24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mezhepçi vekâlet savaşları, emperyalizm ve Yemen suları-III

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen haftaki yazımda özetle;
- Yemen’de 8 yıldır devam eden emperyalist Vekâlet Savaşı’nda füze ve dronların, Husileri askerî ve siyasi hedefe götürmeye yetmediğinden;
- Suudi Arabistan ve BAE’nin beraberce saldırdıkları Yemen’de birbirlerine rakip duruma düştüklerinden;
- ABD’nin Yemen’de savaştırdığı Suudi Arabistan’ı silah satışı üzerinden çok feci kazıkladığından bahsetmiş; hatta sözü, bizim de yemek üzere olduğumuz F-16 kazığına getirmiştim.
Deniz ve hava kontrolünü elinde tutan taraf olarak Suudi Arabistan ve BAE’nin, Husi kıyılarına amfibi harekât yapmaları güçlü bir olasılıktır. Bu nedenle Husiler, kıyı sularında bazı sahaları mayınlamışlardır. Nitekim, Husi sahillerinde, çıkarmaya uygun plajlarda gizlice keşif-gözetleme yapan bir BAE sahil güvenlik botu, 9 Mart 2017’de 2 kişilik mürettebatıyla birlikte mayına çarpıp sulara gömüldü. Yemen sularında başka bir mayın infilakı yaşanmadı. BAE’nin batan bu teknesine sahil güvenlik botu demek, açıkçası içimden gelmiyor; 6,5 metre boyunda ve süratli gidebilen bir kayık desek daha doğru olur. Emperyalist Batı, Kızıldeniz’e mayın dökülmüş olmasını ziyadesiyle abartsa da; dökülen mayınlar, ulaştırma hatlarının dışında ve Husi kumsallarının önündeki sığ sulardaydı. Açıkçası, Husilerin amfibi harekâta karşı kendilerini savunmak için mayınlamaktan başka yapabilecekleri bir şey de yoktu.

HUSİLERİN VATAN SAVAŞI

Kızıldeniz’i işgal eden emperyalist savaş gemilerinin “meşru müdafaa” gerekçesiyle havada gördükleri her şeye -Husi saldırısı varsayımıyla- ateş açma âdetini, 10 Ekim 2016’da USS Mason isimli ABD destroyeri başlattı. O tarihten sonra, emperyalist savaş gemileri, Kızıldeniz’de, -kendilerine yaklaşsın ya da yaklaşmasın- havada gördükleri ve teşhis edemedikleri her şeyi, uzun menzilli SAM’lar ile düşürdüler; sonra da bu cisimlerin ne oldukları belli olmadığı hâlde “Husiler bize saldırdı” diyerek dünyayı kandırdılar. Emperyalizmin “meşru müdafaa” diyerek yaptıkları -ve günümüzde de sürdürdükleri- bu SAM atışlarının asıl amacı, Yemen’de ABD çıkarları için savaşan Suudi Arabistan ve BAE’nin hava savunma sistemlerini denizden desteklemekten başka bir şey değildir.

Jeopolitik körlük içinde olmayanlar, Husilerin vatanları için savaştıklarını iyi bilirler. Vatan savunması yapan Husilerin, Husi topraklarına saldıran Suudi ve BAE askerlerine; Husilere yapılan saldırıların sevk ve idare edildiği Suudi ve BAE komuta merkezlerine; Husilere saldırılarda kullanılan Suudi ve BAE hava üslerine; Husilere Kızıldeniz’den saldıran Suudi ve BAE savaş gemilerine; Husi topraklarına yapılan saldırıların ekonomik kaynağı niteliğindeki Suudi ve BAE petrol tesisleri ile petrol tankerlerine yerden atılan füze/dron saldırıları yaptıklarını biliyoruz. Bu doğal ve hukuki savaş sürecinde, vuruş yüzdesi düşük olan ve vurduğunda da büyük miktarda kayıp ve hasara yol açamayan Husi füze/dron saldırıları; Suudi ve BAE hava savunma füzelerinin bolca tüketilmesine yol açtı. Pahalı Patriotların bu kadar sık kullanımı, Suudi Arabistan ve BAE’nin ABD’den on milyarlarca dolarlık Patriot kazığı yemelerine neden oldu. Suudi Arabistan’da Patriotların işe yaramadığı durumlar da yaşandı. Örneğin, 14 Eylül 2019’da, ilkel 25 Husi dronu, âdeta iğne deliğinden geçerek Suudi Abqaiq ve Khurais petrol tesislerini birkaç hafta boyunca üretim yapamaz duruma düşürdü.

Fakir Husilerin hava savunma yeteneklerine zayıf bile denemez; çünkü yok. On binlerce sorti hava saldırısı ile yıkıma uğratılan Husilerin, 2015’te bir Fas F-16’sını ve 2020’de de bir Suudi Tornado’sunu düşürmenin dışında, yerden havaya yapılan atışlarında bir başarı öyküsü yoktur. Özetlemek gerekirse, havadan nadiren vurulan Suudi Arabistan ve BAE’nin, havadan sürekli olarak vurulan ve buna hiçbir şey yapamayan Husilerin savaşından bahsediyoruz. Uçaksız ve gemisiz yapılan vatan savunması, yıkım ve açlıkla birlikte yürümeye mahkûmdur.

