02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mert olun açıkça söyleyin-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Son yıllarda bazılarının söylem ve eylemlerine baktıkça, Atatürk’e ve Türk aydınlanmasına duydukları kin ve nefretin sebebinin onun kurduğu bağımsız, uniter Cumhuriyet olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.

Halbuki birçok İslam Ülkesi’nin kabullendiği, içine sindirdiği, egemenlik haklarımızdan vaz geçip, İngilizlerin, Amerikalıların idaresine bağlanıp, müstemleke valisinin yönettiği bir “manda” rejimini kabullenseydi, bir ulusa değil, etnisiteye dayalı, bölgelere ayrılmış bir ülke yaratsa, “böl parçala yönete” açık bir yapı oluştursaydı, bu ülkenin sınırları misakı milli’ye göre değil, işgal kuvvetleri subaylarının cetvelleriyle belirlenseydi, birileri için nede iyi olurdu.

Zira; o zaman laik demokratik bir cumhuriyet olmaz, demokrasi, yasa karşısında eşitlik gibi kavramlar müstemleke valisinin verdiği kadar olurdu.

Eğitim seferberliği yapılmaz Türk aydınlanması gerçekleşmez, halkı dogmalarla kandırmak çok daha kolay olurdu.

Kapitülasyonlar devam ederdi. Tuzu kuru devşirmeler hariç bu ülkenin gariban insanları ve yer altı, yer üstü servetleri, ucuz emek, ucuz hammadde deposu olarak, idaresini kabullendikleri devletin ekonomik gelişmişliğine, refahının artmasına katkı yaparlardı.

Lütfedip bir araştırı verin, Londra metrosu yapılırken, kaç Pakistanlı, kaç Hindistanlı can kaybedilmiştir.

Bir bakıverin Çanakkale önlerine gelip, Geliboluya çıkartma yapan İngiliz kuvvetlerinde ne kadar Gurka ne kadar Anzak ölüsüne karşı kaç Britanya adasının has çocuğu ölmüştür.

Bunları hiç düşündünüz mü? Düşünmezsiniz, düşünmenize izin vermezler. Zira çağımız faşistleri, uşak ruhluları gerçek düşüncelerini “küreselleşme, globalizasyon, reel politik, kontrolsüz bir serbest bir piyasa” gibi kavramların arkasına saklarlar.

Neden rahatsızsınız?

İşte şimdi Atatürk’ten, bu Cumhuriyeti kuranlardan, onların ümmetten bir ulus yaratma çabalarından nefret edenler, bir zamanlar “İngiliz mandası olsun”, “Amerikan mandası olsun” diyenlerin torunlarıdır.

Bunlar dedelerinin yaptığı gibi “Bizi kullan deliğe süpürme” diyenlerdir. Halbuki bundan tam doksan dört yıl evvel bir avuç namuslu kahraman insan, Sivas Kongresinde, asıl amacın ülkenin tam bağımsızlığı olduğunu ortaya koymuşlardır.

Sıvas Kongresinde genç tıbbiyelinin, büyük kurtarıcıya yönelik söylediği “ sende mandayı kabul edersen seni de suçlarız” sözleri, bugün çağımız faşistleri neo liberallere o tarihte, büyük bir öngörüyle verilmiş en güzel cevaptır. Zira o tarihte de, mandacılığı İngiliz muhipliğini savunan Anadolu’nun mazlum halkı değil, Damat Feritler, Sait Mollar,Ali Kemaller gibi tuzu kuru,kendi kişisel çıkarları her şeyin önünde olan ve TÜRK MİLLİ VARLIĞINA DÜŞMAN OLANLARDIR.

Ogün İngiliz Muhiplerinin gerçek amacı,aynen bugün çağımız faşistlerinin yaptığı gibi, Anadolu da örgütlenerek isyanlar çıkarmak, milli uyanışı etkisiz hale getirip, YABANCI MÜDAHALESİNİ KOLAYLAŞTIRMAKTIR.

Ogün de, bunların arasında milli uyanışı, dayanışmayı etkisiz hale getirmek isteyen, siyasetçisi, gazetecisi, okur yazarı vardı; bugünde.

Bu ülkenin bağımsızlığı için emperyalizme karşı omuz omuza savaş vermiş insanları, bugün etnik ve mezhepsel kökenlerine göre ayrıştırarak bir iç çatışmayı körükleyip, yabancı müdahalesine imkan tanınacak bir ortamı yaratmak isteyen, aynı sıfatlara sahip kişiler var. Yani zaman su gibi akıp gidiyor ve fakat amaç ve sahnede yer alan karakterler değişmiyor.

Bu ayet mi? denilen gençliğe hitabesinin hangi cümlesi birilerine batıyor, anlamakta zorluk çekiyorum.

Devletin kurucusunun, bir ülkenin bağımsızlığını, iç ve dış düşmana karşı mücadeleyi gençlere görev olarak vermesini kimi niçin rahatsız ettiğini anlamakta zorluk çekiyorum.

Siz bu ülkenin iç düşmanı mısınız? Siz bu ülkede isyanlar çıkartmak mı istiyorsunuz? Neden rahatsızsınız.

Siz bu ülkede bölücüler bir iç çatışma çıkarttığı zaman yabancı müdahalesini mi isteyeceksin?

Eğer bunlara “EVET” diyorsanız, o zaman hayatınızda bir kere mert ve dürüst olun, Atatürk’ten ve onun düşüncelerinden, onun kurduğu, laik demokratik cumhuriyetten rahatsız olduğunuzu dünya’ya ilan edin.