04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Milli Merkez korkusu -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Eğer; bir iktidar 11 yıldır yapılan yanlış, hukuk dışı uygulamalardan korkmaya başladıysa; eğer; o iktidar dünyanın gözleri önünde akıl almaz yolsuzluklara bulaşmışsa, iktidar ve onun başı, koca bir ulusun ayaklarda ve sokaklarda olmasını zorla bastırmayı denemeye kalkmışsa; Elbette, “Marjinal partiler, marjinal gruplar” dediği demokratik direnme haklarını kullanan yurttaşların, bir anda çığı gibi büyümesi karşısında kimilerini hedef göstererek, dikkatleri başka noktalara çekeceklerdir.

Şişeden çıkan dev: Süper Nato

Rahmetli Bayar anlatmıştı:

1950 yılında Çankaya Köşkü’ne çıktığında İsmet Paşa’yı görmek için Pembe Köşk gitmiş. Sohbet sırasında Bayar, “NATO’ya niçin girmediniz Paşam?” diye sormuş.

Paşa umursamaz bir tavırla: “Aldılar da mı girmedik?” yanıtını vermiş. Rahmetli Bayar’ın en büyük korkusu kominizmdi. Her sonbaharda Türkiye’ye komünizmin geleceğinden korkardı ve onun için de ne pahasına olursa olsun NATO’ya girmek niyetindeydi. Nitekim türlü müzakereler sonunda NATO’ya girildi.

Paşa savaş sonrasında nedeni ne olursa olsun Türkiye’yi Batı demokrasilerine bağlamıştı! Bayar da en önemli ölçümüz olan “Bağımsızlık” ilkesini NATO’ya girerek tehlikeye sokmuştu. Ne İnönü ve ne de Bayar, NATO’nun ABD güdümünde bir örgüt olduğunu ve masraflarını büyük ölçüde ABD’nin karşılamakta olduğunu biliyordu.

O iyi niyetli Sovyetlere karşı kurulan NATO, Sovyetlerin bölünmesinden sonra ABD adına dünya üzerindeki tüm üyelerini kontrol altına alan bir görev üstlendi. İşte “Süper NATO” şişeden çıkan bir dev olarak böyle göreve başladı. ABD’nin karşısına nerede bir milliyetçi akım çıksa, onu şiddet ve entrika ya da psikolojik silahlarla terbiye eden bir kuruluş halini aldı. NATO, 2002’den bu yana Türkiye’yi karıştırmakta hayli başarılı olmakta.

Ortadoğu’ya gelen Arap Baharı, yıkılan devletler yok edilen Müslüman halk, kimsayal silah kullanacak iddiasıyla Irak’ta dökülmeye başlayan ve hala akan kan yavaş yavaş sınırlarımıza akarken, bir yandan da TSK’yı tasfiye ettiler. AKP iktidarına dek Türkiye operasyonunda emellerine kavuşamayan süper güçler, en son Demirel’in Cumhurbaşkanlığının bir dönem daha uzatılmasını kabul edemediler ve düğmeye bastılar.

Yurtseverler her yerde

Bunların anlatmamın nedeni, TSK’yı terbiye etme operasyonu, Türk siyasetinin kontrol altına alınma projesi, Ortadoğu’da BOP haritaları, 1945’den bu yana NATO karargahlarında ellerindeydi. AKP iktidarı ve o iktidarın başına da Tayyip Erdoğan getirilene kadar ülke bu kadar tehlikeyi görmedi, gösterenlere de Ergenekon Davasını başlattı.

1955-1956’da Baba Nelson Roccofellerin Eisenwover’e mektubunda tavsiye ettiği, “ABD’nin başarısı için atları arabanın önüne sokmak”, bizim gibi milliyetçi unsurların harekete geçebileceği, o nedenle askerleri ve iş adamlarını tatmin ya da tasfiye etme önerisi uygulamaya konuldu.

ABD Başkanı Obama galiba o mektubun sonunu okumamış olmalı ki, “Atatürk’ün yolunda birleşen milliyetçi hareketleri” ihmal etmiş olmalı! Vatan ve millet aşkıyla dolu olanlar bu oyunu bozacak.

İşte şimdi “Milli Hareket” dediğimiz “Atatürk’te birleşen yurtseverler her yerdeler. TGB olarak, İP olarak CHP olarak her yerdeler ve bu haraket gene bir 23 Nisan günü kuruldu. Bu hareketin başında deneyimli TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk bulunuyordu. “Kutsal Savunma-Heyet-i Temsiliye hareketi” hemen Anayasa çalışmalarına başladı ve seçilen görevli üyeler yurdun dört tarafında çalışmaya başladı.

Heyet-i Temsiliye Ankara’da kongreler sonunda kurulan ilk Meclis’in adıdır. Esin kaynağı ise 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya Genelgesi’ne dayanıyordu. Arkasında Erzurum ve Sivas kongreleri vardı. Bu yazıya ve benzerliklere devam edelim.

Yarın: Ulusal direnişte milli merkezin rolü