Meksika'da El Turco diasporasının gücünü kullanalım
Orta Amerika'nın en yüksek gayri safi yurtiçi hasılaya sahip ülkesi Meksika'da bir hafta geçirdim. Elbette kendi imkanlarımla değil. Mexico City'de düzenlenen gastronomi fuarına Ticaret Bakanlığı'nın destekleri ile ilk kez milli katılımla gelen firmalardan Empero'nun da kurucusu olan TUSİD Başkanı Bekir Topuz'un davetiyle. Fuara ilişkin haberi geçen günlerde "Meksikalı tortillasını Türk fırınında pişirecek" başlıklı haberle yayınladık.
Fuara gelmişken Mexico City özelinde ülkeyi az çok tanıma fırsatım oldu. Öncelikle burada güçlü bir Türkiye algısı olduğunu söylemem gerekiyor. Daha ilk gün hükümet binası önünde yapılacak bir basın açıklaması dolayısıyla kapatılan sokağa, polislere "El Turco journalist" diyerek kolayca girebildik.
Burada ciddi bir Yahudi nüfus ve Osmanlı zamanında buraya göç eden Lübnanlılar mevcut. Bugün İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamın ötesinde Siyonizme uzak bir hayat yaşayan Yahudi nüfus, Türkiye ve Türkler'e karşı oldukça duyarlı. Lübnanlılar da ticaret konusunda söz konusu Türkler olunca yardımı esirgemiyor. Buna fuarda bizzat şahit olduk. Anlatalım.
HER ÜLKEYE LAZIM TİCARET MÜŞAVİRİ
Ticaret Müşaviri Zahide Karaca Çoban kolundan tuttuğu gibi Meksika'da iş yapan bir Lübnanlı'yı Türk standlarına getirdi ve fuardaki ürünlerin satılmasını sağladı. Bugüne kadar onlarca ülkede onlarca fuara katıldım. Bu kadar etkin ve liyakatlı bir Ticaret Müşaviri görmek ülkem adına gurur duymamı sağladı.
TUSİD Başkanı Topuz da, Mexico City'deki genç Ticaret Müşavirinin tekil bir örnek olmadığını Ticaret Bakanlığı'nın görevlendirdiği yeni nesil müşavirlerin yetkinliği ve etkinliğini birçok ülkede görmeye başladıklarını ifade etti. Daha önce "Üniversiteli işsizleri ticaret müşaviri yapalım" diye bir yazı kaleme almıştım. Görünen o ki Ticaret Bakanlığı ülkenin bu alandaki yetkin kadro açığını yavaş yavaş kapatmaya başlamış.
Meksika özeline konuşursak buradaki El Turco diasporasını iyi kullanırsak ülkede ekonomik anlamda nüfuz sağlarız. Benim Meksika'ya ilk gelişim olsa da ülke ile ilk temasım değil. Birkaç yıl önce Meksika iktidar partisinin özelleştirmeleri iptal etme projesi kapsamında farklı ülkelerdeki enerji özelleştirmesi deneyimlerini öğrenmek üzere düzenledikleri webinarların birinde sunum yapmıştım.
TELEFERİKTEN ATLAMAK!
Ülke malum ABD kaçakları yüzünden işi artık sıkı tutmaya başlamış. O yüzden vizeniz olsa bile girişte neden geldiğinize dair epey soru soruyorlar. ABD vizeniz varsa soru dahi sormuyorlar. O bakımdan ülkeye girişte sıkıntı yaşamadım. Mexico City enteresan bir şehir. Bir iki bölgesi Levent-Etiler tarzı. Lüks markalar ve oteller orada. Bazı bölgelerde ise karteller hakim.
Şehir merkezinde bir güvenlik sorunu ile karşılaşmasak da gittiğimiz yerlere dikkat ettik. Mesela dünya mirası listesinde bulunan ay ve güneş piramitlerinin yer aldığı Teotihuacan'a giderken Mardin benzeri tepelere kurulmuş küçük evlerden oluşan mahalleler var. Evler rengarenk boyanmış. Ama bu sizi aldatmasın. O mahallelerde gezinmek tehlikeli. Halen çeteler oralarda insan öldürüp daha sonra şehir merkezine kadar uzanan teleferikten aşağı atıyormuş! Yani teleferikten atlamak istemiyorsanız kendi başınıza buyruk hareket etmemeniz lazım.
