Yandex
30 Mart 2025 Pazar
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli Eğitimin çöküşü bir tercihtir!

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz, Ziya Selçuk, Mahmut Özer, Yusuf Tekin…

Bu ülkenin milli eğitimi son yirmi iki yılda dokuz bakan gördü. En kısası beş ay, en uzunu altı yıl bakanlık yaptı. AK Parti Hükümeti’nde ortalama Milli Eğitim Bakanlık süresi iki yıl…

Her gelen, kalıcı olmak, bir iz bırakmak, “hizmet üretmek”, devraldığı eğitim sorunlarını çözmek için bir şeylere müdahale etti. Altı yıl bakanlık yapan Hüseyin Çelik hariç, hiçbiri kendi içinde bütünlüklü ve tutarlı bir sistem kurmalarına izin verecek kadar uzun süre görevde kalamadı.

Ama daha önemlisi, Hükümet’in bir bütün olarak ulusal ekonomi ile eğitimi birbirine bağlayacak bir kalkınma felsefesinin olmamasıydı.

TAVSİYE Mİ ÖZELEŞTİRİ Mİ?

Geçtiğimiz hafta, AK Parti’nin dünya görüşüne yakın üç dernek ortak bir rapor yayınladı. Dernekler, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, Maarif Platformu ve Medeniyet Enstitüsü adlarını taşıyor. Eğitim sisteminin güncel sorunlarını sayıp dökmüşler.

Rapordaki tespitler, aynı zamanda ülkeyi bunca yıldır tek başına yöneten AK Parti Hükümeti’nin neyi düzeltemediğini ortaya koyan bir özeleştiri gibi de okunabilir.

Rapora göre,

Lise ve üniversite öğrencileri kolay mezun oluyorlar,

Sistem herkesi memnun edip diploma sahibi yapmayı hedefliyor,

Öğrenciler yeteneklerine göre yönlendirilmiyor,

İhtiyaçlara uygun eğitim verilmiyor,

Üniversite mezunları işsiz kalıyor. Üstelik o saatten sonra iş bulmasını kolaylaştıracak şekilde sanayinin ihtiyaçlarına uygun becerilerle donatmak için geç kalınmış oluyor,

Eğitim kısa süreli ve dar kapsamlı menfaatlere göre planlanıyor. Oysa uzun vadeli ulusal ihtiyaçlara uygun olarak planlamak gerekiyor.

Üniversitelerde bölüm kontenjanları popülist yaklaşımlarla belirleniyor. Oysa ülkenin ihtiyaçları ve istihdam imkânlarına göre planlamak gerekiyor.

Daha ne desinler!

FELSEFESİ OLMAYAN EĞİTİM SİSTEMİ

Raporda söylenenler kadar söylenmeyenler de önemi. Çünkü bir partinin neredeyse çeyrek yüzyıla yakın süre ülkeyi tek başına yönetmesine rağmen, milli eğitim sisteminin yapısal sorunlardan kurtaramamış olması, söylenmeyenlerin daha önemli olduğunu gösteriyor.

Her eğitim sistemi, bir felsefeye dayanır. Felsefesiz eğitim yoktur. Ne için, hangi hedeflere ulaşmak, nasıl bir insan kaynağı yaratmak istiyorsanız, elinizdeki eğitsel imkân ve araçları buna göre örgütlersiniz.

Türkiye’de lise ve üniversite öğrencileri neden kolay mezun oluyorlar? Eğitim sistemi neden diploma fabrikası gibi çalışıyor? Bu bir hata mı? Hayır, bu bir tercih!

Sistem öğrencileri neden yeteneklerine göre yönlendirmiyor? Çünkü buna ihtiyaç yok!

Eğitim neden kısa süreli ve dar kapsamlı menfaatlere göre planlanıyor? Çünkü AK Parti’de popülizm ve adam kayırmacılığı (patronaj) milletin uzun vadeli, dolayısıyla oy getirmeyen ulusal ihtiyaçlarına baskın geliyor.

Üniversite mezunları neden işsiz? Çünkü zaten üniversite okumaları değil, istihdam piyasasına olabildiğince geç girmeleri için dört-beş yıl daha öğrenim görüyormuş gibi oyalanmaları gerekiyor!

Eğitim ulusal ekonominin ve kalkınma hedeflerinin insan kaynağını yaratmak için bir araç… Kalkınma deyince, sıcak paraya dayalı bir borç ekonomisi aracılığıyla sanal refah yaratmayı anlıyorsanız, elbette reel sektör ve üretim için gereken insan kaynağını inşa etmek diye bir derdiniz olmaz. Çocukları oyalamanız ve uyanmasınlar diye fazla zorlamadan ellerine birer diploma tutuşturmanız gerekir.

Böyle bir “eğitim felsefesine” dayandığında, sistem hem iki yılda bir bakan öğütür, hem de her gelen bir öncekinin yaptıklarını değiştirir, ne yapılırsa yapılsın “doğru model” bir türlü bulunamaz. Bu kafayla yirmi değil yüz yirmi yıl yönetseniz hiçbir şeyi düzeltemezsiniz. Politikasızlık politika olmuştur çünkü.

Nasıldı Cem Karaca’nın Askaros Deresi şarkısının sözleri?

Bugün böyle gidelim

Yarın Allah kerimdir…

Alın size Milli Eğitim felsefesi…

Milli Eğitim Bakanlığı
Yorumlar (7 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...