Merkezden yönetim
Yerinden yönetim felsefesi çatladı. Şimdi ortada biri bütüncü (üniter), öbürü yerelci (federal) iki türü var. Yerel yönetim fetişistleri ikinci türü yıllarca üfürüp havalandırdı. Yerel yönetimler üzerinde merkezin vesayeti de neymiş! Güvenin halka! Yerelcilik özgürlükçülük haline getirilirken, merkeziyetçiliğe ait ne varsa yerlere çalındı. Merkeziyetçilik despotizmdir; bürokratizmdir!Bu ve benzeri sözler, doğu toplumlarını tarihleri bakımından değersiz kıldı. Asya Tipi Üretim Tarzından (ATÜT) gelen bu toplumlar, merkeziyetçi gelenekleri nedeniyle demokratikleşememişlerdi. Sovyetler Birliği örneğinde sosyalizmin hastalıkları merkeziyetçilikten kaynaklanmıştı. Azgelişmiş ülkelerdeki ulusal planlamacılık tutkularının kökeninde de merkezden yönetme hastalığı vardı. Böylece merkeziyetçilik, dünyanın sosyalizmin ve ulusal kurtuluşun coğrafyası Doğu (daha sonraları keşfedilen adla Güney) toplumlarının kötücül karakteri olarak damgalandı. Sonuçta merkeziyetçilik, planlama, kamuculuk, devletçilik gibi yönetim ilke ve usulleri, ideolojik kontrol gücüne sahip olanların bize ‘aklına bile getirme’ tehditleri savurduğu konular haline geldi. Çünkü piyasa, bunları istemiyordu.*Küresel piyasacılar gibi toplumsal bakımdan en dar tabana sahip olan siyasetler, bilimsel - tarihsel - kaçınılmaz gerçeklerden söz ediyormuş gibi davranmayı seviyorlar. Belki de buna mecburlar. Çünkü çoğu politikaları büyük çoğunluğun öz çıkarlarına aykırı düşüyor. Güçlerini tartışılmaz büyük teorilere ve büyük tarihsel gerçeklere değil, çarpık algılara borçlular. Bu durum, gücün -yetkinin belirli bir merkezi odakta yoğunlaşmasına dayanan yönetim usulü diye tanımlanan merkezden yönetim konusunda da geçerli.*Birincisi. Çoğu zaman yukarıdan aşağıya kurulan bir düzenek olarak hayal edilse de, merkezden yönetimin oluşu öyle değildir. “Merkez” bir yerin yada şeyin yukarısı mıdır, ortası mı? Dairenin merkezi vardır; aklımız onu yukarılarda bir yerlerde değil, çemberin tam ortasında arar. Kentin merkezi de kentin yukarısı değil, tam orta yeridir. Evrenin merkezi de böyledir, yukarılarda bir yerlerde değil, evrenin uçlarını bir arada tutan ortalarda bir yerde...İkincisi. Merkezden yönetimi yukarıdan aşağıya diye hayal etmemizin nedeni, işleyişe, hiyerarşi ilişkilerine odaklanmamızdır. Hiyerarşik ilişkilere, ‘emir demiri keser’ciliğin despotizmi diye gördüğümüz bu sıradüzene ilişkin duygularımız bozuktur. Bu nedenle merkezcilikten hazzetmemiz de pek güçtür.Üçüncüsü. Oysa hiyerarşi yada sıradüzen denen ast-üst ilişkileri, hiçbir sistemde tek başına iş görmez. Örneğin uygulanışını esneten yetki devri, hiyerarşik ilişkilerle aynı anda doğar ve onunla birlikte yaşar. Yine hiyerarşik sistem, eşgüdüm ilişkileri olmadan iş göremez; sayısı 20’yi aşan bakanlıkların tek başına hiyerarşi ilkesiyle çalışmaları fiziken olanak dışıdır. Ve coğrafyaya yayılmak söz konusu olunca geri çekilir, yerini yetki genişliğine bırakır. Nitekim merkeziyet içindeki devlet memurları Ankara’da toplaşmış değildir, bunların yüzde 90’ı kamu hizmeti sunmak üzere öğretmen, doktor, polis, imam, vb. görevlerle 81 il ve 919 ilçede yetki genişliği çerçevesinde memlekete dağılmışlardır.Dördüncüsü. Ve daha çarpıcı olarak, hiyerarşik ilişki denen şey, yalnızca merkezden yönetim dünyasında yaşanmaz. Yerinden yönetim usulünün yerel yönetimleri de kendi içlerinde hiyerarşik düzene göre çalışırlar. Demokrasinin beşiği, okulu diye yüceltilen bu kurumların işleyişlerinde başka bir gezegenin ruhu yoktur; yönetim gerçeği merkeziyet dünyasında her nasılsa bunlarda da öyledir.*Merkeziyetçilik, merkezden yönetim ‘tabiatı icabı kötüdür’ vecizesi, asılsızdır. Aynı “yerelcilik doğası gereği şahane birşeydir” safsatası gibi. Eğer aklımızı böyle hurafelerden temizlemeyi başarırsak, ideolojik kontrolcülerin görünmez bariyerlerini kırıp atmış olacağız.* 2016 yılıyla birlikte akıl zincirlerimizin tümden kırıldığı nice mutlu ve sağlıklı yıllar dileklerimle.