Misyonu bitenler ve görevle karşı karşıya olanlar
Günün birinde bir komutan bir birliği denetlemeye gider. Askerlerin arasından, eğitimli olduğunu düşündüğü bir çavuşa sorar: “Söyle bakalım çavuş, elektrik nedir?” Çavuş düşünür taşınır ve soruyu şöyle yanıtlar: “Komutanım ben ne olduğunu bilemiyorum ama eğer elini sokarsan ne olduğunu anlarsın.”
Olup biteni anlamak için parmağını prize sokmak gerekmiyor. Her şey ayan beyan ortada. Birileri hayal avcılığıyla, algı yönetimleriyle, yalanlarla, dolanlarla bir yere geldi. Ötesi yok. İktidar için süslü laflar bundan böyle işe yaramayacak. AB rüyası yok artık... ABD ile stratejik ortaklık bitti... Ortadoğu’nun ağababasından eser yok... Ortadoğu’ya ürün satacak karayolu kalmadı. Üç yıl öncesinin Arap sokaklarının kahramanı Erdoğan, kendisini aynı kitle önünde nefret ögesi haline getirmiş durumda. Sınırların ötesinde yıllardır akan kan artık içeride de akmaya başladı. Dışarıda yaşanan itibar kaybı içeriye de yansıdı ve giderek bu kayıp büyüyecek.
İtibar kaybı artacak
ÇÜNKÜ İNSANLAR KANDIRILDILAR...
Kürt kökenli vatandaşlarımız kendilerine verilen sözlerin, iktidarın seçim kazanma stratejisinin adımları olduğunu anlamaya başladı. Kapalı kapılar ardında verilen sözler onları da ham hayaller kurmaya sürükledi. Şimdi hayal kırıklığı devreye girdi. Kobani de bunun dışa vurulmasına vesile oldu. Burnumuzun dibindeki Kobani probleminin çözülmesini Türkiye’den beklemek haksızlıkmış! Bunu söyleyen Başbakan. Adama sormazlar mı, sen sınırındaki sorunu çözemezsen nasıl Osmanlı olacaksın? Ortadoğu’da kim saygı duyup da sözünü dinleyip sana güvenecek? İslamcı yönetimlerin daha ahlaki tutumlar takınarak ülkeyi yöneteceği algısı ayakkabı kutularıyla birlikte yerle bir oldu. Önümüzdeki dönemde bunun daha da belirginleşeceği aşikardır.
Demokrasi ve hukuk söylemlerinin kandırmaca olduğu ortaya çıktı. Türkiye tarihinin en kara adalet lekesi yargı eliyle vuruldu: Bölgenin en güçlü ordusu ahlaksızca yöntemlerle kötürüm edildi. Demokrasinin en temel teminatı olan laiklik ortadan kaldırıldı. Din devletine doğru hızlı adımlar birbirini takip etti.
Vatandaşın din duyguları sömürüldü. Din şekil olarak alan kazanırken öz olarak yıkıma uğratıldı. Devlet yönetiminde liyakat ortadan kaldırıldı ve biat hakim kılındı. Tarım bitme noktasında. Sanayi yatırımı yok. İçeride üretim yapan bacaları sat, gelen parayla inşaat yap. Nereye kadar gidecek? Dışarıdan al, montajla. Üretime dayalı bir ekonomi ortada yok. Eğitim temellerinden sarsıldı. AKP çok güçlü bir iktidar imajı vermesine rağmen artık sadece kendisi için bir iktidar halini almıştır. Millet için iktidar olma vasfını yitirmiştir. Misyonu bitmiştir. CHP ve MHP de en temel iki konuda-ABD’ye ve Gülen Cemaati’ne karşı tavır-benzer şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşacaklarını varsaydıkları izlenimi vermektedirler. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşmak mümkün değildir.
CESARET İHTİYACI
İktidarın içeride ve dışarıda itibar kaybetmesine yol açan ne varsa tersini yapmaya hazır yeni bir oluşuma ihtiyaç vardır. Milli, laik, demokrat, üretimi esas alan ekonomiyi kurma ve işletme iradesine ve becerisine sahip bir kadronun hiç gecikmeden ortaya çıkması gerekmektedir. Bunu arzulayanların bir tek şeye ihtiyacı vardır: Cesaret. Bütün olumsuzluklara dur diyebilme cesaretine... Daha iyisini yapmaya aday olma cesaretine... Kürt, Çerkez, Boşnak, Alevi, Sünni diye insanları kategorize etmeden sevme ve kucaklama cesaretine... Birikmiş bütün sorunların üzerine yürüme ve kardeşlik duygusunu egemen kılarak çözme cesaretine... Her alanda liyakati en temel tercih yapma cesaretine... ABD’ye, AB’ye sırtını dayayarak değil, milletin bağrına yaslanarak sorunların üstesinden gelme cesaretine... Geçmişin kazanımlarına sahip çıkma cesaretine... Geçmişin hatalarından ders alma cesaretine... Şikâyet etmeyi bir kenara bırakma cesaretine...
Bunun için yola çıkan Toplumsal Kurtuluş Öncüleriyle birlikte yürüme cesaretine... Ve yılmadan, yorulmadan çalışma cesaretine... Vatanseverlik bizden bunu bekliyor. Ülkede yeniden hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi, iç ve çevre barışını, laikliği ve bilimin rehberliğini, üretim ekonomisini hakim kılmayı. Gecikmeyelim diyorum.
Başa dönersek... Çavuş’un öğrettiği gibi, öğrenmek için elleri taşın altına koyma zamanıdır. Karşımızda duran görev budur. Mustafa Kemal aklını ve cesaretini rehber edinerek...