Mendilimde kan sesleri
Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Bir kış sabahına her şeyini yitirmiş uyanan insanlarımızın o acı çığlıkları durmadan çınlıyor kulaklarımda. Toz bulutları arasında yavrularını arayan annelerin yanık ağıtları ok gibi saplanıyor yüreğime. Bir başına kalmış çocukların masum bakışları gözlerimin önünden bir türlü gitmiyor. Bir bozlağı artık sonuna kadar dinleyemiyorum. Mızrap tellere dokunur dokunmaz yanaklarım ıslanıyor...

Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Kalemim suskun; önümdeki ak kağıt bomboş. İçimden yazmak gelmiyor. Yediğim ekmekten içtiğim sudan utanıyorum. Hangi kitabı elime alsam sarmıyor; bir iki sayfa çevirip bırakıyorum. Günüme güller serpen şiirler vardı belleğimde, canım tazelenirdi okudukça. Gönlümdeki sıcak yuvalarından uçup gittiler...
Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Sıcak evimden, dolaptaki giysilerimden, içi yünlü ayakkabılarımdan kaçırıyorum gözlerimi. Yatağım gece boyu diken olup batıyor sırtıma. Kaçan uykularımı ne etsem geri getiremiyorum. Biraz dalacak gibi olsam, Asi Nehri'nin akşam esintisinde, Antakya'nın dostluk kokan sokaklarında, birbirine yaslanmış taş evlerin mutlu avlularında buluyorum kendimi....
Herkesi selamlama coşkusuyla dolaştığımız o eski mahallelerin, o yemyeşil parkların güzelim insanları nerededirler şimdi?

Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Bir ulu ağacın altındaki bankta soluklanırken, “Bu üçüncü rastlaşmamız sizinle.” demişti yaşlı bir çift. “Karımın dedesi, ninesi burada doğmuşlar; meçhul akrabaların izlerini bulalım derken birden âşık olduk Hatay'a!” deyivermiştim. “Aradığınız akrabalarınız karşınızda işte! Bakın balkonumuz görünüyor, hemen şurası! Evimiz evinizdir; buyurun lütfen!” diye ısrarla çay içmeye davet etmişlerdi...
O dünya kadar büyük balkon yıkık mıdır şimdi?
Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Çay bahçesinin nemli sıcağında, soğuk 'haytalı'ları masalara ustaca taşıyan o liseli bilge garson; Ulaş... On sekizindeydi henüz... “Gözlerinden akıl, sözlerinden edebiyat fışkırıyor Ulaş'ım!” dediğimde, utangaç bakışlarını Asi'ye çevirip, “Yılda kırk kitap okumazsam içim rahat etmez abi. Dedem, Dörtyol'un belediye başkanıydı; okuma sevgisini o aşıladı bana.” demişti. Çantamdan Thomas More'nin Ütopya kitabını çıkartıp “Geleceğin büyük edebiyatçısı Ulaş kardeşimize.” sözleriyle armağan etmiştim ona... Kara gözlü Ulaş'ımız nerelerdedir şimdi?
Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Hataylıların yârenlik taraçası; Asi'nin kıyıcığındaki Petek Pastanesi...
O eski yapının geniş bahçesinde koşuşturan beyaz gömlekli emekçiler nerededirler şimdi?
Sergenlerdeki pastaları görür görmez “Bu güzelliklerin mucidini hemen gösterin bize! Viyana, Paris, Frankfurt pastanelerinin hiçbiri Petek'le yarışamaz!” diye bas bas bağırdığımda, bizi pastaların mucidine, ihtiyar delikanlı Necati Alpagül'e götüren o güler yüzlü emekçiler...
Alçak gönüllü bir gülümseyişle eşime beni gösterip, “Seksen beşime geldim, en deli müşterimi vallahi bugün buldum; artık ben sizi ölsem bırakmam!” deyip taraçanın en havadar masasında bizi üç gece pastalara, künefelere, sohbetlere boğan canım Necati Alpagül abim... Asırlık pastanesinin, Çamlıhemşin'in Elevit köyünden başlayan öyküsünü manilerle, fıkralarla bezeyerek ne güzel anlatmıştı bize: “Bak, kulaklarını iyi aç! Petek'in asıl mucitlerini sayıyorum: Dedem Hasan, babam Teyfik, annem Rukiye, oğlum Bayram... Bu gördüğün pastalar 1915'te Rusya'yı, 1930'da Tahran'ı... 1940'larda Beyrut'u, İskenderun'u geze geze geliyor... Petek'in öyküsü üç yarenliğe sığmaz! Gelecek yıl torunumu da alıp Hatay'ımıza, Petek Pastanemize yine geleceksiniz, söz verin bana!” demişti. “Söz veririz ama bir şartla! Bu son akşamımızda bizi bir şiirle uğurlarsanız!” dediğimde, Annabel Lee şiirini hiç nazlanmadan nasıl da içtenlikle okumuştu sıcak ellerini omzumuzda...
Bizi Asi köprüsünden 'oğlum', 'kızım' diyerek nemli gözlerle uğurlayan, o yüce ruhlu, koca yürekli Necati abim nerededir şimdi?
Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat...
Geçen yıl çektiğimiz gezi fotoğraflarımıza dönüp bakamıyorum: Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, İskenderun... Samandağı, Kırıkhan, Dörtyol... Bakarsam, her kentten ansızın bir dost eli dokunuyor omzuma. Sahaflar Çarşısı'ndan aldığım solgun kitaplara “Unutmayın bizi, buraları!” diyerek iki kitap daha ekleyen ak saçlı sahaf... Bakırcılar Çarşısı'nda “Uzaklardan gelen misafirimizsiniz; bunlar ikramımız” sözleriyle köpüklü kahveleri masamıza koyup giden sevgi dolu esnaf... Antakya'dan, evinin eşiğinden elinde bir tas su, dudağında duayla bizi annemiz gibi uğurlayan pansiyoncu kadın...
O güzelim insanlar neredeler, ne yaparlar şimdi?
Haftalardır ağzımda kekremsi bir tat... Ama geçecek...
“Kara gün kararıp kalmaz.” demiş atalarımız. Yaralarımıza basacak tuzumuzu kucak kucak paylaşacağız. Olanımızı, yüzümüzü ekşitmeden bölüşeceğiz. Yardım ellerimizi sevgiyle uzattıkça, can parçamız toprakların o dost gülümseyişleri bir sabah güneşiyle yeniden doğacak...
Çünkü, yüreğimize işlediğimiz şiirlerimiz var:
“Gülüyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir.”*
Mendilimde Kan Sesleri, Edip Cansever şiirinden.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.