29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Merkez sağın trajedisi (3)-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Rifat Serdaroğlu kardeşimizin sözünü ettiği Demokrat Parti ile Namık Kemal Zeybek’in genel başkan olduğu DP aynı parti mi? Aynı ise yandık!

O Namık Kemal Zeybek ki Radikal gazetesinde yazdığı yazılarla beni İslam düşmanı ilan etmiş ve bacanağı Aydın Doğan’a gammazlamıştı (28.07.10 - 18.08.10). Benim Bolşevik mi, menşevik mi, komünist mi olduğuma karar verememiş, ama (kendince) azgın bir İslam düşmanı olduğum kesinmiş. O sırada, avukat arkadaşlar, beni hedef gösterdiği için N.K.Zeybek’i mahkemeye vermemi tavsiye ettiler ama ben böyle bir şeyi kendime yediremedim.

Kuru deriden bal çıkartmak niyetinde değilim. Konumuz merkez sağ olduğu için N. K. Zeybek aklıma geldi. Komünizmle Mücadele Derneği geçmişi var mı bilmiyorum, ama MHP - ANAP - DYP içinde yer almış, bakanlık yapmış. Şimdi de DP’nin genel başkanı.

Şimdi size iki ölçüt (kriter) vereceğim: Bir merkez sağ mensubu, kimseyi “İslam Düşmanı” olmakla suçlamaz. Laik okulun laik cumhuriyetin temeli olduğunu bildiği için Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu savunur. Somut örnek: Hiçbir gerçek merkez sağ mensubu 4+4+4 yasasını savunamaz.

***

Sanılanın tersine, Türkiye’de sol değil, merkez sağ sürekli bunalım yaşadı. Son günlerde açılan 1 Mayıs 1977 tartışması da bunalım değildir, CHP’deki istifalar da bunalım değildir.

Ama yerini, yurdunu, adresini yitirmek bir ciddi bunalımdır. İktidar yıllarını bir mirasyedi gibi geçiren, olanakları har vurup harman savuran merkez sağ bunalımdadır. Çünkü baba-ata evinde bir İslamcı parti oturmakta ve kendisinin asıl merkez sağ parti olduğunu iddia etmektedir. Merkez sağ işgal altındadır. Bu durum ülkenin geleceği için son derece tehlikeli. AKP’nin boşalttığı yere kim gelecek, o boşluğu legal, illegal kim(ler) dolduracak?

Birçok aday var: Türk Taliban, El Kaide, Selefiler, Müslüman Kardeşler... Ya da bir başka radikal oluşum. Ve şurası kesin ki bu oluşum “Antikapitalist Müslümanlar” olmayacak.

Görüyorsunuz: Merkez sağın yerini kaybetmesi sonucu Türkiye’nin başına neler geldi. Ve daha neler gelecek!

***

Merkez Sağ’ın en büyük günahlarından biri, ülkede cumhuriyetçi bir merkez sağ kitlenin oluşumuna katkı yapmaması bir yana, bu oluşumun gerçekleşmesine izin vermemesidir... Merkez sağın kemikleşmiş bir oy kitlesi hiçbir zaman olmamıştır. Oysa solda bu kitle vardır. Bu kitle, tek başına, şimdilerde, Cumhuriyet’i korumaktadır.

Turgut Özal’dan bu yana merkez sağ kabul edilebilecek kitle ve taban büyük bir hızla lümpenleşti. Lümpenin partisi, ideolojisi, dini-imanı, etiği-ahlakı olmaz. Merkez sağı yönetenler hiza ve istikametlerine bu kaypak lümpen yığışımından baktıkları için yerlerini-yurtlarını kaybettiler ve Türkiye’yi çıkmaza soktular. Bir kongre ile bunalımdan çıkamazlar, çünkü AKP’ye kaptırdıkları yığışım ile aynı dili konuşamayacaklar. Yeni bir kitle yaratmak için en azından çeyrek yüzyıl çalışmayı göze almaları gerek.

***

Ne söylesem, ne yazsam artık boş. En iyisi, Konstantinos Kavafis’in 1911 yılında yazdığı “Tanrı Antonius’a Sırt Çeviriyor” başlıklı şiirini okuyalım:

“Eğer, gece yarısı, duyulursa ansızın / geçişi görünmeyen bir alayın / eşsiz müziklerle ve seslerle - / boyun eğen yazgına, başarısız girişimlerine / ve hep hayalde kalan tasarılarına hayatının / ağlama sakın boş yere. / Çoktandır bekleyen biri gibi, bir yiğit olarak, / veda et ona, bu giden İskenderiye’ye. / Aldanmayasın sakın, demeyesin hele: / “Bir düştü bu, kulaklarım yanlış duydu.” / Böylesine boş umutlara tenezzül etme. / Çoktandır bekleyen biri gibi, bir yiğit olarak, yaraşırcasına böyle bir kentte yaşamak kısmet olmuş birine / yaklaş sarsılmaz bir kararla pencereye / ve duygulanarak dinle, ama / yakarmaları ve sitemleriyle değil korkakların. / Son bir haz olarak dinle onları, / o gizemli ordunun benzersiz çalgılarını / ve veda et ona, yitirmekte olduğun İskenderiye’ye.” (“Bütün Şiirleri”, Türkçesi: H. Millas - Ö. İnce, Varlık Yayınları).

***

Bu şiiri dilimize çevirirken büyük bir acı çektim, ne zaman hatırlasam içimi bir hüzün bastırır. Konum, “Geçti Bor’un pazarı” durumudur, ama eşeği sürecek bir Niğde de yok.

2012’in Süleyman Demirel’i keşke 1965’in Süleyman Demirel’i olsaydı.

Benim için, yeni dönemde üç merkez sağ politikacı örneği var: Hüsamettin Cindoruk, Ufuk Söylemez ve Rifat Serdaroğlu. Hüsamettin Cindoruk mükemmel bir cumhurbaşkanı adayıdır.

Namık Kemal Zeybek’in yeri ise merkez sağ bir Demokrat Parti değil, AKP...