22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Meral Akşener ya da Ataol Behramoğlu'nun serçe parmağı

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhuriyet yazarı, şair Ataol Behramoğlu, 30 Eylül ve 7 Ekim 2017 tarihlerinde birbirinden ölçüsüz iki Meral Akşener övgüsü kaleme aldı. 26 Ekim 2017'de kendisini Aydınlık'ta 'Attila İlhan, Ataol Behramoğlu ve Batıcılık' başlıklı yazımızla eleştirmiştik.

Akşener'in masayı devirmesi sonrası, Sözcü TV'ye çıkan şaire, bu yazıları hatırlatılarak "pişman mısınız" sorusu yöneltildi. Behramoğlu yanıtında yaklaşık 6 yıl önceki bu yazıların arka planını da anlatmış oldu. Şunu söyledi bundan 3 gün önce:

"Meral Akşener'le hayatımda bir kez, o yazıları yazdığım sırada, kalabalık bir yemek davetinde karşılaştım. İlgimi çekti. Ama o zaman Meral Akşener'in politikalarından bilgim yok. Daha partisi de kurulmamış. İlgimi çeken şuydu: O büyük toplantıda, büyük bir erkek kalabalığının içinde böyle serçe parmağım bir bir kadın, içten, neşeli, espirili filan... Onu savunmak ihtiyacını duydum... Biz sanatçıyız. O yazım duygularım ve sezgilerimle ilgiliydi. Bugün de olsa aynı koşullarda yine yazarım."

BÖYLE BİR AYDIN...

Geçenlerde birilerinin Jean Paul Sartre'la kıyasladığı Behramoğlu işte böyle bir aydın. Hiç tanımadığı, hatta siyasetlerini de bilmediği bir kişiyi ve onun hareketini sırf "serçe parmağı gibi, neşeli bir kadın" olduğu için solun desteklemesi gerektiğini yazabiliyor. Şöyle cümlelerle:

"Fakat iktidarı gasp etmiş olan despotik gücü, en zayıf yanından vurarak alt etmek için bu hareketi desteklemek, yanında yer almak gerektiğini görmemek için de siyaseten kör olmak gerekiyor…"

Ve "pırıl pırıl, apaydınlık bir kadın" olarak resmettiği Akşener'e, "Solda bir arkadaşınız olarak karşılaşacağınız bütün güçlüklerde yanınızda olmakta tereddüt etmeyeceğim." sözleriyle taahhütte de bulunuyordu. Fakat bu taahhüdü bugün unuttu ve son gelişmelerden sonra serçe parmağıyla betimlediği Akşener'in siyaset sahnesinden silinebileceğini söyledi.

DÜRÜST DEĞİL

Aslına bakarsanız Behramoğlu dürüst davranmıyor. Bir aydın cesaretinden yoksun. 30 Eylül 2017 tarihli ilk yazısına özellikle biz Aydınlıkçılardan gelen tepkiler sonrasında 7 Ekim'de ikinci bir yazı kaleme aldı. O yazıdan Akşener'e verdiği desteğin bir şairin "duygu ve sezgileriyle" ilgili olmadığını şıp diye anlıyorsunuz. Çünkü şunları yazdı:

"Despotik yönetimin 'ABD karşıtı', 'antiemperyalist' bir 'vatan savaşı' vermekte olduğunu düşünenlere göre, Akşener’i desteklerken aslında ABD’yi savunuyormuşum.

Ben herhangi bir ülkeyi, devleti değil, bütünüyle Batı’yı, aydınlanma düşüncesini savunuyorum.

Ülkemizin Batı blokundan koparılarak belirsiz bir Avrasya’ya sürüklenmesini, dağılıp yok olmasına gidecek yolun başlangıcı olarak görüyorum.

Cumhuriyet devrimlerinin temelini Batıcı, aydınlanmacı değerler oluşturur. Bugünkü despotik yönetim içinse bu değerler hiçbir önem taşımıyor."

Yani Behramoğlu, Akşener'in Batıcılığını basbayağı biliyordu ve bunun için onu savundu. Zaten hem Akşener hem de MHP'yi bölme operasyonundaki ortakları Koray Aydın ve Ümit Özdağ, İyi Parti'nin kuruluş sürecinde verdikleri röportajlarda "Batı blokundan kopmayacağız" mesajını gür bir sesle veriyorlardı.

KADINLARA ÇARPIK BAKIŞ

Ataol Behramoğlu, yolunu şaşırmış birisi. Üstelik bu yeni de değil. 2017'deki Akşener'e övgü yazısında bir itirafta da bulunuyor:

"Yıllar önce bir hanım siyasetçi başbakan olduğunda, az kalsın bir övgü ve sevinç yazısı yazarak hayatımın sonradan çok pişman olacağım en büyük hatalarından birini yapmış olacaktım…

Çok şükür yapmadım böyle bir hata.

Fakat şimdi sizin için büyük bir güvenle bunları yazıyorum…"

Demek ki Behramoğlu, Tansu Çiller'i başbakanlık koltuğuna oturduğu Haziran 1993'te övmeye hazırlanıyordu. ABD vatandaşı olan Türkiye Başbakanını... Şair, Çiller'e haksızlık etmiş. Bir 'hanım siyasetçi' olarak, Akşener'den daha başarılıydı hâlbuki.

Ana konumuzdan bir nebze saparak buradan Behramoğlu ve benzerlerinin kadın sorununa yaklaşımlarındaki kepazeliğe gelelim. Bu kafa zannediyor ki kadınların sadece kadın oldukları için bu beyefendilerin övgüsüne ihtiyacı var. Kadın – erkek eşitliği, kadın siyasetçiye özel muameleden değil, erkekle aynı muameleden geçer. "Aaa kadın siyasetçi hadi destekleyelim" yaklaşımı, "kadın dostu" kisvesiyle kadını ikinci sınıf gören bir ilkelliğin 'modern' kalıntısıdır. "Gibi" dizisindeki o meşhur sözle ifade edecek olursak: "Kardeşim ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım?"

BEHRAMOĞLU'NUN GARDROBU

Ana konumuzdan devam edelim. Çiller ve Akşener'in ortak özelliği nedir? Batıcı olmaları, serbest piyasacı olmaları, özelleştirmeci olmaları... Ama daha önemlisi, NATO Gladyosunun ve FETÖ'nün 90'larda Türk devletine yerleştirilmesindeki rolleri. Behramoğlu'nun bunu bilmeme şansı var mı? Sayın Doğu Perinçek'in daha MHP'yi ele geçirmeye çalıştıkları süreçte Akşener için "Gladyo'nun Kraliçesi" dediğini duymamış olma ihtimali var mı? Yok. Behramoğlu'nun Atatürkçülüğü gardrobundaki askıda ütülü beklediği için antiemperyalizmi unuttu. Bağımsızlıkçılık, onun için bir 68 nostaljisinden başka bir şey değil.

Gözü "Erdoğan düşmanlığı" dışında bir şey görmeyen, Vatan Partisi gibi devrimci bir örgüte ve programa sahip olmayan bu gibi "bağımsız" aydıncıklar, eninde sonunda emperyalist merkezlerin bütün seçeneklerinin arkasından gider. Emperyalizmin önüne koyduğu her "aydın bildirisini" de koşa koşa imzalar. Son 10 yılda HDP/PKK denetimindeki o kadar çok metne imza attı ki, o kadar alıştı ki, bir gün önüne boş kağıt konsa imzalayacak, malından mülkünden olacak diye korkuyoruz.

Atar mı? Atar. Meral Akşener'e tereddütsüz kefil olan, boş kâğıda da imza atar.