Elbette ben ülke hakkında bilgi almak için geldiğim gün Venezuela Telesurtv Türkiye Muhabiri dostum Yunus Soner'i aradım. O daha önce Mexico'da yaşadığı için belli tavsiyeler yaptı. Esasen ülkede ciddi bir güvenlik sorunu turistler için yok. İstanbul ne kadar tehlikeli ise Mexico City'de ondan belki bir tık riskli bir yer. Özellikle bugünün ABD Washington DC'sinde bile çete savaşları olduğu düşünüldüğünde... Hatta İstanbul'da biri Mecidiyeköy Meydan diğeri Kanyon AVM'nin hemen çıkışında bizzat maruz kaldığım dilenci kılıklı zorla para talep eden tipleri düşündüğümde....
KORSAN TAKSİLERE DİKKAT
Mexico City'de genellikle Uber kullandık. Bir fikir vermesi açısından Frida Kahlo'nun evinin olduğu Coyoacan'a giderken yarım saatlik yola 20 Amerikan doları ödedik. Coyoacan, kendi halinde küçük evleri olan şirin ve turistik bir mahalle. Korsan taksileri hiç tavsiye etmem.
Fuar ve otel arası normalde 90 peso tutan yola 400 peso istiyorlar. Bir Amerikan doları yaklaşık 20 Meksika pesosu. Şehir engebeli değil. Yollar uzun caddeler boyunca dümdüz ve geniş. Bazı yerlerde trafik sıkışabiliyor. Kaldırımlar geniş ve yaya dostu bir şehir diyebilirim. Caddeler, sokaklar da temiz. Rakım 2.2 bin olunca astımınız varsa alışana kadar nefes sorunu yaşayabilirsiniz, korkmayın!
Mercado de Artesanias bizim Kapalı Çarşı'nın küçük bir benzeri gibi. Turistler için hediyelik eşya sürüyle. Üstelik satıcılar gayet kibar. Zorla ürün satmaya çalışmıyorlar.
ETKİLEYİCİ YAPILARA SAHİP BİR ŞEHİR
Ülkede insanlar genelde çok kibar ve yardımcı. Sadece İngilizce sorunu var. Esasen ülkede İngilizce bilme oranı yüksek fakat sizinle İspanyolca konuşmayı tercih ediyorlar. Sıcak kanlı olduklarından bir şekilde anlaşıyorsunuz. El Turco deyince zaten ayrı bir ilgi görüyorsunuz. Girdiğimiz bir mağazada görevli Türkiye deyince Galatasaray deyiverdi. Şehir müzeler konusunda çok zengin. Bazı simge yapılar oldukça etkileyici. Meraklısı Google'layabilir.
Ancak beni en çok etkileyen şehrin dev meydanındaki katedral oldu. La Catedral Metropolitana, Köln'deki Dom Katedralinden sonra en beğendiğim yapı diyebilirim. Devasa katedralin hikâyesi ise uzun. Şehrin havası ise pek kirli bunu da not etmiş olayım. Arabalar sanırım ağırlıkla dizel kullanıyor ve trafikte yoğun bir yakıt kokusu alabiliyorsunuz. Buna karşın şehrin kalburüstü mahallerinde peyzaj ve temizlik hat safhada. Mesela ben İstanbul'da hiç böyle bir düzen görmedim.
KANOLA YAĞINA DAYANAMADIM
Şehirde kanola yağı kullanımı yaygın o bakımdan yemeklerle aram hiç iyi olmadı. Patates ve domatesleri lezzetli değildi. Etleri ise ızgara yapılanları tercih edilmeli, onlarda yağ kokusu yok ve lezzetli. Ülkede çok fazla kola tüketimi var. Su gibi Coca-Cola tüketiyorlar. Genelde aynı yemekleri yiyorlar. Şehrin daha geleneksel yerlerinde tortilla ekmeği, taco vs. dükkanları mevcut ama ben hassas bir mideye sahip olduğumdan yemeğe cesaret edemedim.
Osmanlı zamanında buraya gelen El Turco'lar (Yahudi ve müslümanlar) döneri getirmişler ama Meksikalılar döneri domuz etiyle yapmaya başlamışlardır. O yüzden döner görüp aldanmayın. Fakat şehirde lüks markaların olduğu caddelerde lezzetli yemek yapan mekanlar ve Yahudilerin yaşadığı yerlerde koşer restoranlar var. Onlar da tercih edilebilir. Bir de şehrin belli yerlerinde büyük harflerle WC yazan yerler var ki sakın tuvalet sanıp girmeyin çünkü oralar farklı bir amaç için kullanılıyor.
ALIŞVERİŞTE MUTLAKA SIKI PAZARLIK YAPIN
Şehrin dışında yarım saat mesafede ünlü markaların olduğu outlet var fakat fiyatlar hiç de uygun değil. Türkiye giyimde bence daha ucuz. Sokaklarda sahipsiz köpek yok. Kedi ise hiç görmedim. Tekila meşhur içki ama ucuz mu değil. Viski fiyatına tekila satılıyor. Walmart'lar şehirde yaygın. Fiyatlar aşağı yukarı Türkiye ile aynı. Yerel marketleri de ürün bakımında çeşitli. Turistik yerlerden alışveriş yapmaya kalkarsanız ürüne ederinden fazla para ödersiniz o bakımdan pazarlığı sıkı tutmak şart. Örnek mi?
Piramitlerin olduğu bölgede hasır şapka 26 dolardan açıldı 15 dolara kadar düştü. Oysa 5 Amerikan dolarına bile alabileceğiniz yerler var. Hemen her dükkanda silahlı güvenlik görevlileri var. Bu ülkede her yerde gaspçılar var gibi bir algı yaratmasın ama özellikle hava karardıktan sonra belli yerler dışında sokakta yalnız dolaşılmamalı. Buraya dikkat! Yabancılar için metronun da kullanmasını hiç tavsiye etmiyorlar. Öte yandan çocuk ve insan kaçırma olayları çok olduğundan okullar cezaevi gibi korunaklı.
BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET VAR
Şehirde dikkatimi çeken bir başka husus çok fazla lüks Amerikan arabası olmasıydı. Ülkede kartellerin olduğunu en güvenli yerde bile korumalar ve lüks araçlarla gezen tiplerden anlayabiliyorsunuz. Çok fazla polis devriyesi de görüyorsunuz. Ülkede asgari ücret 400 dolar civarında ama ABD'ye yakın bölgelere gittikçe 700 dolara çıkıyor.
Bunun dışında Türkiye'den Türk Havayolları ile doğrudan uçuşla 13.5-14 saatte gelebiliyorsunuz. Biletler elbette ateş pahası. Uçakta gelirken elektrik sisteminde arıza oldu ve ne Wifi çalıştı ne de ekranlar. Hatta THY kabin personeli inişte koltukları elle yatar konumdan normal konuma getirmek zorunda kaldı. Elite Plus statüde olduğumdan yılda iki defa kabin yükseltme hakkım var. İstanbul - Meksika uçuşunda bu hakkımı kullanabilmek için yer görevlileri ile epey mücadele ettim.
Oysa bir dünya markası olan THY'nin mobil uygulamasında bu talebi ileteceğimiz seçenek olmasına rağmen bu uçuş için kullanamadım. Yer görevlilerine ısrarlı taleplerimiz sonrası kabin yükseltebildik. Mexico City'den İstanbul'a dönüş ise geliş kadar kolay değil. Uçak Mexico City'den kalkıp Cancun denen bizim Antalya benzeri bir bölgesine gidiyor. Orada en iyi ihtimal 2 saat bekleyip diğer yolcuları aldıktan sonra Türkiye'ye hareket ediyor. O 2 saat uçaktan inmeniz söz konusu değil.
BİR DAHA GELMEYE GEREK DUYMAM
Şehirde Hyatt Regency Mexico City otelde konakladık. Otelin kahvaltısı ve restorandaki yemekleri iyi. Temizlik de güzel. Pilot ve hosteslerin konakladığına şahit olduk. Fakat 14 saat uçuş, bavul bekleme, yol derken 15 saati geçen yol sonrası otele geldiğimizde erken giriş yapamadık. Bunun için ilave 60 Amerikan doları talep edildi üstelik kahvaltının buna dahil olmadığı sonradan söylendi.
Otel iyi olsa da misafir ağırlama ve güleryüz konusunda sınıfta kalıyor. Kalitede Taksim'deki Hyatt Otel'in yanından bile geçemez. Bu yüzden farklı bir otel tercih edebilirsiniz. Nihayetinde Mexico City ömrümde bir kez gelmeme yetecek bir daha gitmeye gerek duymayacağım bir şehir. Yani o kadar yol çekilmez. Fakat uzun bir Amerika seyahati planlıyorsanız güzergahınızda mutlaka olmalı.