19 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milletvekillerine Açık Mektup

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Eski Yazar

A+ A-

TBMM’nin sayın vekilleri,

Bu mektubu size bir gazeteci olarak değil, bugüne dek meclis dilekçe komisyonuna tek satır başvuru yapmamış, hiçbir siyasetçiden hiçbir özel talepte bulunmamış bir yurttaş olarak yazıyorum.

Bugünlerde önünüze hayli tuhaf bir yasa tasarısı gelecek. Tuhaf diyorum çünkü bizden çok daha küçük ülkeler bile böylesi bir konunun “yasa” olarak meclise getirilmesine şaşırırlar…

Konumuz köpekler. Zaman zaman sokaklarda gördüğünüz, dört ayaklı, kuyruklu, azıcık yüz verince şımarıp yılışan, kalabalıklaşınca çeteleşip baş belası olan köpeklerden söz ediyorum…

Konunun özü, artan sokak köpeği popülasyonunun bazı bölgelerde insanları rahatsız etmesi ve günlük yaşamı zorlaştırması. Bu sorun, çok basit yöntemler ile çözülebilecek iken, bilinçli kışkırtmalar ve dezenformasyonlar ile bir tür toplumsal çatışma başlığına dönüştürüldü.

Sokak hayvanları, yüzlerce yıldır şehir yaşamımızın ayrılmaz parçasıdır. Şehre renk katmak, sevmek, sevilmek dışında hiçbir özel işlevleri yoktur. İnsanın olduğu her yerde yaşarlar ve normal koşullar altında zararsızdırlar. Nüfusları kontrol edilmezse ya da salgın hastalık oluşursa zararlı hale gelirler.

Bugün Türkiye’de herhangi bir kuduz salgını riski bulunmuyor. Riskli olarak değerlendirilen vakalar, büyük oranda vahşi hayvanlar ve sahipli hayvanlar ile ilişki. Sokak köpeklerinden kaynaklı hiçbir kuduz vakası yok.

Aynı şekilde, sokak köpeği saldırısı haberlerinin de çoğu gerçeği yansıtmıyor. Köpek saldırıları çok büyük oranda sahipli hayvanlar ve yasaklı türlerden kaynaklanıyor. Sokak köpeği sayısı ile ilgili iddialar da gerçeklikten ve bilimsellikten uzak. Akla ve gerçeklere aykırı rakamlar gerçekmiş gibi yansıtılıyor.

İçişleri Bakanlığının 2022 tarihli sokak hayvanları araştırması, halkın bu konuyu söylendiği kadar dert etmediğini gösteriyor. Üstelik halk sokak hayvanlarının toplatılmasına veya öldürülmesine de karşı. Seçim sürecinde ve sonrasında yapılan anketlerde insanlar “sokak köpeği” diye bir sorunun sözünü bile etmiyor. Ama sosyal medyaya baksanız tam tersi bir hava esiyor. Gerçek bir sorun ile değil sosyal medya manipülasyonu ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.

Sayın Milletvekilleri,

Basına yansıyan bilgilere göre yakın zamanda önünüze bir yasa tasarısı gelecek. Tasarı, köpeklerin toplatılmasını ve hatta uyutulmasını (yani öldürülmesini) içeriyor. Böylesi bir uygulamaya yol vermek halkın vicdanında büyük yaralar açar. Çünkü sokak hayvanları inancımıza göre Allah’ın dilsiz kullarıdır. Küçük ve tuhaf bir azınlık dışında tüm halk, sokak köpeklerine zarar verilmesine sonuna kadar karşıdır. Yasa tasarısı toplumsal uzlaşı ile hazırlanmamıştır. Amacı son derece şaibeli bir nefret lobisinin manipülasyonları ve yoğun baskısı altında şekillenmiştir.

Sokak köpeklerinin çeteleştiği yerlerde insanlar için bir risk oluşturduğu doğrudur. Kamunun görevi buna müdahale etmek, halkın emniyetini sağlamaktır. Yani bir sorun olduğu doğrudur ve çözülmelidir. Ancak bu iş, KÖPEKLER UYUTULMADAN DA gerçekleştirilebilir. Çok basit ve çok daha insani yöntemleri vardır, mahalli idareler ile hayvan severlerin-halkın işbirliği sorunu çok düşük maliyetler ile çözebilir. Milyonlarca gönüllü, bu hususa seslerinin dinlemesini ve sürece dahil edilmeyi beklemektedir.

İnsanlarımızı korumakla hayvanları korumak birbirine zıt kavramlar değil, bilakis aynı kategorideki eylemlerdir. Hem insanlarımızı hem de kültürümüzü, değerlerimizi, çevreyi korumak mümkündür. Hayvanlara yönelik nefret ve şiddet, insana yönelik nefretin kuluçkasıdır. Hayvan düşmanlığı ırkçılığın-faşizmin ilk basamağıdır.

Sokak hayvanlarının toptan imhası, Avrupa’da 19. yüzyılın sonunda yeşeren soykırımcı kültürün bir parçasıdır. Bugün tüm dünyada mahkum edilmiş bir bakış açısıdır.

Türkiye’de de ilk ve son kez 1910 yılında denenmiştir. O dönemde Hayırsız Ada faciasına yol açan yöneticiler hiç de hayırla anılmamaktadır. Vicdanı kanayan İstanbul halkı bugün bile aynı trajediyi anlatmakta, sebep olanlara ah etmektedir.

Sayın Vekiller,

Sizler halkın seçtiği vekillersiniz. Sorumluluğunuz da ancak halka karşıdır. Nefret kampanyasının vicdanınızı gölgelemesine izin vermeyin. Halkı rencide edecek, toplumu çatışmaya sürükleyecek yanlış kararların parçası olmayın. Allah’ın emaneti canların toplatılması ve öldürülmesi tasarısını reddedin.

TBMM Milletvekili köpek İçişleri Bakanlığı