Mısır: Yetmez ama evet
Tekelci kapitalist sistem varlığına tehdit oluşturan siyaseti ve ekonomik programı engellemek amacıyla kendisinin sebep olduğu en kötü duruma alternatif olarak daha az kötü olanı iyi, makbul, makul, yetmez ama evet paketiyle sunar. Veya radikal müdahaleler ile can çekişen sistemi kurtarmaya çalışır. Eski CHP milletvekili ve Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın (1894-1946) söylediği iddia edilen “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek” zihniyeti hâkim sınıf veya zümrenin kendileri dışında kalanları sürü olarak gördüklerine bariz bir emsaldir.
Tarihte buna gösterilecek önemli bir örnek Eski ABD Başkanı Roosevelt’in İkinci Dünya Savaşı öncesinde ABD’nin geçirdiği ciddi ekonomik iflas ve buhran sonucunda ortaya çıkan sefil tablonun sistemi yerle bir etmemesi için “sosyalist çözümleri” devreye sokarak kapitalist sistemi kurtarmaya çalışmıştı. On binlerce Amerikalı, Latin Amerika ülkelerine ve hatta sistemin en büyük düşman olarak lanse ettiği “Komünist” Rusya’ya göç etti. Filhakika toplumları çok kötü ve daha az kötü arasında seçim yapmaya zorlamak en zelil ve onursuz bir seçimdir. Ancak sosyal bulaşıcılık yayan devasa imkânlara sahip olan sistemin egemen zümreleri ve bu hastalığın sirayet ettiği beyinler geniş kitleleri çok kötü ve daha az kötü seçimi dışında bir alternatif bulmaya engel olmak için tüm yalan hünerlerini devreye sokar.
TOPLUM BU DAYATMAYA MECBUR DEĞİL
Şüphesiz ki toplum bu seçim dayatmasına mecbur değil. Alternatifler, sistem dışında seçenekler var. Sistemin dayattığı çürümeye, seçeneklere, sürü yaşam tarzına boyun eğmeyenler de az sayıda değil. İlaveten bazen çaresizlik, umutsuzluk ve içinde bulunduğunuz berbat durum birçok kimseyi sistemin içinde kalmaya ve sisteme uygun yaşamaya mecbur bırakır. Bu sebeple Âdemoğlu serüvenini tercihlerle mecburiyetler arasına sıkışmış bir hayat hikâyesi olarak anlatırız. Tercihlerden ziyade mecburiyetlere katlanmak zorunda kalan toplumlardan birisi Gazze’de yaşayan Filistinlilerdir. Ağaca balta vurmuşlar sapı bedenimden demiş. Ruhi Su ne güzel anlatmış;
“Ağaç demiş ki baltaya:
Sen beni kesemezdin, Fakat neyleyim ki sapın benden. Bak hele şu ağacın bilincine sen,
Ölen ben
Öldüren benden…”
ÖZEL DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN ÜLKE: MISIR
İsrail işgaline, talanına, katliamlarına boyun eğmeyen Filistin/Gazze halkı milli kurtuluş savaşı benzeri bir destansı mücadele veriyorlar. Filistin halkı için aynı cephede savaşan ve bunun için ABD, İngiltere ve İsrail’in saldırılarına, füzelerine ve suikastlarına maruz kalanları biliyoruz. Tüm bu vahşete rağmen laf dışında çare sunamayanları da tanıyoruz. İsrail ve ABD’yi çok rahatsız etmeden ve sistem dışına çıkılmadan çözüm arayışları içinde olanları da görüyoruz. Bu ülkeler arasında Filistin/Gazze direnişinde özel bir değerlendirmeye tabi olması gereken ülke Sisi iktidarı altındaki Mısır. Türkiye ve yurtdışındaki Sisi karşıtları özellikle de İhvan (Münafık Müslüman Kardeşler Örgütü) mensupları kardeş ve Ensar olarak gördükleri Erdoğan iktidarına güvenerek Sisi ve iktidarına karşı faaliyetler yürütüyordu. 14 Şubat’ta Sayın Erdoğan Sevgililer gününde sevgi, saygı ve işbirliği görüşmeleri için Sisi ile bir araya gelecek. Bu sebeple uzun bir zamandır Sisi karşıtlarının sesi sedasını Türkiye’de ara ki bulasın.
