Meral Akşener yanılgısı
Ataol Behramoğlu, 30 Eylülde kaleme aldığı “Meral Akşener Gerçeği” başlıklığını uygun gördüğü yazısında, Tansu Çiller başbakan olduğunda, az kalsın “övgü ve sevinç” yazısı yazacağını, yazmayarak, hayatının büyük bir hatasından kurtulduğunu vurguluyor.
İnsan, yaşarken bütün boyutlarıyla kavrayamadığı olayları, üzerinden olgun bir zaman geçtikten sonra daha iyi kavrayabiliyor. Bu açıdan tarih, bugünden geçmişe bakmayı da gerektiriyor. Behramoğlu, bugünden geçmişe bakarak, böyle bir övgünün hata olduğunu görebilmektedir. Ama meziyetin, siyasi öngörünün, bir gerçeği yaşanırken tespit edebilmekte olduğunu da not edeyim.
Aslında, Ataol Behramoğlu’nun yazısına böyle bir anekdot iliştirmesi, yarını beklemeye gerek kalmadan, bugünden büyük bir hatanın eşiğinde olduğunun, hatta eşiği atladığının işaretini veriyor.
Ülkü Tamer, şiir yazmaya yeni başladıkları dönemde iki arkadaşıyla birlikte çıkardıkları bir dergiyi Dağlarca’ya götürdüklerini anlatıyordu bir röportajında. Dağlarca’dan, şiirleri hakkında bir değerlendirme yapmasını beklemişler. Büyük şair, şiir yazan bu üç gencin isimlerini derginin kapağına yazmış; beş yıl sonra dergiye tekrar bakacağını ve hala şiir yazmayı sürdürüp sürdürmediklerini gördükten sonra bir değerlendirme yapacağını söylemiş.
Ataol Behramoğlu yaşayan büyük şairlerimizden. O’nun da aşağı yukarı Dağlarca gibi davranacağını, şiir yazan ve O’ndan değerlendirme isteyen gençler hakkında büyük sözler söylemekten kaçınacağını düşünüyorum. Çünkü; şiirlerin devamlılığının olup olmayacağı, edebi bir değer taşıyıp taşımayacağı zaman içerisinde sınandıktan sonra anlaşılabilir. Kaldı ki Behramoğlu’nun Tansu Çiller hakkında övücü yazı yazmaktan vazgeçmesi, bu titizlikte bir aydın olduğunu göstermektedir. Ancak söz konusu Akşener olunca, benzer titizliği gösterememesi, ortada bir program olmadığı halde Akşener hareketine kefil olması üzerinde durmayı gerekli kılıyor.
MERAL AKŞENER GERÇEĞİ
Şu soru önemlidir: Ortada bir program yokken, Behramoğlu’nun Akşener’i öve öve bitirememesinin nedeni nedir? Sadece Behramoğlu da değil, birçok solcu aydın benzer konumdadır.
Bir siyasi hareketin kimliğini belirleyen algılar değil, olgulardır; laflar değil, programlardır, siyasetlerdir. Türkiye’nin yaşadığı çalkantılı süreç kimi aydınlarda fikirsel düzlemde dogmatizmi canlandırdı: Toplumsal gerçekliğin çarpıtılması, bu çarpıtmanın başka bir toplumsal gerçeklikle sonuçlanması, bunun emperyalizmin hâkimiyetini daha fazla yaratmaya yaraması, emperyalizm ve ulus devlet çelişmesinin normalleştirilmesi ve çözümlerin sisteme bütünlenmiş kuvvetlerce maskelenmesi ve suni muhalefet aygıtlarınca toplumun tamamına nüfuz eden sorunların Batı lehine sönümlendirilmesi bu sürecin ideolojik kodları arasındadır. Bence meselenin bam teli de burada. Behramoğlu’nun yazısını kazıyın altından tarif ettiğimiz bu olgular çıkmaktadır.
Ortada bir program yok diyoruz ama aslında vardır: Batı Sistemi’ne bağlılık programın esasıdır. Türkiye, milli devletini Batı’ya karşı savunurken, Batı Sistemi’ne bağlılık yemini etmek, gerçek sorunları Batı lehine çarpıtmak emperyalist sisteme bütünlenmenin gizli tanımıdır.
Behramoğlu’nun Akşener’in programına dair ileri sürebildiği elle tutulur tek fikir dış politika üzerinedir. Onu da normalleşme özlemi olarak tarif ediyor. Peki, normal olmayan nedir? Behramoğlu söz konusu yazısını yayınladığında, Türkiye, bölge merkezli dış politika yöneliminde daha kararlı adımlar atacağının sinyallerini verdi. Esat yönetiyle irtibat halinde olunduğunu Cumhurbaşkanı kendi ifadeleriyle ilan etti. Irak’ın bölünmesine karşı kararlılık sürdürülüyor. Yani Türkiye’nin ABD ile cepheleşmesinde bir yalpalama yok. Behramoğlu’nun yazısında bütün bunlar normal değildir. Çünkü normalleşmeden kasıt, ABD ile “barışmak”tır.
Behramoğlu’nun HDP desteğinden Adalet Yürüyüşüne, oradan da Akşener güzellemesine ulaşan son iki senesinin fikirsel arka planının özeti budur. Eğer devrimci mevzilerde değilseniz sisteme yedeklenmek kaçınılmazdır.
Türkiye’de hiçbir “solda bir arkadaşımız” Meral Akşener’e güzelleme yazmaz. Yazıyorsa ya o solda değildir ya da gerçeği göremeyecek kadar körleşmiştir. AKP’den kurtulmak adına ABD’nin alternatif iktidar seçeneklerinin savunuculuğunu yapmak sol değil sağdır ve çıkmazdır. Meral Akşener’de olmayan meziyetlerle Meral Akşener’i övmek Behramoğlu için bir şair inceliğine sığdırılabilir belki ama aydınların tarihe karşı sorumlu olduğunu unutmak gerekir bu durumda. Behramoğlu tarihe, vatana, emekçi halka değil Meral Akşener’e sorumluluğunu ilan ederek yıllar önce yaşamadığı Tansu Çiller pişmanlığını yıllar sonra benzer bir model üzerinden yaşayacaktır.