış ama demokrat islamcıymış. (Hürriyet Pazar, 24.10.04). Aynı cümleleri CNN-Türk’te de tekrarlıyor.

Böyle diyerek bütün İslamcıların demokrat olabileceğini kanıtlamak ve buna bizleri de inandırmak istiyor. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP kadrosunun büyük bir çoğunluğunun değişmiş olduğunu kanıtlamak istiyor. Ve buna Hasan Cemal katılmakla kalmıyor, alkış tutuyor, ikisinde de gene önderlik, gene rehberlik tutkusu!

Daha kendi değişimlerinin meşruiyetini kanıtlamadan, önderlik tutkusuyla başkalarına kefil oluyorlar. (Milliyet, 14.11.04) Kefil oldukları AKP hükümeti, aradan daha birkaç gün geçmeden, AİHM’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni savunmuyor, ona kazık atıyor, işte gene yanılıyorlar! Ama gene polislik, gene jandarmalık yapıyorlar!

Fakat öyle bir hava yaratıyorlar ki, kendilerine inanmazsak liberal demokrat değiliz, olamayız! (...)

Kendilerince değiştiler belki; ama önemli adam olmak, topluma yön vermek tutkularından asla vazgeçmediler. Cumhuriyeti şiddet yoluyla değiştirmek istiyorlardı, vazgeçmek zorunda kaldılar. Bir başka yolla da olsa, şimdi gene ‘Cumhuriyet’e ‘şiddet’le yaklaşıyorlar.

Öyle ki, ‘Benimki laik bir dindi, adı Marksizm olan!’ diyerek, laiklik ile Marksizm’i özdeşleştiren Hasan Cemal, bu baş döngüsü içinde, Cumhuriyetin temel ilkelerinden laik ile bir başka kategoride yer alan ateist Marksizm’i hâlâ anlayamadığını itiraf etmiş oluyor!”

(Hürriyet, 16.11.2004)]

***

Yön ve Ankara Cumhuriyet döneminden beri tanıdığım Hasan Cemal’i uyarmak için hakkında bunun benzeri pek çok yazı yazdım. Beni gördükçe “Abi, fena vuruyorsun be!” dediğine göre, ne demek istediğimi anlıyordu. Bense, o sıralar, şimdi başına gelenleri haber vermek istiyordum. Hepsi birer birer gerçekleşiyor. Belki görmemiştir. Bir zamanlar Türkiye’ye birlikte ileri demokrasi getirmek istediği Mehmet Metiner, 27.03.2014 tarihli Yeni Şafak gazetesinde “H.Cemal’den Sonra Sıra Sende C.Çandar” diye bir yazı yayımladı. Şöyle:

“Hızlı liberal solcu Hasan Cemal oyunun rengini nihayet açıkladı. Tabii ki CHP ve Sarıgül diyor... Bilmediğimiz bir şey değildi. Malumu ilam oldu. İyi oldu. Niye mi?

AK Parti düşmanlığı konusunda militan bir duruş sergileyen Cemal böylece eski genlerine de geri dönmüş oldu. Daha doğrusu o ittihatçı-darbeci genleri kendisini asıl olması gereken yere oturttu. Bilmeyenler için hatırlatalım. H. Cemal ünlü ittihatçı-darbeci Cemal Paşa’nın torunudur.

Osmanlı’nın tarihe uğurlanmasında rol oynayan üç ünlü paşadan birinin torunu yani...

O seçkinci kibrinin altında yatan şeyin genleri olduğunu biliyorduk elbet, ama herkes gibi onun da değişebileceğine inanmıştık nedense. Meğer yanılmışız. Kendi darbeci geçmişine uzun uzadıya değinecek değilim.”