Meireles, Özkahya, Caner
Bazen hakemlikle ilgili seminer, jüri falan gibi yerlere davet edilirim. Severek giderim. İlgililerin, hakemlerin birçoğu ile selamım vardır. Önyargılı olmadığımdan bana saygı duyduklarını da bilirim. Halis Özkahya ile tanıştığımı pek hatırlamıyorum. Ama kime sordumsa çok namuslu, iyi ve değerli bir insan olduığu yanıtını aldım. Gerçekten de yüzüne baktığınızda sevimliliğinin yanı sıra bakışından temizlik akan bir genç adam.
Buraya dek güzel de, bunca zamandır, üstelik Şampiyonlar Ligi gibi bir yerde düdük çalarken artık futbolda gelişmesi gerekmiyor mu? Eminim ki, hakemliğin kurallarını çok iyi biliyor. Ancak, belli ki, oynamışlık olarak pratik futbol bilgisi eksik. Dolayısıyla pozisyonlarda yorum hataları yapıyor ve bunlar da ona pahalıya patlıyor. Raul Meireles olayını hatırlıyorsunuz. Ona yapılan 4 net faulü es geçti. Meireles de rövanş faul yapınca kırmızı kartı yapıştırdı. Sonrasında da meşhur el hereketi ve bitmeyen şehir efsaneleri.
Daha o olayın yankıları soğumadan bu kez de Caner Erkin vakasının kahramanı oldu. Caner'in yaptıkları affedilir gibi değil. Zaten de affedilmedi, hem Fenerbahçe, hem de kamu oyu tarafından. Allah Caner'e iyi ki, attığı tekmeler topa geldi. Rakibinin kalbine gelse belki de krizden götürebilirdi. Neden mi oldu, öncesinde daha maçın başında Caner'e aynen meslektaşı Fırat Aydınus gibi 'doğuştan sabıkalı' olduğunu düşünerek verdiği sarı kart. Ve de yine Sow'a yapılan kırmızılık harekete faül bile vermemesi. Doğal olarak Caner'i en az ikinci sarıdan atamadı. Bana göre doğrudan kırmızıydı. İşte seminerlerde gösterilecek derslik olaylar bunlardır. Hakem takıntılı olmayacak, bir hatayı diğer bir hata ile kapatmayacak.
Tenis nerede spor sayfaları?
Sevsin veya sevmesin. Türkiye'de şu sıralarda en iyi 8 kadın tenisçi arasında oynanan WTA Tenis Şampiyonası İstanbul ayağının yapıldığını tüm dünya biliyor. Ben vaktim olduğunda Sinan Erdem'e gidip seyrederim. Bu kez aynı saatlere denk gelen ayarlanmış işlerim ve toplantılarım olduğundan televizyondan izlemek istedim. İşte o zaman ayarım kaçtı desem yeri var.
Solcusundan sağcısına, dincisinden ateistine, yandaşından karşıtına neredeyse tüm gazetelerin spor sayfalarını alt üst ettim. Bizim zamanımızın dedektifi önce Mayk Hammer, sonra Sherlock Holmes ve ardından Doktor No idi. Şimdi kim var pek bilemiyorum. Ne oldu bize spor sayfalarının editörleri kardeşler? Bu, müdürlerin falan işi değil, merak işi. Ya sayfayı yapanlar, sizler yalnızca sayfalarınıza kare kare yerleştirme mi yapıyorsunuz. Neredeyse ağızlarında kaç tane diş dolgusu var, onu bile yazmışsınız. Maçların kaçta başlayacağı, kimler arasında oynanacağı da bir bir belirtilmiş. Ama yanlarına bir kutu yapamadınız mı, yayın şu saatte şu kanalda diye. Yine ne varsa Hürriyet Spor sayfasında var. Spor ekranı diye vermişler de oradan öğrendim TRT Spor ve Sports TV'de olduğunu. Sakın kendi gazetende var mı diye sormayın, hiç birini ayırmadım ki...
Sol ayaklı stoper Kadir
Dün haberlerden öğrendim. 1461 Trabzon Teknik Direktörü ve Trabzonspor camiasının önemli isimlerinden Kadir Özcan hayatını kaybetmiş. Nur içinde yatsın. Ben tanırdım, sohbetim de olmuştu. Temiz kalpli bir insandı. Aslan gibi bir stoperdi. O muhteşem şampiyonluklar devrinde efsane Turgay, Necati, Kadir, Cemil savunmasının kesicisiydi. Neslinin neredeyse ilk sol ayaklı stoperiydi. Sayayım, Fenerbahçe'de ikisi de rahmetli olan Ercan- Yılmaz, Beşiktaşta Niko-Lütfü, Galatasaray'da Fatih (Terim)-Tarık, (Tuncay, Ali Yavaş, Cüneyt)... hepsi sağ ayaklıydılar. Yaşayanlara Allah uzun ömürler versin. Şimdi anladınız mı, neden sol ayaklıların takımda dengeli olmasında ısrar ediyorum. Bugün Şampiyonlar Ligi'e bile tek veya sıfır sol ayaklı takımlarla çıkıp başarı bekliyoruz. Bana neler hatırlattın sevgili Kadir, mekanın cennet olsun.