Abdul Fettah Sisi’ye muhalif olan çevreler Sisi’nin yanında Mısır Genel Muhaberat (istihbarat) Başkanı General Abbas Kamil ve Sina bölgesi “Aslanı” olarak şöhret yapmış iş adamı İbrahim El-Arcani’yi hedefe koymuşlar. Tedavüle soktukları üç önemli iddiaları var; Sisi ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliğini, turizm cenneti bölgeleri Birleşik Arap Emirliklerine, Suudi sermayesine satıyor. Mısır Muhaberatı Başkanı Abbas Kamil için İsrail, ABD ve Batı istihbaratının adamı diyorlar. Sina Bölgesinde (ki stratejik önemi yüksek, devasa ve çok zengin bir bölge) nüfuzlu aşiretler üzerinde etkin olan milyarder tüccar İbrahim El-Ercani’nin silah ve uyuşturucu kaçakçısı olduğunu söylüyorlar. Bu ticareti Sisi’nin kardeşi ile birlikte yürütüyorlarmış. Refah Kapısı Gazze halkını dünyaya açan penceredir. Gazze’ye gelen tüm yardımların giriş yaptığı kapıdır. Halkın nefes borusudur. Bu kapıdan giriş yapan her araçtan ve Gazze’den çıkış yapacak her vatandaştan yüklü miktarda (10 bin dolar) rüşvet alıyormuş.
Yaptığımız tetikler, konuştuğumuz farklı kaynaklar, görüştüğümüz Sina bölgesi aşiret mensuplarının açıklamaları neticesinde ortaya farklı bir tablo çıkmaktadır. Savaş ve uyuşturucu Baronu olarak takdim edilen İbrahim El- Ercani Sina bölgesine musallat olmaya çalışan Mısırlı İhvan silahlı örgütlerin ve bölgeye farklı ülkelerden gelen IŞİD, El-Kaide bağlantılı terör örgütlerin etkisiz hale getirilmesinde önemli bir rol oynamış. Mısır lideri ve istihbaratının Gazze halkının Mısır/Sina bölgesine taşınmasına karşı çıkması İsrail’i rahatsız etmiş. Mısır topraklarında Filistin liderleri veya siyasi temsilcilerine yönelik yapılacak saldırıları, operasyonları savaş ilanı olarak göreceği ve Mısır’ın İsrail ile barışını sağlayan 17 Eylül 1978 Camp David antlaşmasından çekileceğini söylemesi Mısır-İsrail ilişkilerinde bardağı taşıran damla olmuş. Bu gelişmeler İsrail medyası ve İsrail’in etkili olduğu Avrupa/ABD basınında Mısır devletine karşı sistematik bir manipülasyon ve propaganda çalışmasına dönüşmüş.
İKİZ KARDEŞLER
Şüphesiz ki Mısır’da çok ciddi ekonomik sorunlar var. Türkiye’ye de çok benzer toplumsal krizler yaşıyor. Dünün tortuları ile birlikte yeni iktidarın çok kötü ile daha az kötü arasında bir seçeneği kabul etmesi, sistemin ürettiği krizleri sistem dışında çözmek yerine dış yardımlarla, zenginlikleri satarak sıcak para akışıyla aşma kolaylığı gibi konularda Mısır Türkiye’nin ikiz kardeşidir. Bakalım Sayın Erdoğan’ın Sayın Sisi ile buluşması, teşbihte hata olmaz, körler sağırlar birbirini ağırlar buluşması mı olacak. Türkiye-Mısır ilişkileri, en az Türkiye-Suriye ilişkileri kadar stratejik önemdedir. Bu ziyaret sistemde bir yarık açar umuduyla, “Yetmez Ama Evet.”