11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli irade sapması yıl: 1950 - (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-


NABIZ


MİLLİ İRADE SAPMASI
Yıl:1950


Demokratik rejimin ikinci seçimi yapılacak.
CHP DP ve diğer partiler harıl harıl propaganda sürecinde çalışıyorlar.

14 Mayıs 1950 günü seçimler yapılıyor ve DP CHP'yi ezici bir çoğunlukla yeniyor ve tek başına iktidar olacak. DP’li bir yazar Mümtaz Faik Fenik cezaevinden aday olmuştur ve seçimi de kazanmıştır. Tek parti devri hukuku çalışıyor ve uzun yıllar Zafer Gazetesi'nde yazılar yazacak mazbatası alıyor, tahliye ediliyor. Çiçeği burnunda demokrasinin gereği yapılıyor ve Milli iradenin dediği oluyor. Ne tartışması ne hukuki görüşlerin çatışması yaşanıyor. Milli iradenin kararına kim karşı çıkabilir?
Gerginlik yok. Milli irade tecellisine karşı olan yok, tehdit yok Meclisi boykot etmek yok…
O nedenle 14 Mayıs 1950 tarihi önemlidir.

Yıl 1957
Menderes’in hani o “Allah bana bir daha o 27 Ekim gecesini yaşatmasın “dediği ve CHP başında, 1950- 1954 seçimlerin yenilgiyi tatmış İsmet İnönü 178 milletvekiliyle Mecliste ana muhalefetin güçlü olduğu seçim. O seçimde Ulucanlar Cezaevinde yatan ama seçime girme hakkını kullanarak seçilmiş bir siyaset adamı var: Osman Bölükbaşı. O tarihe dek başına gelmedik kalmayan, tek başına başlı başına bir muhalefet partisi gibi DP ‘ye kök söktüren Bölükbaşı..
Hemen salıveriliyor mazbatasını alıp Meclise giriyor.
Ne tartışma ne YSK kararıyla iptal var. Milli İrade yine Mecliste.

Yıl 2002
2001 de kurulan AKP 2002 seçimlerine en önemli sloganı: Milli İradenin eliyle iktidar olmak” Mangalda kül kalmıyor ama Genel Başkanının seçilme şansı yok. Hem Cumhuriyete ve laikliğe karşı suç işlemek, hapisten çıkmış ama Anayasa Mahkemesinde davası var. Seçilme hakkı elinden alınmış!
CHP’ nin Genel Başkanı açıklama yapıyor:
“- Anayasayı değiştirir ve bir partinin Genel Başkanını Meclis dışı bırakmayız ”Demokratik bir davranış ama, kimileri bu davranışı gereksiz buluyorlar. Baykal harekete geçiyor ve Anayasanın hem bir maddesine ek yapılıyor, hem de bir milletvekili istifa ettirilerek, Tayip Erdoğan Siirt milletvekili oluyor ve hem de Başbakanlığı Gül’den devir alıyor. O günden beri de 8 yıldır Başbakan. Milli İrade işliyor, yada yenileştirilerek işlemiş oluyor
Aradan yıllar geçti.
2011 yılında yapılan seçimler yapıldı. BDP adına bağımsız aday olan Hatip Dicle KCK davasıyla ilgili olarak ceza almış.Bu cezadan YSK‘nın haberi yok. Adli bürokrasi suçlu gösteriliyor ama YSK‘nın işi ne ki?
Oy pusulasında Dicle’nin adı yazılmış. Hatip Dicle 78 bin seçmenin oyuyla seçiliyor. Mazbatasını alıyor. YSK uykudan uyanıyor ve Milli İradeye müdahale anlamına gelen bir kararla o milletvekilliğini Dicle’den alıp, AKP ye ekliyor. Şimdi ne olacak?
Ben bilemem! Ancak milli İrade, milli irade diye mangalda kül bırakmayanlar bilmeli. Dicle’yi ister beğenin ister beğenmeyin Milli İrade karar verdi ve o milletvekili adayını seçmişse, o 78 bin oyu nasıl AKP ‘ye devredersiniz? AİHM ‘nin aldığı kararları orada uzun yıllar görev yapmış, Türkiye’yi temsil eden bir yüce yargıç Sayın Rıza Tüzmen açıklıyor ki;”Bu insan hak ve özgürlüklerine seçme seçilme hakkına karşı bir harekettir “diyor ve örneklerle kararın AİHM tarafından bozulduğunu söylüyor. BDP tam da Kürt sorunu ortadayken Meclise boykot kararını açıklıyor.
Yasalar değişmiştir, efendim çağ değişmiştir demek sorunu nasıl çözecek?Hadi bunları yasa konusudur diyelim geçelim. YSK kusur etti varsayalım ya 3 yılı aşkın tutuklu bulunan ve henüz haklarında bir Mahkeme hükmü bulunmayan ve Prof. Haberal ve Mustafa Balbay’ın seçimi kazanmış Milli irade ürünü olan milletvekilliğine bir özel mahkeme Başkanı olumlu oy kullansa da daima bu konu tahliyelere karşı çıkan iki sayın üyenin aldıkları karar ne diyeceğiz.
İşte bunun adı bir Milli İrade saptırmasıdır. AKP ise bu durumdan en çok yararlanan partri oluyorsa, kafanız karışmıyor mu?
Artık Türk vatandaşı olan Kürt kökenlilerin Kürt vatandaşı diye nitelendikleri bir ortamda siz bu açıklamalara göre, siyaset mühendisleri ve bazı medya grupları çabalıyorlar ki; Hatip Dicle Meclise girmesin. "Tamam girmesin" diyelim de adli bürokrasinin ihmali seçilmiş bir adamın özgürlük hakkına karşı bir Milli İrade saptırması sayılmaz mı? İşte size bir toplumsal gerginlik nedeni daha.
Sevsinler sizin gelişmiş demokrasinizi?
%10 barajı neleri yarattı? Önce şu barajları kaldırsanız, siyaset hülle yolunu seçmese, olmaz mı?
Bırakın demokraside gelişmeyi; 1950 ‘den bile geride kaldığımızın farkında mısınız?
Bal gibi olurda; elbette o zaman demokrasi çok sesli hale gelir ve muhalefetin sesi örgütlü ve sert çıkar.

kurtulaltug@aydinlikgazete.com