23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mendile 200 lira veren futbolcu...

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

Hukukta, "çekişmesiz yargı" diye bir kavram var. İsim değişikliği, mirasçılık belgesi verilmesi gibi "hasımsız" davaları kapsıyor yanılmıyorsam. Toplumsal yaşamda da böyle "hasımsız" sorunlar var. Meselâ "iş cinayetleri"... Bu yılın ilk 11 ayında 1.153 işçinin, iş kazası sonucu ölümünden yana olan kimse yok! Fiilen kayıtsız kalsalar da, ne hükümet ne işveren "Ölecekler tabii" demiyor. Arada şuursuzlaşıp, "Güzel öldüler" diyenler çıksa da; pişkinlik genele yayılmadı henüz.

İş uğruna, pisipisine ölmek... Bir sabah, ekmek parası için evden çıkıp, bir daha hiç dönememek!.. Sıradan bir futbolcu, bunu anlar mı? Bu gerçeği hisseder mi? 5-10 dakikasını ayırıp, sebep-sonuç bağlantısına kafasını yorar mı? Anlatan olsa sıkılmadan dinler mi? Şüpheli...

Eski futbolcu ve menajer Sinan Engin'e bakılırsa, şüpheli bile değil; "Dinlemez!" O, şöyle tanımlıyor futbolcuyu: Dini-imanı paradır, başka şey düşünmez. Hep oynamak ister; sürekli oynat, bir kere yedek bırak, senden kötüsü olmaz. Nankördür!

Benim gözlemim de; politik bilinçten, sınıf bilincinden hatta sosyal bilinçten epeyce uzak olduğu yönünde genelinin. Onun içindir ki; en ufak duyarlılık geliştirenleri bile hemen ayrışıyor, belleklere kazınıyor. Drogba'nın ülkesindeki yardım faaliyetleri, Mandela'yı tişörtünde anması gibi eylemleri onu derhal farklılaştırıyor. Beşiktaş'ın hocası Biliç, altını doldurarak sosyalistliğini vurguluyor. Elinde "kitap" olan futbol insanları bile, başka bir kategoride anılıyor.

Fenerbahçeli futbolcu Caner Erkin, 1 paket mendil için 200 TL vermiş Nişantaşı'ndaki sokak satıcısına. Fiyatının 200 katını!.. Umarım bütün alışverişlerinde kullandığı ölçek bu değildir(!) Caner kızmasın; emeğine de, yeteneğine de saygım var. Türkiye ölçeğinde kazandığı da "aksüt"tür.

Niye bunu yaptığını bilmesek de, o 200 liranın mendil satıcısını yoksulluktan ve kaldırımlardan kurtarmayacağı ortada. Hatta iyilik değil, kötülük bile sayılabilir farklı bir bakış açısıyla. Kapitalistlerin bayıldığı "deniz yıldızı" masalıyla, avunma hissi yaratır olsa olsa.

Toplumcu ve radikal çözümleri gözden kaçıran, bireysel ve sözde çözümlere yönelten berbat bir hikâyedir "kıyıya vuran deniz yıldızlarını, tek tek denize atarak kurtarmak"... İnsana "iyi gelen" aldatmacaların kralıdır. Oysa Caner veya arkadaşları, başta değindiğim "hasımsız" yani "düşman edindirmeyen-başa dert açmayan" önemli sorunlara değinebilirler pekâlâ.

"İş cinayetleri" gibi; "ormanların yok edilmesi" de hasımsız bir sorundur, "kadın cinayetleri" de... Sırtlarına geçirdikleri tişörtlerin, giysilerin üzerine yazacaklarıyla; 1995'ten beri, 455 kez bir araya gelip, gözaltında kaybedilen yakınları için sessiz eylem yapan "Cumartesi Anneleri"ni gündeme taşıyabilir, onların sesi olabilirler sokakta, şurada-burada... Mevzular "ağır" geliyorsa, kafa yormadan, "orijinallik" olsun diye, "cool" görünmek için bile yapabilirler.

Belki alacakları geri dönüşler, yepyeni ufuklar açabilir kendilerine. Dünyanın, futbol topunun etrafında dönmediğini hatırlatabilir. 200 lirayı tişört bastırmaya harcamak bile, mendile vermekten iyidir. En azından banknota iyilik olur; arkanızdan ağlamaz!

Altın Tapir

Görüntülerini izledim. Galatasaray karşısındaki yenilgiyle Şampiyonlar Ligi'ne veda eden Juventus'un hocası Conte, maçtan sonraki gün arabasından binerken, Striscia la Notizia adına görevli televizyoncu mikrofonu uzatıyor, diğer elinde hayal kırıklığı ödülü "Altın Tapir" parlamakta...

Alaycı bir ifadeyle, iğneli sorular soruyor Galatasaray hüsranına değinen. Conte de güler yüzlü bir olgunlukla cevaplıyor soruları ve "ödülünü" alıp tebessümle ayrılıyor.

Aklıma hemen ünlü Türk hocalar geldi. Kötü sonuçlardan sonra soru bile sordurmayan, terslenen, gerginleşen Mustafa Denizli ve tüm zamanlar gergini Fatih... Mesela, Galatasaray'a evde 6 gol yedirerek "ödülü" hak ettiği R.Madrid maçından sonra, yukarıdaki mizansen gerçekleşse ve bir Türk muhabir elinde tapirle kesseydi yolunu; o tapiri kafasına geçirir miydi, geçirmez miydi Fatih? Ortalığı birbirine katar mıydı, katmaz mıydı? Vatan hainliğinden ruh hastalığına kadar, koyduğu teşhisleri sıralar mıydı, sıralamaz mıydı?

İtalyan hoca olmak başka şey, İtalya'da hocalık yapmış olmak başka...