Modern şiirimiz, Nâzım ve Cemal Süreya
Çağdaş Cengiz adıyla, TYS’nin 2005’teki genel kurulu sona ererken salonda dalgalanan bir haber üzerine tanışmıştık: Milas’ta Eğitim-Sen’in düzenlediği şairi anma etkinliğinde, “Nâzım Hikmet Vatan hainliğine Devam Ediyor Hâlâ” şiirini okuduğu için lise öğrencisi Çağdaş Cengiz gözaltına alınmış; TYS olarak dayanışma isteniyor... Öner Yağcı’ya gelen bir iletide kimlerle ilişki kuracağımızın bilgisi yer alıyormuş. Herkesin oy sayımına daldığı vakitlerde, Birleşik Özne Girişimi olarak (bkz. TYS’de tartışmalı kongre: https://eksi sozluk.com/turkiye-yazarlar-sendikasi--1000035) Yaşar Miraç, Seyyit Nezir, B. Sadık Albayrak, H. Yetkin Aröz bir araya geldik; 1980’de 12 Eylül öncesinde Taliplerin Ağıdı şiir kitabını yayımlamış olan Miraç öne atıldı, Girişim’in ortak parasından son kalanı ona yolluk olarak verdik, hemen yola çıktı, ertesi akşam da Cengiz’in serbest bırakıldığı haberini ileterek bizi sevindirdi.
ULUSAL KANAL’DAKİ SÖYLEŞİ
Yıllar sonra, sanırım 2011’de, Aydınlık’ın gemide düzenlediği bir dayanışma gecesinde Çağdaş Cengiz’den Nâzım’ın bu kez “Aydınlıkçılar” şiirini canlı olarak dinledim, yüz yüze tanıştık. Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği’nin CKM’de Aslı Durak’ın yönettiği “Cemal Süreya’nın Düşlemi ve Gençlik” panelinde konuşmacı olarak Çağdaş Cengiz de Berkiz Berksoy, Seyyit Nezir ve Tarık Günersel’le birlikte olmuştu (15 Aralık 2013). Cengiz, “Cemal Süreya şiirine de uğrayarak Nâzım’dan Günümüze modern Türk şiiri” üzerine, geçen pazar Ulusal Kanal’da bir söyleşi için Hüseyin Haydar ve Seyyit Nezir’i konuşmacı olarak çağırdı. Söyleşi, “Folklor Şiire Düşman” noktasında kilitlenir gibi olduysa da verimli geçti. Kaçıranlar ya da ikinci kez izlemek isteyenler söyleşinin Youtube’da yayımlanmasını bekliyor.
BÜYÜK ŞAİRİN KISTASLARI
Cengiz’in güzel sorularla soluk aldırdığı söyleşide, Hüseyin Haydar, büyük şair olmaya şu kıstasları getirdi: Yeti, birikim, örgütlülük, yenilik... Ardından, “folklor şiire düşman” tanımının Cemal Süreya açısından bir “talihsizlik” olduğunu, kaldı ki şairin kendisinin de “folklordan yararlandığını” belirterek, Nâzım Hikmet şiirinin de “tepeden tırnağa folklor olduğunu” söyledi. Doğrusu, Nâzım’ın ve Cemal’in şiirlerinde folklorun yerini ve gücünü böyle tanımlamak açık bir abartı olur. Nâzım’ın “Bugün Pazar” şiirinin son biçimine gelinceye kadar geçirdiği 14 aşamayı Yeni Dergi’de yayımlamıştı 1960’larda Memet Fuat. Ayrıca aşamalar arası sıçramalara bakarak yırtıp arttığı biçimlerin de bulunmuş olabileceğini göstermişti.
Çağdaş şiirde konuşma dili, yazılı anlatımın tornasında işlenerek şiirde yapılaşıyor. Bu anlamda şair, kullandığı her sözcüğü kendinin kılma çabası verir. Nâzım, “Bugün Pazar” şiirinde, folklor olarak düşünülebilecek “dalgaya düşmek” deyimini “dalgınlıkla bir yanlışa, tuzağa düşmek” anlamıyla ama çok renkli bir özdeneyim içinde kullanıyor. Burada deyim, şiiri kendine bağlayarak zayıflatmıyor; tam tersine, yaşamın anlık karmaşasında inceltilerek okuru geçmişteki tatsız olaylara iyimser bir alaycılıkla götüren bir aralık veriyor.
SÖZCÜK KALIPLARINI KIRMAK
Cemal Süreya, ilk yayımlanan şiirlerinden Gül’de (1954), “Kolumu kanadımı kırıyorum” dizesiyle kullandığı deyime, hayıflanmanın tam tersi bir anlam yükleyerek, şiirin kalıplarını kırmak ve yeni söylemlere açılmak üzere özgürleşmeyi imliyor. Son dize, konuşma dili kaynağını doruktaki bir yenilenmeyle kullanarak yazıya taşıyor:
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene
Nitekim bu vargısını, “Folklor Şiire Düşman” manifestosunun hemen ilk cümlesinde vurguluyor (1956): “Çağdaş şiir geldi kelimeye dayandı.” Burada şairin sözcüğe kendi özgün kullanım rengini vurması anlatılmak isteniyor. Folklorik söyleyişlerin sözcüklere kalıp içinde kalmayı dayattığı, bununsa birikimden özgünlüğe ve yeniliğe çıkışı gereksinen modern şiir için en önemli koşul olduğu söyleniyor. Kaldı ki folklor, feodal kültür öğesidir, bu bağlamda donukluğu temsil eder. Ayrıca Cemal Süreya, en yalın anlatımında bile modern şiirin sürekli yoruma açık anlam boşlukları bulundurmasını da gerekli görür.
ŞAİR FOLKLORA DÜŞMAN MIDIR
Folklor şiire düşmandır ama şair folklora düşman değildir. Şair, tam da Gül şiirinde yaptığı gibi, kalıplaşmış öbekleri parçalayıp bir başına sözcüğü kendi özdeneyim ve anlatım tornasından geçirerek, onu başkalaşıma uğratır, dahası kendinin kılarak içselleştirir. Özellikle halk kültürünün baskın olduğu geleneksel ortamlarda yetişerek folklorik değerleri sanatın vazgeçilmez kaynağı gören kimi aydınlar, şairin niyetinde düşmanlık arama yanlışına düşüyor.
Bilimsel çalışmaların kanıtladığı bir başka sonuç daha var: Sözlü kültür, olayı kişiden kişiye taşırken söz kalıplarını dayanak olarak gereksinir. Yazılı kültür; yeni ve karmaşık olayları yorumlarken sözcükleri kendi başlarına kalmaya, birbirleri arasındaki değişmez bağları çözmeye zorlar, sonra da kendi başlarına anlam ve kullanımlarına kesin tanımlar getirir, onları kavramlaştırır. Yazar, atölyesine sözcükleri anlamca kesinleşmiş ama bir o kadar da kendi başına işlenmeye hazır hammadde olarak sözlükte getirir.