2018-2020 döneminde, artarak devam eden Suudi deniz ablukası ile hava saldırılarının kronikleştirdiği sivil ölümleri ve açlık, Husilerin denizdeki Suudi hedeflerine yaptıkları füze saldırılarının da artmasına yol açtı. Kızıldeniz’de Hudeyde açıklarından geçen Suudi petrol tankerleri, Husi füze, dron veya kamikaze bot saldırılarına maruz kaldılar. Yoğunlaşan saldırılara rağmen, Suudi tankerlerin çoğu isabet almadan, isabet alan az sayıdaki tanker ise küçük hasarlarla Kızıldeniz’i geçmeyi başardılar.

'KIZILDENİZ’DE TÜRK KURU YÜK GEMİSİ VURULDU' İDDİASI

Suudi tankerlerine Husi saldırılarının yoğunlaştığı dönemde, 50.000 ton Rus buğdayını, Husilerin Saleef Limanı’na götüren “İnce İnebolu” adlı Türk kuru yük gemisinin yaşadıkları ilginçtir. “İnce İnebolu”, Husi limanına götüreceği buğdayın BM denetiminden geçmesi için, 4 Mayıs 2018’de Cibuti Limanı’na girdi; 8 Mayıs 2018’de BM denetiminden geçti ve zorunlu gıda maddesi taşıdığı için BM denetçileri tarafından Husi limanına gitmesine izin verildi. Gemi, 9 Mayıs 2018’de, Husi Saleef Limanı’na 70 mil kadar yaklaştığında, Suudi savaş gemileri tarafından durdurulup demirletildi ve keyfi olarak bekletildi. Sert Suudi ablukasının yol açtığı bu kasıtlı bekletiliş sırasında, 10 Mayıs 2018 gecesi, gemide bir patlama meydana geldi ve ana güvertede yaklaşık 1 metre çaplı bir delik açıldı. Gemi, füze ile vurulduğunu iddia etti. Suudi Arabistan’ın Dammam fırkateyninden gelen 8 kişilik bir Suudi askeri timinin nezaretinde “İnce İnebolu” gemisi, onarım için Suudi Arabistan’ın Cizan Limanı’na girdi. Cizan’da 2 aylık onarımını tamamlayan gemi, Temmuz 2018 ayı içinde Husi Saleef Limanı’na buğdayını boşalttı. Cizan’dayken gemide inceleme yapan Suudi yetkililerinin açıklamalarına göre, gemide herhangi bir füze veya dron izi yoktu ve patlamanın nedeni başka bir şeydi. Bu noktada, İnce Denizcilik şirketi, aşırı bir tepki gösterdi ve sahip oldukları geminin kuzeyden gelen bir füze ile vurulduğu iddiasında ısrar etti. Tersini iddia eden Suudilere göre, Husi füze ve dronlarıyla vurulan gemilerin sac yırtılmaları içeri doğru olurken, “İnce İnebolu” gemisinin sac yırtılması, dışarı doğruydu. 7 Ağustos 2023 tarihinde Derince’de meydana gelen buğday silosu patlamasından da hatırlayacağınız üzere, uygun depolama koşulları sağlanamazsa buğday tozları şiddetli patlamaya yol açmaktadır. “İnce İnebolu”nun yüzen bir buğday silosu olduğunu ve buğday tozu kaynaklı patlama riskinin bulunduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca, AIS (otomatik tanımlama) cihazı sürekli çalıştığından Suudilere ait olmadığı kesin olan, üstelik Husilere insani yardım amaçlı gıda maddesi taşıyan bir Türk gemisini Husilerin vurmaları için hiçbir makul gerekçe bulunmamaktadır. Türk medyası, olayı şüpheli ifadeler üzerinden haberleştirmişse de; Batı medyası, Dışişleri Bakanlığımız, hatta Beyaz Saray bile gemimizin füze ile vurulduğunu ilan ettiler. Üstelik, gemiye yönelik resmî inceleme raporları da, aradan geçen 5 yıla rağmen kamuoyu ile paylaşılmadı. “İnce İnebolu” gemisinin füze ile vurulduğunda en çok ısrar eden makamın ABD Hükûmeti olması da, ayrıca dikkat çekicidir. Bu noktada, emperyalizmin ne kadar inandırıcı olduğu sorusu, kendiliğinden devreye girer. Diğer taraftan, Kızıldeniz’de görülen her füzenin Husilere ait olup olmadığı da sorgulanmaya değerdir. Zira, 11 Ekim 2019’da Sabiti isimli İran tankeri, Kızıldeniz’de Cidde’nin 70 mil batısından geçerken 2 füze isabeti aldı ve İran’a bordasındaki füze yaralarıyla döndü. Sizce Husiler, yeryüzünde tek destek alabildikleri devlet olan İran’ın gemisine füze saldırısı yapmış olabilir mi? Peki, İran tankerine Kızıldeniz’den geçerken kim füze attı? Bu tür işlerde sabıkası kabarık olan emperyalist ABD’den şüphelenmemek elde değil. Kanımca, Kızıldeniz’de uçuşan füze veya dronların tümü birden Husilere ait olmayabilir. Haftaya devam edeceğiz… Sonuç olarak: Gerçek düşmanın emperyalizm olduğunu anlayamayanlar için emperyalizmin vekili olmak kaçınılmazdır; marifet, Asya’ya karşı emperyalizm ile birleşmek değil; emperyalizme karşı Asya’da birleşebilmektir. Batı Asya denizleri, emperyalizmin işgalinden kurtulmak için; Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan’ın emperyalizmin vekilliğine gönüllü olma huyundan vazgeçmelerini beklemektedir.

ABD Yemen