04 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mithat Alam Film Merkezi üzerine

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Bu konuya değinen bir önceki yazımızda “Mithat Alam Film Merkezi’nde Neler Oluyor?” başlığını atmış ve olanları kısa bir şekilde özetleyerek sinema arşivlerinin başlarına gelen kimi istenmeyen olaylardan, el koyup yöneticilerinin değiştirilmesinden söz etmiştik. Sanırım bundan sonra hiçbir sinema arşivini barındıran bir kurula/merkeze el konulmayacak. Bu el konulmama olayı bizlerin yazdığı yazıların etkisinden değil de, bu coğrafyada el konulacak bir sinema arşivinin bulunmamasından ötürüdür.

Gerçekten de iki yıl içinde el konulmayan tek bir sinema merkezimiz kalmadı. Hepsine teker teker el konulup, yönetimi ve mekanı değiştirildi ya da başına kayyum atanarak güdük bir hale getirildi. Sanki sihirli bir el, önceden planlanmış bir şekilde tüm sinema merkezlerine el koyarak onları yeni baştan kendi amaçları doğrultusunda dizayn etmeye yöneldi. Bu anlaşılmaz, anlaşılmadığı oranda da Türk sinemasının belleğini ortadan kaldırılmaya yönelik girişimlerin son hedefi de, daha önceki bir yazımızda kasaca değindiğimiz Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi oldu.

Mithat Alam Film Merkezi’nin sinemaya getirdiği yararları sayacak değilim. Film gösterileri, tartışmalar, bu alandaki önemli kişilerle yapılan söyleşiler, yayınlar, dergiler vs… Ama bir çalışması var ki bundan söz etmemek olanaksız. Bu çalışma; yıllar yılı, genç bir ekip tarafından büyük bir özenle yapılan “Türk Sineması Görsel Hafıza Projesi”. Sinemamıza emek vermiş, yönetmeninden oyuncusuna, teknik adamından yazar çizerine kadar her biriyle yapılan üç ile yirmi saatlik, görüntü konuşmalardan oluşan hafıza kaydı. Yüze yakın kişiyle yapılan, kelimenin tam anlamıyla muazzam bir arşiv. Merkez; bugüne dek hiçbir kurumun yapmaya cesaret edemediği bu çalışmayı yalnızca kendi arşivinde bulunsun diye yapmadı, aksine her bir konuşmayı sinemayla ilgili kişi ve kurumlara servis yaparak paylaşmayı da adeta bir görev bildi.

Bugün kendileriyle görüntülü söyleşi yapılan sanatçıların büyük bir kısmı aramızda değil. Ama onların yaşamları ve sanatsal çalışmalarıyla ilgili tüm bilgiler elimizde. Genç kuşaklar, sinemaya gönül verenler ve de bu sanatın eğitimini görenlerle, onlara ders verenlerin hiçbir yerde bulamayacakları ender bilgiler, bu merkeze ismini veren –ve onun dostu  olmaktan her zaman onur duyduğum - Mithat Alam ile onun arkadaşları, öğrencileri ve titizlikle seçtiği yöneticiler tarafından büyük bir sabır ve disiplinle yapıldı.

Şimdilerde bu merkezin başında da daha önce Sami Şekeroğlu Sinema ve TV’de olduğu gibi sert rüzgarlar esiyor. Üniversitenin içinde yeni oluşturulacak bir iletişim fakültesi için burası da tümüyle değiştirilip, emek verenler, bu merkezi ülkenin en gözde sinema merkezi yapanlar harcanıp, bu kurumun başına; bırakın sinema konusundaki bilgi-birikimleri bir yana, sinema seyircisi oldukları bile kuşku götürür – çünkü kendi mahallelerinde bile sinemayı bilen kişiler kendilerine götürülen teklifleri reddettiği için- bu alanda ismi hiç bilinmeyen kişiler atanıyor.

Bu coğrafyada birileri bir ömür – ve de servet- vererek sırf bu ülkenin sinemasına hizmet vermek için kendilerinin adını taşıyan böylesine bir merkez oluşturuyor, birileri de tüm yapılanların üzerine çökerek ona sahip çıkmaya yöneliyor. Sanki atama ile yönetilen bir tapu, ya da bürokrasi ağırlıklı bir daire gibi. Anlaşılır gibi değil…

Bu merkezler, onları bu hale getiren kurucuları ile onların yetiştirdiği deneyimli yöneticiler olmadan yalnızca birer depodur. Merkezleri merkez yapan sundukları etkinliklerle seslendikleri kitlelerdir. Bu tür yerlerde yapılan her bir olumsuz değişim ve de yönetici kıyımı, merkezin de saygınlığından bir şeyler götürür. Geç kalındığında istesiniz de onu bir daha eski haline getiremezsiniz. Örnek mi? O kadar çok ki…

Kısacası; birilerinin yaptıklarına hayran kalınıp el konuluyor, ama onları yapanlar birer birer harcanıyor… Tam anlamıyla şark kafası…