09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli güven geri geldi-(TAMAMI)

Onur Belge

Onur Belge

Eski Yazar

A+ A-

Milli takımın yaptığı 5 hazırlık maçı da tamamlandığı için artık daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliriz . Baştan beri görünen ama bir türlü emin olamadığımız bir şey vardı. Artık “olmazsa olmaz” yani değiştirilemez futbolcu yok. Zaten böyle olduğunda biz başarıya gitmiştik. Böyle, oynayarak kendini kanıtlayan ve herkes tarafından onay alan bir kadro ile dereceler alınmıştı. Abdullah Avcı ile bu kaybolan yol yeniden bulundu.

Birbiri arkasından oynanan maçlar alışkanlık yaptı ve çoğu A Milli formayı az giymiş olan futbolcularımız kaynaştı, kendilerine güvenleri geldi. İşte bu çok önemli. “Ben atayım” duygusu yerini “biz atalım” ile değiştirmiş. Golcülere dikkat edin, hepsi görevini yaptı. Umut, Burak, Mustafa Pektemek ve diğerleri, hem attılar, hem attırdılar. Gürcistan maçı “ikinci ilk” oldu, tam fikir vermedi. Zaten başarısızlık teknik direktörlerinin de başını yedi.

Finlandiya maçı “nasılsa kazandık” derken kaybedildi ve müsabakanın son düdük ile biteceği yüzümüze anlatıldı. Ama ondan sonrası bizim çocuklarındı. Bulgaristan karşımızda “sıra takımı” olarak kaldı. Portekiz ve Ukrayna maçları “işte biz bu olmalıyız” dedirtti. Yine de oynanan karşılaşmalarının hazırlık mücadelesi olduğu gerçeğini bir yana koyalım. Şimdi artık Abdullah Avcı çıktığı yola devam etmeli. Yani Şenol Güneş’in dünya üçüncülüğünden sonraki Konfederasyon Kupası’nın başarılı yenilenmiş takımından geri dönmesi olmamalı. Fatih Terim ve Mustafa Denizli’nin de “iyiyi değil, kendi istediğimi oynatırım” katılığı aşılmalı.

Bir deeee, Abdullah Avcı nereden çıktığını hiç unutmamalı ve onun çıktığı yerde daha milyonlarca Türk genci olduğu gerçeğine her gün bir kez daha bakmalıdır.

Ödül mutluluğu başkadır

Masleğini özel hissetmek güzeldir. Meslek içinde kendinizi özel hissetmek daha güzedir. Hele bir de meslektaşlarınız tarafından, halk tarafından ödüle layık görülmek anlatılmayacak bir mutluluk kaynadığır. Geçtiğimiz hafta İstanbul Gazeteciler Derneği’nin “Babıali’de 50. Altın Yıl” ve “Medya ışıkları” ödül töreni vardı. Oktay Ekşi, Orhan Birgit, Orhan Ayhan, Rahmi Turan, Hami Alkaner gibi 50 yıllık ustaların yanı sıra, beni de “Medya Işıkları”nda Spor Yazarı ödülüne layık görmüşler.

Gerek mesleki yarışmalarda, gerekse jüriler tarafından defalarca ödüllendirildim. Ancak bunun anlamı bir başka oldu. Kendinizi unutulmuş hissettiğiniz bir anda hatırlanmak inanılmaz güzel bir duygu. Barışçı, kalbi sevgi dolu bir insan olan İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı dostum Engin Köklüçınar ile yönetim kurulu arkadaşlarına ve jürisine, sonuna dek törene desteğini eksik etmeyen Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’e gönülden teşekkür ederim.

Oradaki ustaların, meslektaşlarımın ilk günkü gibi hayacanla mesleklerine sarıldıklarını görünce “gazetecilik bitiyor mu?Bizi yakıyorlar” korkusuna kapılmanın ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha anladım. Büyük Usta zaten vaktinde söylemiş. “Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...”

Ödülümün adı Medya Işıkları... Evet, insan yaşamı ömrüyle kısıtlıdır. Ama taşıdığımız ışık ölümsüzdür. Nazım’ın dediği gibi sonsuza dek elden ele taşınacak ve hiç sönmeyen ateşi ile karanlıkları aydınlanacaktır. Kül olup ortadan yok olmasını bekleyenlerin de hevesleri kursaklarında kalacaktır.

Finansbank’tan anlamlı davetiye

Roland Garros, Fransa açık tenis turnuvası tüm hızıyla devam ediyor. Hobim tenis olduğu için eşimin “yat artık uykusuzluktan öldün” demesine karşın geç saatlere dek ekran başına çakılıyorum. Aslında şu sıralar bizim yarıkürede tenis mevsimi. Geçtiğimiz pazar günü ödül döneni yapılan ve her yönüyle güzellikler taşıyan bir tenis turnuvasına davet edildim. “Finansbank Private Banking TTF İstanbul Seniors Cup”ta antrenmansız ve yetersiz olduğun için yaş grubumda ilk turda elendim.

O işin bir başka yönü, düzen, hoşluk, eski dostları yeniden görmek, sohbet edip hasret gidermek bir yaşam tarzı. Ama Bana gönderilen davetiyeyi sizlerle paylaşmak istedim. Temizliğin sembolü beyaz eldivenlerin taşıdığı adaletin minderi üzerindeki tenis topları çok anlamlar içeriyor. Düzenleyenleri tebrik ediyorum.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları